Johnny gideli baya olmuştu. Elimdeki kutuyu açtığımda ise yeni model bir telefonla karşılaşmıştım. Üstelik hatta almıştı. Gözlerim dolup taşarken üzerime sinen o büyüleyici kokusunu içime çektim.
Onu şimdiden çok özlemiştim..
Daha fazla burada kalmanın doğru olmadığını düşünüp çıktım kulisten. Ardından eve doğru yürümeye başladım.
Pastanenin sokağından yürürken arkamdan gelen adım sesleriyle irkildim.
Hızla arkamı döndüğümde pastanede gördüğüm adamla yeniden karşılaşmayı beklemiyordum. "Sen sapık falan mısın! Ne diye takip ediyorsun beni!"
Ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Sadece tesadüf!"
İnanmamışcasına başımı iki yana salladım. "Bu kaçıncı tesadüf!" diyerek kükredim.
Ellerini indirip beni baştan aşağı süzmeye başladı. "Çok güzel olmuşsun." dediğinde öfkeyle yüzümü sıvazladım.
"Ya kardeşim sen özürlü müsün! Kimsin sen ya! Ne istiyorsun benden!" diye bağırdım üzerine doğru yürüyerek.
"Ben Emir Çağlayan." dedi gülerek. "Çağlayan şirketin CEO'suyum."
"Banane!" diye bağırdım öfkeyle. "Banane senin kim olduğundan!"
Gülümseyerek bakıyordu bana. Bu adamın gerçekten de akli dengesi olmayabilir miydi?
"Ya siz? Sizin adınız ne?" diye sordu.
Sinirle işaret parmağımı tehdit edercesine kaldırdım ve üzerine doğru salladım. "Eğer bir daha karşıma çıkarsan! Senin için hiç iyi olmaz Emir Çağlayan!"
Cevap vermesine izin vermeden arkamı dönüp yürümeye devam ettim.
...
Apartmana geldiğimde hızla bizim kata çıkıp eve girdim. Aras ve Mert salonda bira içiyorlardı.
Gülümseyerek onlara doğru yaklaştım. "Vaaay! Bensiz ha?" diye söylendim.
"Yok kızım sensiz olur mu hiç? Seninki burada." dedi Aras poşetten çıkardığı biralardan birini bana uzatırken.
Birayı alıp ağzını açtım ve bir yudum içip masanın üzerine bıraktım. "Üzerimi değiştireceğim geliyorum."
İkisi beni onaylayan mırıltılar çıkarırken odaya girip üzerime rahat siyah bir pijamayla sade bisiklet yaka bir tişört giyindim. Ardından banyoya girerek yüzümdeki makyajdan kurtuldum.
Salona geçip kendimi tekli koltuğa rahatça bıraktım. "Huh! Yoruldum vallahi!"
Mert ve Aras'ta üzerini değiştirmiş rahat bir şeyler giymişlerdi.
"Johnny de gitti." dedi Aras imayla.
Masadaki çerezlerden avcuma biraz alıp yerken konuştum. "Yeniden görüşeceğimizi söyledi."
Mert başını yavaşça sallayarak bana döndü. "Johnny gerçekten de dürüst bir adam. Sözüne güven."
Cebimden telefonu çıkarıp onlara gösterdim. "Giderken hediye etti."
"Oha! iPhone 14 amına koyayım!" diye söylendi Aras telefonu elimden çekerken.
Mert ise hayırlı olsun demekle yetinmişti.
Aklıma Johnny'in beni öpüşü geldiğinde sırıtarak biramı yudumladım. Beni öpmüştü. Hem de yanağımdan öpmüştü.
Eğer normal biri olsa bu denli sevinmezdiniz, ama o Johnny Depp'di.
Haliyle kalbimin derinliklerine kadar mutluluk yayılıyordu.
Aras telefonu kurcalarken biten biramı masanın üzerine koydum. Mert yeni bira açıp bana uzattığında onu alıp içmeye devam ettim.
"Alev? Konserde yüzünü niye tutuyordun sen? Kıpkırmızıydın hem de." diyen Mert'e döndüm.
Aklıma gelmesiyle otuz iki diş sırıtarak konuştum. "Çünkü Johnny yanağımdan öpmüştü."
Mert birasını yudumlarken "Siz baya ilerletmişsiniz hayırlı olsun." dedi.
Güldüm. O sırada Aras şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Ya gerçekten de bunlar olacak gibime geliyor."
Elimdeki birayı masanın üzerine bırakıp ellerimi enseme sardım. "Ben de çok istiyorum ama imkansız!" dedim kollarımı esnetirken.
İkisi bana imali bakışlar atıyordu. "Yine de öyle deme. Olur mu olur." dedi mert ciddiyetle.
Onun bu konudaki net tavrını gerçekten de seviyordum.
O sırada Aras'ın kaşları çatılmıştı. "Hassiktir ya! Şarjı bitti telefonun." diye söylendi. Zaten ona verirken şarjı 10'du.
Bana uzattığında alıp masaya bıraktım. Az sonra şarja takacaktım. Başımın hafif ağrımasını umursamadan elimdekini kafama dikip diğer kutuyu açtım. Kutu bira olduğu için çabuk bitiyordu.
"Bu dördüncü." dedi Aras gülerek.
Mert kendinden emin bir ifadeyle arkasına yaslandı. "Benim altıncı hala sarhoş olmadım oğlum."
O sırada başı dönen ben olaya el attım. "Üçüncü ama acayip başım dönüyor!" diye söylendim.
İkisi aralarında gülerken Aras bira almak için ayağa kalktı. O sırada dengesini kaybedip yeniden koltuğa düşmüştü.
"Sanırım ben de okeyim." dediğinde kendimi tutamayıp sesli bir kahkaha attım.
Aras bana katılırken Mert ise bize deliymişiz gibi bakıyordu. "Bir de dayanıklıyım dersiniz, ulan siz içmeden sarhoş oldunuz resmen!"
İşaret parmağımı gülerek kaldırdım. "Şşş... Bize kimse öyle diyemez-" lafımın devamını getiremeden yeniden kahkahaya tutulmuştum.
Kendimi tutamıyordum!
Kahkahama Aras da katılırken birbirimize sarılarak ayağa kalktık. Alnımı alnına sertçe vurdum. Aras acımış olacak ki başını tuttu. "Ne yapıyorsun kızım ya!"
Dudaklarımı büzerek alnını öptüm. "Mert'e ne kadar dayanıklı olduğunu gösterdim." dedim. Bir yandan da gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum.
Aras gülünce bende de kayışlar kopmuştu. Kahkahalarımız birbirine karışırken sarılarak koltuğa düştük. Aras koltuğa ben de üzerine düşmüştüm.
Kollarımı bedenine dolayıp sarıldım.
Gözlerim artık açık kalmakta güçlük çekerken daha fazla dayanamayıp kapadım.
...
Sabah gözlerimi araladığımda başımda dayanamayacağım derecede bir ağrı vardı. Başımı tutarak gözlerimi açtım.
Koltuğun üzerinde yatırıyordum. Yavaşça doğrulduğumda ise yerde yatan Aras'ı fark ettim. Mert ise diğer koltukta uyuyordu.
Dün hakkında sadece içtiğimi hatırlıyordum. Gerisi gerçekten de yoktu.
Masanın üzerindeki telefonumu fark ettiğimde gülümsedim. Belli ki çocuklar şarja takmıştı.
Ayağa kalkıp masanın üzerinden telefonumu aldım. Kapalıydı. Şarjı ise 100'dü. Güç tuşuna basılı tutup açtığımda ise art arda ekrana bildirimler düşmeye başlamıştı.
...
Burada kesiyorum çünkü!
Çünkü diğer bölüm-
Sürpriz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMPOSSİBLE | Daddy Issues ✓
Lãng mạnAilesinden şiddet gören genç kız, hayranı olduğu Johnny Depp'e dertlerini yazmaya başlar ve hiç ummadığı bir anda mesajlarına geri dönüş alır. "Eğer senin bir parçan olmam gerekseydi, gözyaşların olurdum. Kalbinden gelip, gözlerinde doğmak, yanakla...