Hastahane ortamından hep nefret eder insanlar. Çünki kendine has kokusu olan bu yer herkese beyninin en uç köşelerine attığı acılarını hatırlatır. Çaresizce ameliyathane karşısında bekleyişin ve doktorun dudaklarından dökülen her harfin ağırlığı bir koku gibi sinmişti hastahanelere.Derin nefes aldı ve ciğerlerine hastahane havasını çekti. Hayatının en kötü gününü anlattığının aksine beyninin en uç köşelerinde aramasına gerek yoktu. Dün gibi hatırlıyordu ve gözlerini her kapatışında Allahın her günü tekraren kafasında canlanıyordu.
---
- Oğlum, hadi uyan. Okula gitme zamanı.
Yorgun ve kısık ses tonuyla annesi Sercanı yatağından kaldırmaya çalışıyordu. 7 yaşındaki çocuk büyük kahverengi gözlerini ovuşturarak mızmızlanmaya başladı. Uykulu halinden yavaş yavaş uzaklaşırken annesinin gözündeki ve kolundakı morlukları farketti. Onun bedeninde hep böyle morluklar görürdü. Ama bu sefer yüzünde de vardı. Daha küçük yaşlarında bunların ilk mor renkte çıktıktan sonra pembeleşip yok olan benler olduğunu sanıyordu. Ta ki, aynı benlerden kendi vücudunda da çıkmaya başlayana kadar..
- ben o okula girtmek istemiyorum, anne. Seninle evde kalsam olmaz mı?
- Esraaa
Bir anda 2ci kattan bile duyulan gür sesiyle babası annesine seslenmişti. Her zamanki gibi sinirliydi. Bunu ses tonundan anlamısına gerek yoktu. Çünki, babası hep sinirli olurdu. Henüz ebeveynlerinin gözünde çocuk olsa da onların arasındaki ilişkiyi anlaya biliyordu. Ama babası neden annesine ve ona karşı bu kadar öfkeliydi ? Bunu anlamıyordu işte.
- Olmaz, balım. İleride benimle güzel zamanlar geçirmek istiyor..
- Esraa, nerdesin yine ? Çıkıyorum ben. Bir kere be bir kere uğurla beni şu evden çıkarken.
İkinci kez daha yüksek sesle alt kattan bağırmıştı babası. Annesi gelen sesle irkilmesine rağmen cümlesini tamamladı.
- İleride annenle güzel zamanlar geçirmek istiyorsan, şimdi okula gidip eğitim alman ve zamanı geldiğinde bağımsız bir birey olman gerekiyor. Ancak o zaman sen ve ben kendimize ait dünyamızda mutlu olucağız.
---
Sercan o zamanlar bu cümlelerin sadece onu okula teşfik etmek için söylendiğini düşünmüştü.
- Başaramadım, anne. Affet beni..
---
- Sercan.
- Kardeşim, Ege uyandı.
Yakup'un seslenmesiyle anıları bir buhar olup uçmuştu sanki. Aldığı haberle hemen kendine gelip ayaklandı. Şimdi hayatta kalan en değer verdiği üç kişiden birine zaman ayırmalıydı.
Odaya girmezden önce pencereden hastahane yatağında ölümden dönmesine rağmen Sacite heyecanla bir şeyler anlatan Egeyi ve uykusuz kaldığı için yatağın yanı başındakı koltuğa çöküp Egeyi dinliyormuş gibi yapan Saciti gördü. Egeyi kaybetme düşüncesi bile onu darmadağın etmişti. Kollarında son nefesini veren annesinin yarattığı boşluğa Egenin yokluğunu eklemek muhtemelen onu geri dönülemez bir yola sürüklerdi.
Kapının açılmasıyla Sercanı gören Ege kollarını iki yana açıp masum bir ifadeyle
- Sercanım, başına bela olmaya devam.
Duygularını normalde kolaylıkla ifade ede bilen birisi olmamıştı. Ona göre sevgiyi hissettirmek için sözler gereksizdi. Bazen anlamlı bir bakış, sıcacık gülümseme bazen de konuşmadan sadece sarılmak klişe sevgi sözcüklerinden çok daha etkiliydi. O yüzden diğer iki arkadaşının varlığını unutup koşarak Egeye sarıldı. O da kollarını Sercana doladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yin&Yang •boyxboy•
FanficDünyada her şeyin zıt varlığı bulunmaktadır. Bu iki zıt kutup hem birbirlerinden çok uzaklar, hem de aralarında bir o kadar kopmaz bağlar vardır. Biri diğeri olmasa anlamını yitirir, ancak birbirlerini iterken aynı zamanda çekerler ve bu zaman eşs...