Sevenlerin ayrılığına normalde "kader" kılıfı uydurulur. Ben bu ayrılığa bir bahane ya da bir kılıf uyduramıyorum. Gerçi bize "seven" ifadesini kullanmak da yanlış olur. Bizi yıllar geçmesine rağmen tanımlayamıyorum. İkimiz de kendi yangınımızda kavrularak kül olduk ve farklı yönlere savrulduk. Tüm bunlar bizim acımasız seçimlerimizden doğan sonuçlar.. Biz birbirimize karşı değil, kendimize karşı acımasız davrandık hep. Zamanla kendi kimliğimizi tozlu raflara kaldırdık başkaları için. O başkaları ki bizim içimizdeki bitmeyen yangının sönmesine izin vermedi.
Şimdi tam karşımdasın. Yıllar sonra..
İnsanlar sevdiklerini kaybedince onların yüzünü unutuyor muydu? Ben kendimi de seninle beraber unutmuştum. İkimiz de sanki aynı bedende farklı ruhlarda yaşamımızı sürdük ve tam şu anda iki yabancıyız.
Hafif sakal ve hiç huyun olmamasına rağmen bıyık bırakmışsın. Gerçi ben az önceki gerçekleri hep unutacağım gibi. Sanırım artık yaşayan ölü gibi geçirdiğim tüm o seneleri de hesaba katmalıyım.
Vazgeçemediğin siyah pantolon ve yeşil renk tişört vardı üzerinde. Kahvehanede oturmuş etrafı izliyordun. Sokağın başında senin bu meraklı halini izlerken eski tanıdıklarından birinin sesini duymamla yakalanma telaşına girdim. Anında vücudumu geri döndürüp kaçmaya yeltenirken artık senin bakışlarına yakalandığımı fark ettim. Sevinç bağırışlarıyla bana doğru koşan eski dostum Ege ondan beklenen bir hareketle tüm gücüyle bana sarıldı.
"Kardeşim inanamıyorum burada olmana. Hoş geldin! Neden haber vermedin lan hava limanından alırdık seni. Babanın haberi var mı? Gerçi benimki de soru yani umursamaz herifin teki benimki gibi."
"Ege bir nefes al, koçum. Anneannem nasıl sen ondan haber ver."
"İyi tabii ki de kardeşim. Gözün arkada kalmasın demiştim. Her gün uğruyordum yanına. Senden çok benim anneannem oldu artık, kıskana bilirsin."
"Ne kıskanacağım oğlum. Sen zaten benim kardeşimsin. Neyse, iki saat burada mı dikileceğiz ? Babama laf ediyorsun sen daha umursamazsın maşallah. Yıllar sonra gelmişiz insan bi ilgilenir di mi, yol yorgunuyuz şurada."
"Tamam trip atma lan gel seni şimdilik şu kahvehanede ağırlayalım. Ay sonu maaşımla ziyafet ederiz be söz."
Onunla aynı ortama gelmeye hazır değildim. Bakışlarımız denk geldiğinde bile kaçıyordum. Bırak aynı ortama gelmek, aynı mahallede olmak bile sanki küllenmiş ruhumu yenileyip yeniden alevlere atmıştı. Bakışlarını üzerimde hissederken bile Egeye odaklanmakta ve cevap vermekte zorluk çekiyordum.
"Çok yorgunum, Ege. Ben en iyisi hemen Naciye sultanın yanına gidiyim. Burnumda tüttü vallahi. Akşama buluşuruz."
"Tamamdır. Akşama senin gelmenin şerefine aramızda ufak bi ziyafet yapacağız. Ziyafet dediğim de klasik çilingir soframız. Neyse umduğunu değil bulduğunu artık."
"Allah razı olsun ya, her akşam yaptığınız çilingir sofrası ne zamandan beri bana özel oldu lan?"
"Kardeşim fakiriz biz, fakirrr. Alış lan artık bu mahalleye. Gerçi sen oralardan sonra hiç beğenmezsin buraları."
Sercan Almanya'da dayısının yanında çalışmaya gitmişti. 18 yaşına girdiğinde yaşanan olayların etkisiyle ani bir kararla gitmeye yeltenmişti ve dayısını ikna etmişti. Başta anneannesini tek başına bırakmak kaygısı onun peşini bırakmasa da Naciye sultan onun içini rahatlatmıştı. Bazen Ege, bazen de mahalledeki diğer delikanlılar yanına uğrayıp göz kulak oluyorlardı.
"Sanki karıya kıza gittik piç. Çok özlemişim buraları.."
En çok da Mustafa'yı özlemişti. Onunla geçirdiği zamanları..Aklına bile gelmemesi, acı çekmemesi için gece-gündüz demeden çalışmış, kendini meşgul olmaya zorlamıştı resmen. Ama nafile.. Ne yapsa da onu unutamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yin&Yang •boyxboy•
FanfictionDünyada her şeyin zıt varlığı bulunmaktadır. Bu iki zıt kutup hem birbirlerinden çok uzaklar, hem de aralarında bir o kadar kopmaz bağlar vardır. Biri diğeri olmasa anlamını yitirir, ancak birbirlerini iterken aynı zamanda çekerler ve bu zaman eşs...