one: kingdom of the past*

836 39 46
                                    

"efendim, bu gece choi ailesinin ziyarete geleceği gece. hatırlatmamı istemiştiniz." yanı başındaki yardımcısının sözleriyle kendine geldi yeonjun. bu gece hayatının son 11 yılının en anlamlı gecesi olacağına emindi.

yıllardır görmediği çocukluk arkadaşı soobin'i göreceği için emindi bu kadar. ah o şirin, o yumuşak yüzlü soobin onca yılın ardından tanrı bilir ne güzel bir prens olmuştu. yeonjun'un gözleri parlıyordu soobin'in geleceğini düşündükçe. "eric, her şey kusursuz olmalı anlıyorsun değil mi? ne kadar yetkili varsa -ailem de dahil- lütfen herkesle bu gecenin krallığımızdaki en güzel gece olması için konuş." eric başını salladıktan sonra yeonjun'un önünde eğilip ilerledi.

kapıyı açıp çıkmışken yeonjun yardımcısının arkasından bağırdı. "eric! küçük yaramaz kardeşim kimlerin geleceğinden haberdar mı?" eric, yıllardır hizmetini yaptığı prensi iyi tanıyordu. sorduğu soruyu da elbet anlamıştı. "efendim; prens beomgyu'nun, prens soobin'in geleceğinden haberi yok." bu haber yeonjun'u daha da heyecanlandırdı. kendisi soobin'le bir sürü anı paylaşıyordu ve hepsini oldukça net hatırlıyordu fakat muhtemelen aynısı kardeşi beomgyu için geçerli değildi. soobin'in ismini bile zor hatırlıyordur diye geçirdi içinden.

yeonjun özlemini bunca yıl içinde yaşamıştı. kardeşinin hatırlamayacağından emin olduğu o yaşlarda soobin'i sadece kardeşine anlatmıştı. kardeşiyle soobin'i tanıştıracak olmanın heyecanı vardı içinde. bu gece en güzel o görünmeliydi, soobin'in dikkatini çekmeliydi ki bir daha onu bırakıp gitmesin. soobin, yeonjun'u görmeli ve gözlerini üstünden çekememeliydi. yeonjun'un bu gece istediği tek şey, biricik arkadaşı soobin'in onu bir daha bırakmamasıydı.

soobin'siz geçen 11 yılda biriktirdiği tüm mektupların olduğu ahşap sandıkta gözlerini gezdirdi. "ah soobin, ah biriciğim... bana söz ver o günlerdeki gibi, inanayım. en çok beni seveceğini söyle, inanayım. beni yine ellerimden tut ve bahçemize ektiğin tüm fidanların arasında ışıldayan gözlerinle her birini anlat. ben sana bakayım, kaybolayım." ağzından çıkan kelimeleri duymadı yeonjun. sanıyordu ki o sadece çocukluğunu, çocukluğu olan soobin'i, biricik arkadaşını özlüyor.

çocukluğunu, çocukluk arkadaşını özlemekten daha normal ne olabilirdi ki?

"efendim, bu gece için tüm hazırlıklar günler öncesinden halledildi. aklınız hiçbir şeyde kalmasın." soobin, kalbi yerinden çıkacakmış gibi hissediyordu. ailesinin ziyaret için gideceği kraliyet ailesinin yeonjun ve ailesi olduğu öğrendiğinde içinde anlam veremediği büyük bir heyecanla gözleri parıldamıştı. "kaç saat var sevgili eşim?" diye sordu yardımcısına. "choi krallığı ziyaretinize 7 saat bulunmakta efendim." soobin'in gülümseyen yüzü düştü. 7 saat daha kavuşamayacaktı çocukluğuna, 7 saat daha göremeyecekti en sevdiği arkadaşını, 7 saat daha içi özlemle yanacaktı.

soobin için yeonjun dünyanın en özel insanıydı. kimse onun iyi bir prens olacağına inanmaz, kimse onun krallığı taşıyabileceğine güvenmez, halka karşı aşırı kibar oluşundan dolayı kimse ona prens gözüyle bakmaz iken yeonjun o küçücük yaşlarında soobin'in dayandığı tek sığınak olmuştu.

soobin'in üstüne dolular yağardı, yeonjun onun limanı olurdu. yeonjun kaçardı, soobin onun evi olurdu.

soobin bu gece için en dikkat çekici olmak istemiyordu. soobin bu gece için yeonjun'un dikkatini üzerine toplamak da istemiyordu. soobin, bundan sonraki her an yeonjun'un gözleri üzerinde olsun istiyordu. her şey 11 yıl öncesi gibi olsun, tek vazifeleri birbirlerinin en yakını olmak olsun istiyordu.

"efendim." soobin, yıllardır yanında olduğu için saygı amacıyla eşi dediği yardımcısına döndü. "efendim, istediğiniz bir şey var mı?" soobin birkaç saat sonrasını düşünerek hızlanan kalbinin üstüne elini koydu ve seslice nefesini verdi. "hayır sevgili eşim. dinlenebilirsin." dedi her daim, herkese karşı gülen yüzüyle. ardından krallığın en görkemli prensinin, görkemli kapısı açıldı ve eşi odasından ayrıldı.

the dead kingdom of love ||yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin