thirty seven: forever is not for 'forever'

63 9 15
                                    

yeonjun ve soobin'in üç haftalık hastane süreçlerinin ardından evlerine geleli kısa bir süre olmuştu. bu zamanda yeonjun'un bulantıları artarken aynı zamanda gözüne uyku girmiyordu. onu yıprattığı kadar soobin'i de yorsa da yeonjun'u iyi olsun diye hiçbir durumdan şikayet etmiyordu, etmek dahi istemiyordu.

"doğuma iki ay kaldı ama sanki şimdi çıkacakmış gibi tekmeliyor. biraz daha sert vurursa kendi kendine çıkacak gerçekten." güldü yeonjun, yorgunluğu belli olurcasına. göz altları artık siyahlaşmaya başlamıştı, bakışları yorgundu, sesi güçsüzdü. hareket bile edemiyordu açlık ve uykusuzluktan. "çok kilo alıyorum yediğim her şeyi çıkarmama rağmen." yanaklarını sıktı soobin. "çok tatlı oldun, yanaklarını daha çok dişleyebiliyorum artık." gözlerini devirdi yeonjun. "saçma sapan konuşma, çirkinlikten aynaya bakamıyorum." dudakları büzen soobin, söylediklerinde ciddi olan sevgilisinin saçlarının kokusunu içine çekerek alnından öptü.

"gözlerimin içine bak," dedi alınları birbirine yaslıyken. bir süre gözlerini kırpmadan göz göze kaldılar sadece. "iyice bak ama. dikkatlice," tek kelime konuşmadan soobin'in dediklerini yaptı. "görüyor musun gördüklerimi? bakmakla kalmayarak gör de istiyorum yeonjun. gözlerimin içine bakarak derince gör. ben sadece aşık olduğum ve her baktığımda gördüğüm güzellikle baş başayım. seni ilk gördüğüm zamandan bu yana gördüğüm her şey aynı. sende aşkın güzelliğini, sevginin şefkatini görüyorum. bunlar parlayan yüzünün yanında bana gelen hediyeler gibi. kendi gözlerindekine bakma, benim gözlerimdekini gör."

yeonjun artık gözlerini kapatmış, başını sevgilisinin omzuna yaslamıştı. lisedeki halleriyle paralel saniyeler yaşarken gülümsemeden edemedi. "teşekkür ederim."

bir süre bu şekilde huzurlanırken guruldayan karnıyla yüzünü buruşturdu yeonjun. "benim güzelim acıkmış mı?" yanaklarını sıkarak kalktı koltuktan ve mutfağa yöneldi. "canının çektiği bir şeyler olursa söyle meleğim." başını sallarken aynı anda cevap verdi. "çilekli pasta ve limonata." gülümsedi soobin. "aç karna bunları yememelisin. önce karnını düzgün besinlerle doyuralım hemen sonra tatlıları yersin."

"o zamana kadar canım başka bir şey isteyecek." dedi yeonjun burun kıvırıp. "hepsini yaparız bebeğim ne olacakmış?" pratik bir yemek hazırladıktan sonra sofrayı kurdu soobin. bu süreçte yeonjun sürekli uyuklayıp duruyordu. tam uykuya dalacak gibi olduğunda irkilip uyanıyordu tekrar. onu böyle görmek soobin'i darmadağın ediyordu, elinden bir şey gelmediği için suçluluk hissediyordu. yemek yedikten hemen sonra birlikte sofrayı topladılar. yeonjun hareketli olmayı seviyordu, ağrılarını azalttığını düşünüyordu. bulaşıkları da yerleştirdikten sonra pasta yapmaya başladı soobin. "seni çok seviyorum." dedi yeonjun mutfakta oradan oraya yürürken. "ben de seni çok seviyorum bebeğim."

"sen beni değil, onu daha çok seviyorsun." çok da büyümeyen karnını işaret ederek konuşmuştu. erkek anatomisi zorluk çektiği için karnı çok çıkmayacaktı fakat hormonlarını fazlasıyla etkilediğinden vücudun da şişlikler vardı, kilo almaktan kastettiği bu geçici şişlikleriydi. "onu da nereden çıkardın? ikinizi de çok seviyorum, sen ona sahip olmamı sağlayan kişisin. senin sevginin yerini hiçbir şey, hiç kimse tutamaz." kıkırdadı yeonjun, bir yandan da tezgahtaki çilekleri kaçırıyordu. "aşkım çilek kalmayacak pastaya." oflayarak elindekini geri bıraktı. "senin ağzın böyle iyi laf yapınca hiç susma istiyorum. bana beni hissettiriyorsun, ben daha önce kendim olmaktan hiç bu kadar mutlu olmamıştım."

dudaklarının üzerine konan kelebek öpücükle gülümsedi yeonjun. "seni her halinle seviyorun yeonjun. hayatta şüphe edeceğin en son şey bile bu olmasın." alnından öpülmesiyle gözlerini kapatıp anın tadını çıkarmak istedi sadece. gözlerinin dolduğunu hissettiğinde kırpıştırıp sandalyeye oturarak eşini izlemeye devam etti. "resmen midem yanıyor, buz var mı?" kalıp buzları bardağa dökerek sevgilisine verdi soobin. "soob?"

the dead kingdom of love ||yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin