Franz Kafka'nın, Aforizmalar kitabında geçen bir sözü vardı ;
Ne kadar çok at koşarsan, o kadar çok hızlı gider araban bu, büyütünün temelden söküp çıkarılması anlamına gelmez, ki bu imkansızdır, ama kayışların koparılması, böylece özgür ve neşeli bir yolculuk olanağının ortaya çıkmasıdır.
İlk okumada anlamazdım hiç bir şey. Ama insan büyüdükçe, anlama kabiliyeti büyüyordu.
Önümde ki edebiyat kitabına bakarak yüzümü buruşturdum.
Bir sayısalcı olarak sözelden nefret ederdim.
Oflayarak tekrar okudum paragrafı. Ben böyle devam edersem rakiplerim onuncu sorudeyken ben daha ikinci soruda olur, yırtık dondan çıkan yarrak gibi ortada kalırdım.
Tövbestağfurullah!
Açılan kapımla irkilerek masadan doğruldum. Annem kısık gözlerle bana bakarak burun kıvırdı.
" Başıma filozof olmayacaksın! Az kalk ev işi yap. Neyse, anlata anlata dilimde tüy bitti tüy! İşe gidiyorum ben. Bulaşıkları yıka." söylene söylenen odadan çıkarken hırsla önümde ki kitaba döndüm.
Sizi kapımda köpek edeceğim zamanlar olacak! İşte o zaman bulaşıkları yıka diyen ben olacağım anneciğim, söz.
Yaklaşık iki saat sonra masadan kalkarak esnedim. Belim yamulmuştu he.
Odadan çıkarak mutfağa yöneldim. Kendime bir bardak su içtim. Yetmedi ikiyi, üçü içtim.
Anlamıyorum kardeşim, içimde çamaşır mı yıkanıyor amınakoyayım.
Söylenerek önlüğü elime aldım. Al işte, ıpıslak. Söylenerek yatak odasına ilerledim. Ne kadar girmek istemesemde çamaşır makinesi oradaydı. Mecbur.
Islak önlüğü makineye atarak doğruldum ve üstünde ki dolaptan yeni bir önlük aldım.
Önlüğü takarken gözüme ilişen kağıt ile kaşlarım çatıldı. Ulan yoksa bizden habersiz hamile falan mı kalmıştı annem acaba?
Saçma düşünceme yüzümü buruşturarak yatağın kenarında ki kağıdı aldım.
Boş sayfayı çevirince arkasında ki fotoğraf ile kaşlarım daha da çatıldı. Bu da neydi böyle?
Dört erkek çocuğu vardı. Annem vardı ve bir adam onun beline sarılmıştı. Annemin bacağına yapışmış bir çocuk ve annemin koca karnı ile huysuz yüzü.
Dikkatle incelerken elinin çocuğun ensesinde olduğunu ve onun acı çeker gibi kameraya baktığını fark ettim.
Bu da neydi lan?
Lan yoksa, annem bize hamileyken babamı mı aldatmıştı?
Annemin beline sarılı adamın yanında ki uzun oğlanın sert yüzüne baktım. E bu aynı annemin burnuna sahip.
Ne alaka? Her insan burnu birbirine benzer.
Benzemez.
O çocuğun yanında dil çıkararak kendine kulak yapmış çocuğa baktım. LAN AYNI ILGAZ?
Koca gözlerle bakarken hızla fotoğrafı attım. Lan yoksa, bilmediğim dayım mı vardı?
Ne saçmalıyorsun Elfi diyen iç sesimle kendime tokat atarak fotoğrafı tekrar aldım. Sağdan, soldan, üstten, alttan çevire çevire inceledim ve bam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elfesya
Teen FictionElfesya, Kürtçede masal perisi anlamını taşır. Peki bu hikaye bir masal mıydı ki? " Masallar her zaman mutsuz sonla biter tatlım, ben mutsuz sonlara inanmam."