Şatoya vardıklarında koskoca zincirli ahşap kapı kendiliğinden açıldı, davetlilerini bekliyordu. İçeriye tüm çevre kasabalarından krallar ve çocukları yavaş yavaş girmeye başlamıştı. Kral Yunho hoşgeldiniz konuşması yaparken Jongho sıkılmış ve kenarda oturmaya gitmişti. Bir çift göz Jongho'yu izliyordu sanki. Kafasını kaldırdığında duvarın arkasında saklanan kral Yunho'nun oğlu, prens Wooyoung'u gördü. Wooyoung ona eliyle gel işareti yapıyordu ve Jongho olacaklardan habersiz bir şekilde yerinden kalkıp onun yanına doğru gidiyordu.
Prens Wooyoung, Jongho'nun elinden tuttuğu gibi onu odasına götürdü ve kimse gelmesin diye arkadan kapıyı kilitledi.
"Merhaba, ben Wooyoung ama arkadaşlarım bana kısaca Woo derler. Peki senin adın ne?" dedi Wooyoung heyecanlı bir şekilde.
"Ş-şey ben, Jongho. Evet benim adım Jongho."
"Hey dostum sakin ol neden bu kadar heyecanlısın biz bizeyiz burada."
"Ee şey, özür dilerim. İlk defa bu kadar güzel bir kızla konuşuyorum."
Jongho'nun bu dediğiyle Wooyoung kahkahalar içinde yere düştü. O kadar sesli gülüyordu ki Jongho odanın kapısına birinin gelmesinden korktuğu için onu kaldırmaya çalışmıştı. En sonunda Jongho dayanamadı ve sordu.
"Hey, komik bir şey mi söyledim neden bu kadar gülüyorsun?"
Wooyoung bunu duymasıyla gülmesini artırmıştı ve konuşamıyordu. Gülmekten gözünden yaş geliyordu artık. Bir süre sonra Wooyoung kendini durdurdu ve konuşmaya başladı.
"Evet gülüyorum çünkü komik bir şey söyledin. Ben yakışıklı bir erkeğim güzel bir kız değil. Annen baban hiç öğretmedi mi sana?"
Jongho şaşkındı. Wooyoung'un kullandığı 2 kelimenin anlamını bilmiyordu. Yakışıklı ve erkek. Ne demekti bunlar? Eğer sorarsa Woo ona daha çok güler miydi? Jongho kendini çok kötü hissetmişti.
Wooyoung onun bu halini görünce yanlış bir şey söylediğini anladı ve gülmesini tamamen kesip ciddileşerek konuşmaya başladı.
"Jongho bir sorun mu var neden bu kadar üzgün görünüyorsun, anlat bana yemin ederim gülmeyeceğim."
Jongho yavaşça kafasını kaldırdı ve Wooyoung'a baktı. Aklından geçenleri tek tek sormak istiyordu ve öyle de yaptı. Bunları duyan Wooyoung aşırı şaşkındı. Bir insan nasıl olur da bu 2 kelimeyi bilmezdi. Sihirli veya gizli kelimeler bile değildi ki!
Wooyoung kendini hazırladı ve tek tek her şeyi anlatmaya başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Royal Dream | JongSang
Fanfiction"Sevgilim, babamdan kurtulduk artık özgürüz..." "Jongho, ben çoktan öldüm, ilaçlarını almadın mı?"