Elsa'nın Babası

1.3K 54 3
                                    

Babam arkasındaki koltuğa rahatça yaslanıp bana gülümseyen gözlerle baktı.
- Elsa. Biliyorsun 21 yaşına geldin.
Konunun devamını merak etmiyordum. Babam benim aradığım aşkı bulmam için sürekli arkadaşlarının oğullarının resimleri veya telefon numaralarını bana verirdi. Ama henüz başarıya ulaşmış değildi.
Bugün yine beni odasına çağırdı.
- Baba bugün kimin telefon numarasını yine kaydet diye  söyleyeceksin acaba ?
- Senin iyiliğini düşünüyorum kızım.

Telefonu açtı ve bana uzattı.
- Bu adamı beğenecek olduğuna adım gibi eminim. Yerimden kalkıp babamın gösterdiği kişiyi görmek için eğildim. Babam gülüyordu.
- O bir avukat. Üstelik çok ünlü.
Yeni damat adayının kariyeri babamın başını döndürmeye yetmişti.
Evlenmem için karınca gibi çalışıyordu babam.

- Ama resmi yok.
- Olamaz. Onu uzaktan çektim. Eminim.
Gülerek yerime döndüm. Koltuğa oturdum. Babam telaşla çektiği resmi bulmaya çalışıyordu.
- Henüz daha çok gencim. Telefon evlenme fikrine benden önce karşı geldi bana. Gördüğün gibi resim yok piyasada.
- Elsa. Evrenin mesajı diye yine başlama kızım. Adamın resmini çektim. Ve bulacağım.
- Daha sevgilimden yeni ayrıldım. Yeni bir ilişkiye hazır değilim.
Babam telefonu bırakıp bana baktı.
- Richard Spencer sana göre biri değildi. Bir mafya liderinin oğlu ile ayrılmanız beni sadece mutlu eder.

Richard Spencer babası gibi değildi aslında. Tamam, kabul. Biraz o da sert mizaçlı ve tehdit dolu cümleleri rahat söylerdi. Ama benim yanımda olay çıkarmadı. Sadece fazla içince sürekli beni aradı. Ağzından küfürler nakarat olunca bir süre sonra aramızdaki saygı bağı zayıfladı. Sürekli bana siktir git, gerizekalı, salak, aptal, orospu şeklinde konuştu. Alkol şişede durduğu gibi onun ağzında rahat değildi. Başkasının hayatımda olduğunu söylediği gece onun psikopat olduğuna karar verdim.

Babam gülümseyerek telefonu tekrar uzattı.
- Avukatın sonunda Elsa resmini buldum.
Dışardan bakan babamın altın madeni bulduğunu düşünür. Fotoğrafa baktım. Uzun siyah kömür karası saçları olan adamın elinde bir sigara vardı. Delici kahverengi gözlerinin altında torbalar onun fazla uykusuz geçirdiği saatlerin özeti gibiydi. Sanki resim çekilirken babama poz vermişti. Siyah bir gömlek vardı üstünde. Talih böyle bir karizmayı bana göndermiş olabilir miydi ? Dış görüntüsü ayva reçeli gibi tatlı geldi bana. Mutfağa girip bu adama mandalina reçeli yapmakta fena fikir değildi aslında. Erkeklerin kalbine giden yolun üstünde mide vardır kesinlikle.

- Baba adam yürüyen karizma.
- Senin resmini ona göstermeyi ihmal etmedim.
- İnanamıyorum sana. Benim resmim mi var sende ?
- Geçen havuzun kenarında otururken uzakta çektim seni.
- Çöpçatan servisi gibisin.
Babam telefonu alıp adama attığı resmi gösterdiğinde gülme krizine girdim.
- Ev topuzu ile adam beni beğenmiş olamaz.
Babam cevap vereceği sırada kapı çalındı. Annemin sabırsız tavrını biliyorduk. Babam girmesi için anneme seslendi.
- Sevgilim. Gelebilirsin. Meraktan ölme orada.
Annem ile babam çöpçatanlık konusunda asla anlaşma sağlamaya yanaşan iki kişi değildi. Annem hayatımın aşkını benim bulmam konusunda ısrar ediyordu.

Annem odaya girince babam çıkmamı söyledi. Bende odama doğru yürümeye başladım. Telefonum çaldı.
- Alo.
- Elsa.
- Belinay sen misin ?
- Evet.
- Yeni bir numara mı aldın ?
- Elsa buluşunca sana detay vereceğim. Şimdilik kaydet.
Belinay kadar sık numara değiştiren kız arkadaşım hiç yoktu. Ama onu çok seviyordum. Tıpkı kız kardeşim gibi.
- Bugün buluşmaya gelmeyecek misin ?
- İki saat sonra evden çıkıyorum.
- Tamamdır.
Belinay kapatınca numarasını Beliş diye kaydettim. Diğer numarasını hemen sildim. Şehrin en güzel tepesindeki cafeye doğru yola çıktım. Dedikodu yapmayı severdik. Oturur oturmaz sevgilisinin onu tehdit ettiğini anlattı Belinay.
- O yüzden numaramı değiştirdim. Sen neler yapıyorsun ?
- Babam bana bir avukat buldu.
- Yine mi ?
- Evet.
- Yakışıklı mı ?
- Taş gibi mübarek.

Çilekli puding yedikten sonra Belinay ile birlikte online mağazamız için bu ay alacak olduğumuz giysileri seçmeye başladık. On dakika sonra taş gibi mübarek dediğim adamın görüntüsü yoktu zihnimde. Bu ay zarar çoktu. Artan fiyatlar hem bize hem tüketiciye yansımıştı.
Enflasyon ile mücadele ediyorduk.

Hava kararmaya başlamıştı. Biz sadece ayakkabı reyonu yenilemeyi başardık. Tepenin etrafındaki ormanlık alandan korkuyordum. Babam zaten ormanın gece her türlü tehlikeye kucak açtığını söylüyordu. Belinay'a baktım.
- Artık eve mi gitsek Belinay ?
- Elsa. Daha herkes masalarında oturuyor.
Sadece üç masa doluydu. Korktuğum konusunda ona açılmak istedim ama Belinay çoktan gömlek seçimi için ekranı uzattı bana.
- Kırmızı gömlek daha iyi gibi.
- Yeşil daha moda bu yıl.
Böylece gömlek reyonu için başladık alışverişe. Yarım saat sonra Belinay'ın telefonu çaldı.
- Elsa annem aradı. Tansiyonu çıkmış. Ben gitmek zorundayım.
- Ama beni eve kim bırakacak ?
- Tatlım. Kocaman kız oldun. Taksiyi ara.
Belinay gidince toplanmaya başladım. Bilgisayar çantasını taşımak bana kalmıştı. Cafe kapatıldığında sahibi gülümseyen gözlerle bana baktı.
- Taksi gelmedi henüz. Korkuyor iseniz sizinle kalabilirim.
- Hayır.
Adam motora binip gittiğinde taksi durağını yeniden aradım. Ama açan olmadı telefonu.
Telefonumun şarjı azdı. Yola doğru yürümeye başladım. En azından taksiciyi daha çabuk görmüş olurdum. İki üç adım atmıştım. Arkamda büyük bir ses çıktı. Camların tuz buz olması nedeniyle ağzımdan büyük bir çığlık kaçtı. Olduğum yerde donup kaldım.

Telefonu alıp babamı aradım. Açan olmadı. Arkamdaki patlamaya bakmak dışında çarem yoktu. Dönüp baktığımda kimseyi göremedim. Rüzgar yoktu. Acaba cafede bulunan mutfak dolabı mı dökülmüştü yere diye düşündüm.

Cesur olup cafeye doğru geri yürüdüm. Yerde bir cam kırığı yoktu. Cafeye doğru yaklaştım. Ön kapının camı kırılmıştı. Yerde kan izleri vardı. Hırsız girmiş olabilir diye düşündüm ilk an. Ama kan dışarıya doğru devam ediyordu. Sanki biri camı görmemiş ve yaralanmıştı.
Sekiz adım sonra kahverengi bir kurt gördüm yerde. Akan kan ona ait olmalıydı. Yanına yaklaşır iken annemden gelen görüntülü arama sesiyle irkildim.

- Elsa.
- Anne ben bir yaralı kurt buldum.
Annem şaşkın şekilde telefondan bana bakıyordu.
- Elsa hemen eve dön kızım. Babana haber vereceğim.
Yerde yatan kahverengi kurdun kürkü dikkatimi çekti.
Annem bağırdı.
- Sakın dokunma ona Elsa.
Telefonun şarjı bitmişti. Kurdun yarasını merak ediyordum. Kürkü yumuşacık ve tertemizdi. Onun yarasına baktım. Camlar vücuduna girmişti.

Güzel kürkü benim aşırı hoşuma gitmişti. Başının yanına gelip onu sevmeye başladım. Ellerimi hissetmiş gibiydi. Ama sonra kurt aniden burnunu oynatıp hırladı.
- Kimsin sen ?
Boğuk sesin sahibi dakikalar sonra insan formuna dönüştü. Gözleri yeşil ve vücudu sanki az önceki yaralara sahip değildi.
- Ambulans gerekmez mi ?
- Ben iyiyim.
Sesi güven verdi. Ama ben ürkek gözlerle ona bakıyordum. Az önce bir kurt adamla tanıştım. Normal olmamı kimse beklemesin benden.
Daha ne olduğunu anlamadan adam beni kenarı fırlattı. Kurt formuna dönüşüp arkamdaki siyah kurt ile savaşmaya başladı. Saniyeler içinde neler oluyordu böyle ? Aval aval bakarken buldum kendimi.
Siyah kurt sanki beni ısırmak istiyordu. Gördüğüm dişleri karşısında çığlık attım. Hıçkırarak ağlamaya başladım.
Siyah kurt acı dolu sesler çıkartarak ormana kaçarken kahverengi tüyleri olan kurt bana dönüp baktı.
Koşarak insan formuna dönüşüp elimi tuttu.
- Gece bu tepe tehlikelidir. Evine gitmelisin. Onları senden uzak tutacağım.
Kahverengi kurt formuna dönüşüp bana bir bakış attı. Ve ormanda gözden kayboldu. Bende akan yaşlarımı sildim.

Babam ve annem beni almaya geldiğinde titriyordum. Bu sabah ise babam odama geldi.
- Belinay ile gece tepedeki cafeye Elsa bir daha gitmek yok.
- Zaten çok korktum baba.
- Kurtlardan arkadaşlarına söz etme.
Babam büyük gürültü ile kapımı çarparak çekip gittiğinde kahverengi kurt geldi aklıma. Onu yeniden görmeyi çok istiyordum.

Elsa 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin