10.04.2022
"Günaydın! Bu gün büyük gün ve hazırsın."
"Tanrı aşkına! Uyuyan biri nasıl hazır olabilir?" Gözlerimi açtım ve lanet yüzüne baktım. Aslında yakışıklı ama cani, psikopat hastanın teki. Sabah sabah yine kendinden nefret ettirdi.
"Sadece kalk." Sodoco kolk!
"Ok." Göz devirdi! Bana bana Bihter'ine. Bu enerji nereden geliyor bana ya.
Yataktan kalktım ve lanet olası bir şekilde dediğini yaparak yanına gittim.
"Önden yürü." Neden?
Hiçbir şey söylemeden dediğini yaptım. Laboratuvar kapısına yaklaşmışken, diğer kapıya gitmemi söyledi. Dediğini yaparak, diğer kapıya yöneldim. İçeride ne var acaba?
Kapıyı açıp, içeriye baktım. Bu ne lan? Banyo ne alaka?
"Küvet, duş hangisi?"
"Ne için soruyorsun?"
"Hangisinde yıkanmak istersin?." Hmm.
Normalde küvet favorimdir ama burada hızlı olmam gerekecek sanırım. "Duş."
"Pekâlâ." Bileğindeki bileklikle dolabın kilidini açtı ve içinden minik iki tane kutu çıkardı."
"Pembe olan şampuan ve beyaz olan duş jeli." Uzattığı kutuları elime aldım. Ama bunlar bana yetmez ki..
Hiçbir şey söylemeden duşa kabine adımladım. Tanrı'm lütfen dışarı çıksın! Arkamı dönerek ona baktım.
"Çıkacak mısın? Yoksa bir sapık gibi izleyecek misin?"
"Ben bunları yemem ve hayır, çıkmayacağım." Aptal. Aptal sapık profesör bozuntusu!
Ona arkamı döndüm. Elim saçıma gitti. Neden bu kadar hızlı yağlanıyorsunuz ki!
"Sadece saçlarımı yıkasam.. Olur mu?" Yüzüne bakmak istemiyorum. Kendimden nefret ediyorum! Nefret ediyorum. Çok utanıyorum, utanmamam lazım, biliyorum. Utanılacak bir şey değil bu, farkındayım ama utanıyorum işte!
"Gel." Yanımdan geçerek küvetin yanına gitti. Dudağımın içini, dişlerim arasına aldım ve yanına gittim. "Diz çök."
"Ne?"
"Tişörtünü de çıkar, ıslanmasın."
"Yok yok, ıslanmaz."
"Sapık değilim Carroline. Dediklerimi yapacak mısın yoksa gidelim mi?" Sapık değil misin David?
Üzerimde ki tişörtü çıkardım ve yere, yan tarafıma koydum. Şampuan kutusunu sol elime aldım. İçimdeki şüpheyi yok saymaya çalışarak kutuyu açtım ve sağ elime döktüm. Kutuyu diğer tarafıma bıraktım ve küvete eğdiğim kafamı şampuanlamaya başladım. David duşa kabine ilerledi ve ne yaptığını anlamadığım bir şeyler yaptı. Gözlerim sımsıkı kapattım, gözüme şampuan kaçsın istemiyorum. Şampuanla saçlarımı iyice köpürttüğümden emin olana kadar kafama masaj yaparak yaydım.
"Su geliyor." Saniyesinde kafamdan aşağıya akan suyla ufak bir şok geçirdim çünkü su buz gibi! Tanrı aşkına bu adamda hiç merhamet yok mu? Ağzıma şampuan kaçma ihtimaline karşı, sımsıkı kapattığım ağzımı bağırmamak için zor tutuyorum. Hiçbir şey değil, hasta olacağım!
Yavaştan ılıyan suya karşı şaşkınlığımı gizleyemedim ve yanlışlıkla gözlerimi açtım. Gözüme giren şampuanla çığlık atarak âdeta geriye sıçradım.
"Hey! Ne oldu?" Su sesin gitmesiyle aynı anda elimle gözümü kapattım. Canım çok fena yanıyor! Acıdan yanımdaki Davis'i fark etmedim.
"Çek elini."
"İstemiyorum, acıyor." Sımsıkı yumduğum gözlerimin üstündeki ellerimin üzerine elini koydu.
"Elini çekersen acımayacak, böyle yaparsan acımaya devam edecek. Güven bana." Ellerimi tutarak aşağıya, dizlerime, indirdi. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığını hissettim. Gözlerime gelen hava dalgasıyla kaşlarımı çattım fakat yaptığım yanlışı fark ederek hemen düzelttim.
"Yavaşça aç gözlerini, acımayacak." Sanki.. Sanki beni ele geçirmişti. Göz kapaklarım kendiliğinden açılırken Davis'i ilk defa bu kadar yakından görmenin verdiği garip hisle birkaç kez kırpıştırdım. Eminim ki, şu an kıpkırmızı olmuşlardır.
"Demiştim."
O kendini geri çektiğinde, ben hala kendimde değildim. İlk defa, ilk defa biri bana böyle davrandı. Biliyorum, çok saçma. Ama öyle.
"Carroline, aşık gibi bakmayı keser misin?" Aşk mı? İğrenç.
"Saçmalama." Diyerek gözlerimi kaçırdım.
Gözümün önünde salladığı havluyu fark ettiğim anda hızla alarak, saçlarımı kuruladım. Beyaz havlu saçlarımdaki suyu az da olsa emdi ama ıslaklığını tamamen alamadı. Nemli kalan saçlarımı umursamadım. Üzerime tişörtü geçirdiğim anda hazırım.
"Giyme onu-"
"Neden?" Hafif yüksek çıkan sesimle kaşını çattı.
"Kazak giy diyecektim ama çok meraklıysan giyebilirsin."
"Affedersin, olur." Sanırım, ben çok salağım.
Ama o da salak.
Beraber banyodan çıktık ve laboratuvara girdik. Ben sedyeye oturdum ve O -sanırım- bana kazak getirmek için dolabın yanına gitti.
Evet, dediğim gibi. Birkaç dakika içinde bana beyaz bir kapüşonlu getirdi. Hiç beklemeden üzerime geçirdim. Çünkü üşüyorum! Dondum burada.
Uzanmamı söyledi ve arkasını dönerek tezgah benzeri yere gitti. Bir sürü iğne var. Üzerlerinde anlamsız sözcükler ve sayılar yazıyor. STHmin1, STHmin2, FSH1, FSH2, FSH3, LH1, LH2, NzX1, PRG1, PRG2, PRG3,OST1, OST2, OSJ5, OSJ7,... Ve böyle bir sürü daha. Korkutucu.
Umarım hepsini üzerimde denemez.
Orada arkası dönük bir şeyler yaptı. Sanırım iğneleri hazırladı. Daha sonra onları bir tepsinin üzerine koydu ve yanıma getirdi. Benim biraz uzağımda ki masa gibi şeyin üzerine bıraktı tepsiyi.
Yattığım yerin hizasında, minik tezgahımsı bir şey getirdi. Kendisine de bir tabure çekip üstüne oturdu. Ağzına maske taktı ve ellerine eldiven geçirdi. Şu anki hali korkumun kat be kat artmasına sebep oluyor.
"Sakin ol."
Kolumu yavaşça tuttu ve minik tezgahımsı şeyin üzerine koydu. Gözlerimi kıstım ve dudağımı dişledim. Elleri öyle sıkıyorum ki, umarım kanamaz. Önce pamukla temizledi sonra minik, pembe bir şırınga batırdı.
"Tamam, bitti. Birazdan uyuyacaksın ve her şeyi unutacaksın o yüzden elini ve dudağını rahat bırak." Sonlara doğru bulanıklaşan sesi ve etraf ile içimi garip bir his kapladı.
"Uyu Carroline, uyu." Dediğini yaptım. Eğer tüm o iğneleri üzerimde deneyecekse; bunu ben uyurken yapması daha iyi olur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
denek 2
De Tododenek serisi girl~ --- "Yavru, tatlış bir köpek olmaya hazır mısın?" "Değilim!" Ruh hastası! "Çokta umurumda."