Güneş var gücüyle asfalttı eritmeye çalışırken bulutlar önüne geçip bu sinsi planını durdurdu, tüm bu olayları küçük ve kirli bir pencereden izleyen beyaz saçlı çocuk siyah gözlerini kırpıştırdı. Dudaklarını büzdü ve 2 sıra ötedeki kendinden başka hiçbir şeyi konuşmayan sarışın çocuğa döndü.
-Çeneni kapatıcakmısın ya!?
Çocuk gıcık olmuş bir tavırda kaşlarını çattı ve gülümsedi.
-Ey! Hizmetçine bağırmıyosun. Bana emir veremezsin!
Beyaz saçlı çocuk ellerini cebine soktu.
-Uzaktan bakınca hizmetçilerimden daha fakir gözüküyorsun.
Dedi ve gülümsedi beyaz dişleri kirli saçlarının ardında güneş gibi parladı, sarışın çocuk dudak içini ısırdı ve işaret parmağını bir geri bir ileri salladı.
-O zaman gelde yakından bak!
Omuzlarını silkti, yavaş ve ağır adımlarla sarışının yanına ilerledi. Her adımı sert ve tok bir ses yankılatıyordu sınıfta, böyle aynı bir diktatöre benziyordu. Sarılıya yakınlaştı yakınlaştı ve yakınlaştı. Burun uçları birbirine değdi.
Onun yeşil ve karanlık gözleri sarışınınsa kibirli ve kahve gözleri birbirine kilitlendi. Sonra iki adım geri gitti ve elini uzattı.
-San. San Chisaki.
Dedi beyazlı, sarışın öksürdü tilt olmuştu bu kesindi. Kaşlarını çatması gözlerini yere dikmesi ve gerilmiş olmasından anlaşılıyordu. İlk başta parmakları kasıldı ama oda sonradan elini hışınla karşısındaki sanki dokunsan kırılcakmış gibi duran çocuğun ellerine yapıştırdı.
-Holmes.
San kaşlarını kaldırdı.
-bu kadar mı?
Holmes güldü, ikisininde az önceki kibirli hallerinden eser kalmamıştı ama ortam hala gergindi.
-Soy isimleri önemsemem.
San güldü
-Umarım aynı takımda oluruz.
Sarışın kafasını eğdi, saçlarının yüzüne düşmesine izin verdi.
-Ben daha çok seni erkenden öldürmek isterim.
San güldü ve yürürken elini salladı.
-Tanırken öldürmek daha zevkli.
Sonuna kadar açılmış cam kapıdan dışarı çıktı ve gözden kayboldu. Sarışın gözlerini devirdi "Orospu çocuğu" diye geçirdi içinden parmaklarıyla burnunu ovuşturdu. Sırtı dik bir şekilde çıktı o da kapıdan ve yığınla dolu insanın itilip kakışırken sıraya girmeye çalışmasını izledi bir süre.
- Ses ses
Tiz ve solgun bir ses yankılandı bahçede ve herkes hareketi kesti. Kürsünün üstündeki yaşlı ve oldukça kısa kadın yüzüne göre oldukça büyük pembe gözlüğünü zavallı minik burnunda tutturmaya çalışırken mikrofonu elinde tutuyordu.
-Sevgili değerli ve değersiz tüm öğrenciler! Müdürümüz konuşma yapıcak lütfen dinleyin!
Diye bağırdı, yaşlı ses tellerini koparmışlar gibi inledi sonra. Genç siyah saçlı dik duruşlu gözlüklü ve beyaz tenli bir adam yüzündeki sahte gülümsemesiyle kadını kürsüden indirdi, daha doğrusu kürsüye amip gibi yapışmış kadını aşağı doğru fırlattı.
Mikrofonu eline aldı ve büyük bir özenle sildi.
-Günaydın! Bugün ferah ve güzel bir gün okulları başlatmak ve hayatlarınızı sınav stresiyle alaşağı etmek için harika bir yaz!
Herkesin sesi bir anda yükselmeye başladı. Adam öksürdü.
-Hahaha şaka! Merak etmeyin burada aptal sınavlar yapılmayacak. Onun yerine oyun oynamaya ne dersiniz.
Herkes sevinçle bağırdı, adam konuşmaya çalışsa da neredeyse kimse dinlemiyordu . Bir kaç dakika sonra" BAM" diye bir ses çıktı ve herkes sustu ölüm bile daha gürültülü kalmıştı bu korkunç sessizlikte, gözler kürsüde silahını yanındaki adama geri veren müdüre döndü.
-İzninizle... Her neyse oyunumuz da dönmek yok, adalet yok, kural yok. Güvenmek... Güldürmeyin beni ahahaha bu devirde tanrıya bile zor güvenen çöplerden başka bir şey değilsiniz! Varlığınızı o kadar sorguladınız ki inanıcak bir varlığınız bile kalmadı! Bu oyunda her şey makul....
Tüm öğrenciler korkuyla dinliyordu... Suskundu bulutlar yağmur damlalarını daha fazla içinde tutamadı ve tanrı tüm günahlarını üstüne kusmaya başladı insanların. Müdürün arkasındaki siyah saçlı ve güzel kadın şemsiyesini açtı ve müdüre uzattı müdür kafasını salladı ve kadının yanağını okşadı.
-Şimdi herkesin renkleri seçilecek ve sonrada oyunumuz. ŞİMDİ DEDİM!
Öğretmenler isimleri okumaya başladılar tüm öğrenciler teker teker renklerini alıyordu.
-Kırmızılarda sıra.
Dedi öğretmen tedirgince. Kırmızı... Ahhh ne güzel renkti öyle aşkın, şehvetin ve en güzeli de kanın rengini kırmızı. Herkesin korktuğu dokunulmaz o kırmızı.... Ölümün habercisi , aşkın müjdesi, kimilerinin yüzünde büyük bir gülümseme oluşturdu ve kırmızlarda seçildi.
-Bu renkler oyundaki yerlerinizi belirler.
Diye girişti kahverengi saçlı kadın
Beyaz- Avlar.
Yeşil- Sadık köpek
Sarı-Kurtarıcı
Kırmızı- Avcı
Kağıtları teker teker döndürdü ve okumayı bitirince katlayıp koltuk altına sıkıştırdı. Müdür ellerini çırptı ve tekrar tüm gözleri üstüne çekti.
-Şimdi oyunumuz da sıra.
Kocaman bir çark getirildi ve döndürüldü. Kör ebe, istop, seksek, evcilik.
-Oyunumuz SAKLANBAÇ!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{|Suicide Colors|}
Mystery / Thriller• • • • • Normal 17 yaşındaki öğrencilerden birisin. Hayatın mükemmel olmasa da ergen olduğun için çok umursamıyorsun , sana bir kaç renk veriliyor ve sorgulamadan alıyorsun ama aslında hayatını aptal bir oyunun ellerine bırakıyorsun. Ölüm ensen de...