Telefonuma Cenk'in numarasını kaydettim. Telefon kapandıktan yaklaşık olarak beş dakika sonra bir konum geldi. Bilin bakalım kimdendi, tabii ki Cenk'tendi. Üzerime ince bir hırka aldım. Telefonumu, cüzdanımı ve evimin anahtarını da cebime attıktan sonra beyaz spor ayakkabılarımı giydim, kapıyı kapattım ve kilitledim.
Apartmandan dışarıya çıkınca yüzüme sert rüzgâr çarpınca kendime geldim. Sanırım ince hırka alarak hata yapmıştım. Hasta olmazsam iyiydi.
Bir taksiye atlayıp konumu tarif ettim. Başımı cama yaslayıp gözlerimi kapattım.
Taksi durduğunda gözlerimi açtım ve taksi şoförünün uygun gördüğü bir miktar parayı verdim, arabadan indim.
Issız bir ormandaydım. Çok uzakta bir ev görünüyordu ve konum da tam olarak gideceğim yer o ev görünüyordu. Ancak vazgeçemezdim. Kardeşim için, annemlerin emaneti için vazgeçemezdim. Gerekirse onu ateşten kurtarıp kendimi ateşe atacaktım.
Eve doğru yürümeye başlamamla bir dala takılıp yere kapaklanmam bir oldu. Dizlerime kısaca bir bakış attığımda hafifçe soyulup kanadıklarını gördüm. Tüm acıma rağmen ayağa kalkıp dimdik durdum ve derin bir nefes çektim. Artık hazırdım.
Yeniden yola koyulduğumda, içimi düşmeme umudu kaplamıştı.
Nihayet eve vardığımda zile basmak için elimi kaldırdığım anda kapı açılınca irkildim ve geriye gittim.
"Hoş geldin, canım baldızım." dedi Cenk tam karşımda sırıtırken.
"Çekil şuradan, geldim işte! Şimdi kardeşimi bırak!" diyerek Cenk'i tersledim.
"Hadi ama, önce içeri geç. Bunları sonra konuşuruz. Biliyorsun ki ben artık Deniz'i değil, seni seviyorum kurt bakışlım." dediğinde yüzüne sert bir tokat indirdim. Koluma yapışıp beni içeriye doğru sürükledi.
"Eh, sen çok olmaya başladın ama! Seni seviyorum dedim de sana zarar vermem demedim, geri zekâlı." deyip benim vurduğum tokattın daha sert bir versiyonunu vurdu. Başım sol tarafa çevrildiğinde kendimi tutamayıp hakaretler savurmaya ve ona vurmaya başladım.
Bir yandan ona vuruyor, bir yandan bağırıyordum.
Bileklerimi sertçe kavrayıp duvara sırtımı hızlı bir şekilde çarptı. Ağzımdan bir "ah" döküldüğünde sırtımın yanmaya başladığını hissediyordum. Ona karşı gelmeye çalıştıkça daha da sert davranıyordu.
"Bırak beni! Canım acıyor! Kardeşimi de bırak! Hayatımızdan defol git artık!"
"Kardeşini bir şartla bırakırım." dediğinde umutla gözlerine bakmaya başladım.
"Kardeşini bırakacağım fakat bunun karşılığında zamanında benim kardeşimi öldürdüğün gibi kendini de öldürmeni istiyorum." dedi. Ellerimden göz kapaklarıma kadar titriyordum.
"Birincisi, senin kardeşin bana tecavüz etmeye çalışmasaydı, onu öldürmezdim. İkincisi, kabul ediyorum." dedim ve hayatımdaki en cesur kararımı vermiştim sanırım. Pişman mıydım? Hayır.
Bir odanın kapısını açıp kapıyı geri kapattı. Dışarıya çıktığında ilk önce elindeki silahı sonrasında arkasından gelen sapa sağlam olan kardeşimi gördüm.
Deniz ile vedalaşmama izin vermeden kolundan tutup dışarıya atmasıyla gözümden bir damla yaşın akması bir oldu.
Yanıma gelip elime silahı tutuşturdu ve ardından kapıyı kilitledi.
"Dışarıya çıkmayacak mısın?" diye sorduğumda başını beni onaylar gibi aşağı yukarı salladı.
"Doğru söylüyorsun, ben çıkayım" deyip kapının kilidini açtı, kapıyı kapattı, kapıyı tekrardan kilitledi ve dışarıya çıktı. Deniz sanırım hâlâ gitmemişti çünkü sesini duyuyordum.
Odaya göz gezdirdiğimde tam benim geçebileceğim büyüklükte olan pencereyi gördüm. Sessiz olmaya özen göstererek pencereyi açtım ve kendimi yukarıya doğru ittim.
Pencereden aşağı atladım ve silahı avucuma sıkıştırdım. Evin, çıkışına doğru yürümeye başladığımda Cenk ve Deniz'in sesinin bana yaklaştığını hissettim. Duvarın arkasına saklanıp Cenk'e baktığımda Deniz ile bir tartışma içinde olduğunu gördüm. Cenk'in tam arkasında durup tetiği çektim, omzuna dokundum ve bana döndüğü anda tetiğe bastım. Cenk, acıyla inleyip yere yığıldığında Deniz'i kolundan tutup koşmaya başladım. Cenk bana tehditler savururken onu umursamamaya çalışıyordum.
Arkama döndüğümde Cenk'in bıraktığım yerde olmadığını gördüm. Bir dakika, Cenk yaralı bir şekilde nereye gitmişti?
Adımlarımı hızlandırıp Deniz'in kolunu daha sıkı kavradım.
Sonunda ana yola çıktığımızda şansımıza bir taksi geçti, tam önümüzden. Elimi kaldırıp taksiyi durdurdum. Deniz'le taksiye bindik, kapıyı kapattım ve evimin yolunu tarif ettim. Tekrardan arkamı dönüp Cenk'e baktığımda onu arabanın arkasında, elinde bir silahla koşarken gördüm. Deniz'e, "Eğil!" diye bağırıp Deniz'in kafasını tutup aşağıya doğru çektim. Hemen ardından kendi kafamı da aşağıya eğdiğimde bir silah sesi ve bir de camın patlama sesini duydum.
Sanırım taksinin arka camı patlamıştı.
Şoförü kontrol ettiğimde başından kan aktığını gördüm.
"Allah kahretsin!" diye bağırdım.
Peki, ben şimdi ne yapacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Teen FictionBüyük bir depremde annesi ve babasını kaybeden Defne, kız kardeşi Deniz ile yeni bir hayat kuracaktır. Ancak başlarına gelmeyen kalmaz. Bakalım ne gibi zorluklarla karşılaşmışlar ve hayatlarını her şeye rağmen düzene sokabilecekler mi?