Hani ağlamak gelir içinden ama akmaz yaş
Hani çığlığın kalır içinde ölür yavaş yavaş
Mezarın önüne kırmızı ve beyaz çiçeklerden oluşan buketi yerleştirirken kafasında dalgalanan ve vücudunda hissettiği acının tarifiydi işte. Çığırarak ağlasa neye yarar, geri döndürür müydü ki ağlak bebeğini ağlaması? Geri getiri miydi yaşayacakları anıları, bebekleriyle geçirecekleri güzel günleri? İsyan edince sönecek miydi içinde kül olmasına neden olan yangın? Olmayacaktı, hiçbir zaman sönmeyecekti o yangın. Hafifleyecekti, neredeyse hissetmeyecekti zamanla. Fakat tetikleyici herhangi bir anı tekrar yakacaktı o ateşi, körükleyecekti.
Cenaze dağılmıştı ama Temari ayrılamamıştı mezarın yanından, öylece çekip gitmek o kadar kolay değildi. Bir şeyler söylemek istiyordu ama boğazında oluşan düğümden dolayı konuşabileceğini düşünemiyordu.
"Ben..." diye söze girmeyi başardı en sonunda, nefesinin el verdiği miktarca. Senelerce havadaki rüzgârlara yön vermiş koskoca futon kullanıcısı, şimdi o rüzgârları oluşturan havayı içine çekmekte mi zorlanıyordu? Yoksa geri vermekte mi zorlanıyordu.
"Ben böyle olmasını istemezdim, ağlak bebek. En azından... en azından bir müddet daha birlikte olabilmeyi düşlerdim." Sesi titredi ancak istifini bozmadı, devam etti:
"Kurenai-sensei ile konuştum, daha önce çok konuşamasak da nazik bir kadın. Eh, durumlarımız da bir tık benzediğinden... Onunla konuşmak mantıklı gelmişti..." Lanet etmek istemiyordu, burası bir mezarlıktı ve lanet okuması hoş olmazdı. Ama sesinin titremesiyle gelen ağlama dürtüsü sinirlerini bozuyordu.
"Hayır ulan bir de ölmeden önce yanlışlıkla kendi intikamını almışsın, oldu mu şimdi bu?! İçimde kaldı ileri zekalı!" dedi, nedense kendi kendine konuşuyormuş gibi gelmiyordu ona. Çünkü hissediyordu, Shikamaru onu bir şekilde duyuyordu.
"Bizim bedenlerimiz ayrı olmaya zaten alışık, koyan bu değildi bana. Sadece... Konohagakure'ye geldiğimde beni karşılayacak o âşık olduğum bedeni görememek koydu, doğmamış bebeğimizi göremeyecek olman koydu...
Ancak önemli değil ağlak bebek, sen hâlâ benimlesin. Sen aklımda, fikrimde, kalbimde, ruhumdasın. Ve her zaman orada olacaksın."
******************************************************************
Hani gözlerin, hani gözlerin
Kağıtlara dalar bomboş bakar
Elindeki üzerinde kendi el yazısı bulunan kağıda baktı. Biliyormuş, dedi. Biliyormuş... Tam göreve gideceği sırada gönderdiğinden Shikamaru'nun okuyacak vaktinin olmadığını ve haberi öğrenmeden gittiğini düşünmüştü, bir bebekleri olduğu haberini.
Ancak şimdi, ölürken üstünde bulunan eşyaların olduğu kutuda bulmuşta pusulayı. Sunagakure'den geldiğinde Shikamaru'yla paylaştıkları evin yatak odasında -kardeşleri yalnız kalmak isteyebileceğini düşünüp onu Shikamaru'nun hatıralarıyla yalnız bırakmışlardı, her ne kadar içten içe endişelenseler de- gözünden akan birkaç damla yaşla beraber düşündü Temari. Bilerek ölmek, çok daha fazla yakmış mıydı ki canını?
Ve anlarsın, bedenin özgür kalsa neye yarar?
Acıtır ruhunu içinde kalanlar
"Ne zahmetli..."
"Boş karın ağrısı..."
"Ne uğraştırıcı..."
"Kage maneyle birçok insan tuttum ama hiçbirine senin gibi tutulmadım."
"Iskalaman görülmüş şey değil."
"Kendimi kaptırabilirim, derken? Ne yapacan otele mi kaptıracan kendini?"
"Belki... Bir dahaki geldiğinde... beraber... bir şeyler yeriz?"
"Zahmetli kadın..."
"Lütfen kardeşlerine beni dövmelerinin hoş bir şey olmadığını söyler misin?"
"Yeryüzünde zahmete değer bulduğum tek kadınsın."
Birinin varlığı olmadan yaşamak elbette zordu. Ancak birinin ardında bıraktığı anılarla yaşamak çok daha zordu. Temari, her ne kadar dışarıdan güçlü durmayı başarabilmişse de içinde kalanlar canını o kadar yakıyordu ki; göz yaşlarının hızlanmasını engelleyemedi.
Her hatırası, her anısı, her gülüşü, her bakışı, her kelimesi... İçinde, kalbindeydi ve bu çok daha acı vericiydi. Geriye dönebilmeyi çok isterdi, son görüşmelerinde tek kelime konuşmadan vedalaşmayı değil de dolu dolu vedalaşmak isterdi. Ama yapamazdı, dönemezdi. Dönemezdi artık geriye.
Tek yön seçtiğim tüm yollar
Ve hepsi sana çıkıyor, sevgilim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özlem ~ShikaTema~
Fanfic"Özlem duyuyorum, ağlak bebek... Sana çok özlem duyuyorum..."