twenty three: kingdom of everything

90 12 35
                                    

umutlarını yitirmek üzereydi soobin. yaptığı görüşmeler, anlaşmalar; bozmaya çalıştığı antlaşmalar, sözler onu çok yormuştu. babası krallığı mahvetmek için her şeyi yapmıştı resmen,

soobin'in aleyhine olacak ne varsa.

"kralım." min endişeyle soobin'e yöneldi. kralın sağlığı iyiye gitmiyordu. "iyiyim ben min." gözaltıları morarmış, şişmişti. yerinden kalkamıyor, başı dönüyordu. midesi bulanıyor, vücudu titriyordu. "hekime görünmeniz gerekiyor kralım." derin ve titrek bir nefes aldı soobin, dayanacak gücü kalmadığından itiraz edemedi.

hekimin odasına yürüdüler birlikte. "kralım." hekim de endişeliydi. min'le bu konu üzerine konuşmuşlardı. "artık dinlenmeniz gerekiyor kralım. yemek de yemiyorsunuz, bu hiç doğru değil." yorgun yüzüne gülümseme yerleştirdi,

buruk bir gülümseme.

"doğru olmayan çok daha başka şeyler var hekim." hekim farkındaydı; tüm bu yanlışlıkların, yolunda gitmeyen işlerin ve ahlaksızlıkların çokça farkındaydı.

"kaç ay oldu?" min ve hekim göz göze geldiler. belli ki kralın zaman kavramı da karışmıştı. kralın iyi bakılmaya, iyi bir dinlenmeye çok ihtiyacı vardı. "ben kral olalı kaç ay geçti?" gözleriyle kralı inceledi min, gözlerini açacak hâli dahi yoktu kralın.

"neredeyse sekiz ay olacak efendim." soobin ellerinin buz kestiğini hissetti. zihni durmuştu adeta, anlam veremiyordu. "yeonjun'la ne kadar süre görüşmedim?" min buna cevap vermek istemedi. "efendim lütfen odanıza gidelim. artık dinlenin." hekim'in odada olduğunu fark edince kalktı soobin ve min'in koluna girerek yürüdü.

kral soobin'in odasına geldiklerinde yatağa uzanmasına yardım etti yardımcısı. "şimdi cevap verebilirsin." hâlâ cevap vermek istemiyordu min fakat başka çaresi de yoktu. "beş ay görüşmediniz efendim, beş ay sonunda iki gün vakit geçirdiniz. şu an dahil iki aydan fazla bir süredir görüşmüyorsunuz." kral kalbinin sıkıştığını hissetti.

elini göğsünün üzerine koydu, nefes alışverişi dengesizdi. "kralım." min endişelenmişti. titreyen elleriyle bir bardak su içti soobin. "iyiyim min." itiraz etmek istiyordu; bağırmak, herkesi düzeltmek, kötü niyetlilerin hayatına son vermek istiyordu.

"ne zaman düzelecek?" son hecelerine doğru sesi kısıldı ve uyuyakaldı kral. hekim, kral fark etmeden onu gevşetecek bir iğne yapmıştı. kralın gerçekten iyi bir uykuya ihtiyacı vardı.

"abi!" küçük prens neşeyle abisine sarıldı. "kang krallığı devrilmiş, artık tae'min peşinde değiller. tae'm ve ben özgürüz, abi biz özgürüz." gülümsedi yeonjun ve kardeşine sarılı kollarını sıkılaştırdı.

en azından kardeşi için mutluydu.

"çok sevindim gyu." kollarını ayırdıktan sonra abisinin odasındaki koltuğa uzandı. "sence bir gün evlenir miyiz?" gülümseyen yüzü donuklaştı prensin. gerilmişti.

"abi?" kardeşinin ona seslendiğini duyduğunda belli etmemek için uğraştı ama beceremedi. "kral choi düzeni değiştirir değil mi?" ikisinin de bu kadar umutlu oluşuna anlam veremedi yeonjun. "yapabilir." gözleri doldu büyük olanın. beomgyu yaptığı hatayı anlayınca abisine sarıldı tekrar. "üzgünüm." gözlerini yukarı çekerek gözyaşlarının akmasını engelledi. "iyiyim ben küçük prens." yüzünü buruşturdu gyu.

"evlenmek gibi hayallerin var yani?" utanarak yüzünü geri çekti beomgyu. "senelerdir aşığım taehyun'a, o da bana. evlenebiliriz bence hatta siz de evlenebilirsiniz."

imkansızın peşinden gitmek yormuyor muydu? diye düşündü yeonjun. çünkü kardeşinin de sevgilisinin de umduğu şey asla gerçek olmayacaktı.

the dead kingdom of love ||yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin