Yeni okulumda ilk haftamın sonuna gelmiş bulunmaktaydım. Beklediğimin aksine burası İzmir'den daha sıkıcıydı. Nursuz yakışıklının sevgilisi öteki gün okula teşrif etmişti. Pek de havalı bir kızdı. Kısa etek, belden bağladığı gömleği ve maşalı saçları ile okuldaki diğer kızlardan farklı görünüyordu. Henüz anlayamadığım sebeplerden bu kıza torpil geçiyorlardı. Okula sürekli geç kalırmış, bazen hiç gelmezmiş. Kıyafet desen kurallara zaten en başından beri uymazmış. Ama hiç kimse bu kıza gülden ağır bir söz söylemiyor, aksine prenses gibi davranıyorlardı. Sınıfa girdiğinde eşek gözlü herif beni onun yerinden kalkmam için uyarmıştı dersin ortasında. Sercan'la araları bozuk olmasına rağmen geldiği gibi onun gönlünü almıştı. Bana da onların tam solunda olan sıraya oturmak kalmıştı. Allahtan sıra arkadaşım Deniz bu kez bana merhamet etmişti. Aslında iyi kızdı da. Diğerlerinin gazına gelmeseydi tabii ki. Muhtemelen Vera gibi tiplerin yanında onun gibi sessiz sakin tipler dışlanmamak için onlara karşı çıkmıyordu. Ama ben böyle değildim. Evet babamdan dolayı bu okulda olay çıkarmamaya dikkat ediyordum. Çünkü ona bir söz vermiştim, dikkat çekmeyecektim. Ama damarıma basan, sabrımın sınırlarını zorlayan olursa kendimi ifade etmekten hiç çekinmezdim.
Coğrafya dersiydi ve dersin bitmesine yaklaşık beş dakika kalmıştı. Sonra spor hocasının dersi olacaktı. Muhtemelen basketbol ya da voleybol oynatacaktı. Öğretmenin diğer derste vereceğimiz ödevi anlattığı beş dakikanın sonunda zil çalmıştı. Herkes alelacele sınıfı terk ederken malum üçlü yerlerinden kıpırdamamıştı. Umursamadan çantama kalemimi ve kitabımı attım. Sınıfı terk etmezden önce yine merakıma yenik düşüp onların tarafına bakmıştım. Vera denen kız Sercan'ın kollarının arasına girmiş, okul gömleğine burnunu sürterek gözlerini kapatmıştı. Nursuz oğlan ise kız ona bu kadar sırnaşmışken tepkisiz bir şekilde Yağıza kaş göz yapıyordu. Sanırım baş başa kalmaları için onu sınıftan kovuyordu. Eşek herif de anlamıyordu. Yerinde oturmuş onları izliyordu. Ben de onları izlemeye kendimi kaptırmışken ela gözlerle gözlerim kesişti. Alışılmış sert ve soğuk bakışlarını üzerimde hissetmiştim. Manitasıyla baş başa kalmak için bu çocuk sinirden Yağızla beni pencereden dışarı atabilirdi. Gözlerimi kaçırıp kapıdan ayrılarak iki sınıf ötedeki panoya doğru ilerledim. Daha bu okulda hiç bir ek derse de yazılmamıştım. Açıkçası karar veremiyordum. Yetenekli olduğumu düşündüğüm bir alan yoktu çünkü. Müzik desen sesim yoktu, öyle her hangi müzik aletine merakım da yoktu. Bir tek çocukken annemin zoruyla piyano çalmayı öğrenmiştim. Spor desen bazen tek kale maç yapmak dışında ilgimi çeken spor aktivitesi yoktu. Ama okul döneminde sosyallik için iyi bir fırsattı bu derslere katılmak. Yine de kimseyi tanımadığım ortamlar beni geriyordu sebepsiz yere. Ek ders listelerine göz gezdirirken Sercan'ı müzik kulübünde görmüştü. Muhtemelen gitar çalıp kız düşürmek için girmişti ona da. Koskoca sınıfta diyalog kurduğu iki kişi kalıyordu geriye. Her şeye maydanoz Yağız ve sıra arkadaşı Deniz. Yağız yandaşı zaten köpeğin sahibine bağlılığı gibi Sercan'a bağlıydı. Bu yüzden o da koşa koşa müzik derslerine yazılmış. Deniz ise sakin kişiliğine zıt olarak tiyatro kulübüne girmişti. Diğer listelere baktığımda Edebiyat kulübünü gördüm. Tabii ya.. Bu nasıl aklıma gelmedi. Hep fiziksel aktiviteleri düşünmüştüm. Listedeki kişilere baktığımda koskoca okuldan sadece dokuz kişi gördüm. Ve sınıfımdan kimse yoktu. Belki de bu benim için daha iyiydi. Okulun en kaliteli elemanlarıyla tanışa bilirdim. Umarım öyledir yani. Çantamdan kalemi bulup listenin sonuna kendi ismim ve soy ismimi yazmıştım. Bir hafta geçmesine rağmen babamla ilgili olumlu bir gelişme yoktu. Onların yaşadığı mahallede yıkık dökük bir odayı layık görmüştü bana. Evine almaya tenezzül bile etmemişti. Ailesine beni açıklamayı denememişti zaten. Ama benim öyle bir evde yaşamaya niyetim yoktu. Sırf o evde daha çok vakit geçirmemek adına elimden geldiği kadarıyla okulda uzun süre kalmaya çalışıyordum. Dersler bittikten sonra kütüphaneye gidip kitap okur, en azından bir kaç saatimi verimli geçiriyordum. Kitaplar yalnızlığımı unutturuyordu bana. İzmir'de annemle birlikte yaşadığım ev bin kat daha güzeldi. Annemi çok özlüyordum. Onu kaybettikten sonra hak ettiğim hayatı almaya gelmiştim. Somer'den hiç bir farkım yoktu. Olmamalıydı da. Bunu babam da anlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yin&Yang •boyxboy•
Fiksi PenggemarDünyada her şeyin zıt varlığı bulunmaktadır. Bu iki zıt kutup hem birbirlerinden çok uzaklar, hem de aralarında bir o kadar kopmaz bağlar vardır. Biri diğeri olmasa anlamını yitirir, ancak birbirlerini iterken aynı zamanda çekerler ve bu zaman eşs...