7-Yüreğinden Yaralı Bizim Hikâyemiz...

119 25 64
                                    

Yere sağlam basan adımlarla ilerledi Temari. Hamileliğin 3. ayındaydı ya da atlatamadığı ölümün 3 veya 4. haftası. Zaman mekan kavramları yerle bir olmuşken toparlaması zaman almıştı, doğal olarak.

 Gaara ve Kankuro Konohagakure'den ayrılmıştı, elbette ablalarını yalnız bırakmayı istemiyorlardı ama emir büyük yerden yani Temari'den gelince bir şey diyememişlerdi, Temari de bugün dönecekti Sunagakure'ye. En azından tam bir karar alana kadar.

Bebeklerini Sunagakure'de büyütmek kulağa çok daha cazip geliyordu ona, memleketiydi sonuçta ve kardeşleri de oradaydı. Konohagakure'ye onu bağlayan tek şeyde artık yoktu, anlamsızdı. 

Fakat... Eğer... Eğer Shikamaru yaşasaydı zaten burada yaşamayacak mıydı? Eğer Shikamaru yaşasaydı, şu sıralar halihazırda bir Nara olmayacak mıydı zaten? Shikamaru varmış gibi hissetmesi bir işaret miydi Konohagakure'de kalmasıyla ilgili?

Shikamaru var"mış" gibi hissetmiyordu, Shikamaru hâlâ vardı. Shikamaru aklındaydı, Shikamaru kalbindeydi, Shikamaru ruhundaydı. Gözle görememek bir ayrılık sebebi olsaydı uzak mesafe ilişkisi diye bir şey olmazdı, değil mi?

Öte yandan, klanlar vardı. Nara klanı ve onlarla iç içe geçmiş-kardeş gibi denebilir- klanlar vardı: Akimichi ve Yamanaka. Bunların sadece ana aileden olanları İno-Shika-Cho kombinasyonunu oluşturabilirdi. Shikamaru ana ailedendi, doğal olarak karnındaki bebek de öyle. Senelerce devam eden düzeni bozması uygun bir şey miydi?

Onu bir Sunagakure shinobisi olarak mı yetiştirmeliydi yoksa Konohagakure shinobisi mi-

"LAN DAHA ÇOCUK DOĞMADI DOĞMADI SEN NİYE BUNLARI DÜŞÜNÜP AKLINI KARIŞTIRIYORSUN?!"

Neyse ki iç sesi Hızır (as) gibi yetişmişti imdadına. Kafasını 2 yana sallayıp kendini kasvet bulutlarıyla birlikte kaplayan derin düşüncelerden arındırdı. Çocuk doğmadan böyle şeyleri düşünmek çok zahmetliydi...

Ayrıca mezara giderken böyle tek kelime konuşamayacak kadar kafası karışık olmak istemiyordu. Son yüz yüze görüşmelerinde olduğu gibi olsun, asla ama asla istemiyordu... Düzgün bir veda yapacaktı, elbette tekrar gelecekti ancak dürtüler... O dürtülere hiçbir zaman engel olamamıştı...

Gözlerinde düşmeye hazırlanan yaşları sildi, ağlamak yoktu. Mezara yaklaşırken mezarın önündeki kişiyi fark etti, açıkçası arkadan bakınca tanıyamamıştı. Çok büyük değildi,13 yaşında ya vardı ya yoktu. Biraz daha yaklaştığında mezarın karşısındaki vücudun sarsıldığını fark etti. Ağlıyor muydu? Hıçkırıklar arasından birkaç kelimeyi anca duydu:

"Öz...*hıçkırık* öz...*hıçkırık* özür dilerim Shi...*hıçkırık* Shi...*hıçkırık* Shikamaru-s-sama..."

O çocuk, diye düşündü. Shikamaru'nun hayatını kurtardığı çocuk...

Temari, elini çocuğun omzuna koyduğunda çocuk bir anda irkildi ve yalpaladı, neredeyse düşüyordu ki Temari'nin çocuğu kolundan tutmasıyla düşmedi. Sarışın çocuğun Temari ile aynı tonda olan yeşil gözleri kocaman ve dehşetle açılırken ağzından kelimeler zar zor döküldü:

"T-Temari-sama?!" Temari çocuğu bırakırken yüzünde buruk da olsa bir gülümseme oluştu.

"Ta kendisi, velet." dedi, alayca bir edayla. Normalde "velet" kelimesini kullanmazdı ancak içinden gelen bir dürtüyle deyivermişti öyle. Çocuğun yeşil gözleri sanki mümkünmüş gibi daha geniş açılırken gözlerine yine yaşlar doldu ve bir anda Temari'nin karşısında eğildi. Temari daha ne olduğunu anlayamamışken çocuk konuştu:

Özlem ~ShikaTema~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin