Yeşil sisli gözler ürpertiyle dikildi.. Elindeki baltayı sıkıca kavradı ve koştu! Boğazındaki çıkıntı yutkunmasıysa kaydı yavaşça. Dudaklarını büzdü. Hayır, normalde asla zararsız kişilerle çatışmazdı. Lâkin bu sefer farklı. Zaten iyi birisi de sayılmazdı lakin bu denge bu gece bozulacaktı. Artık sadece hak edenler değil, kurunun yanında yaş da yanacaktı.
Bencildi. Bunun farkında lakin, bunu nasıl kabullenebilir ?!
Ince dudak kıvrımı histerik ruh haline tezat dümdüzdü. O gözler mürekkebe batırılmışcasına kopkoyu.
Zamanı yoktu. Sabrı tükeneli çok oldu. Ruhu daralıp dururken her gecesi, kanlı çiçeklerin açtığı ay ışığıyla aydınlatılmış kabuslarla süsleniyordu.
Dudaklarından sızan duman çevreyi boğuyordu. Yeşil sis dokunduğu yeri kara karıncaların tırmanması gibi ilerleyip parçalara ayırıyor, toza çevirip yok ediyordu. Aşınan yerden geriye hiçbir şey kalmadı. Bulutlar gecenin koyu rengini kül grisiyle örtüp göğüs kabarttı.
Yavaşça yağmur damlaları atıştırıyordu. Ruh hali de şu sağanak kadar telaşlıydı. Yağmurun altında birkaç kişi telaşla koştururken orada dikilip durması bir an zamanın kendisi için durduğu yanılsamasına sahip olmasına sebep olmuştu. Başını kaldırdı ve yüksek binanın dairesine kitledi bakışlarını.
Baltanın sapını biraz daha kavradı, bir sesleri ıslak çamurda ses çıkararak ilerledi. Binaya girdi. Asansöre bindi. Uzun sürmedi. Dairenin önünde durduğunda bir süre duraksadı.
O da bunu yapmak istemezdi. Lâkin içinde bulunduğu çıkmazda daha fazla bekleyemezdi de. Saniyeler geçtikçe kafayı yiyeceğini hissettirdi ona. Her gece ay ışığının altında... etrafa savrulup saçılmış uzun altın iplikçikler parıldıyordu... çiçeklere doladı ve kan damla damla süzülüyordu...beyaz ipek, günaha boyanmış suçu temsil ediyordu.
Sıktığı yumrukları gevşetemedi, ağır ağır kapıyı tıklattı ve istemeden bir nebze güç uyguladı. Sonra afalladı. İyi bir amaç için burada değilken kibarlığın manası nedir ? Zayıf parmakları uzattı ve demir zehirli sisin altında yumuşayarak buzun erimesini andırdı.
"Klik-" kapı açıldı.
Tamamiyle karanlık bir odaydı.
Gece tüm kusurları örterdi. Sadece saf ruhlar parıldamaya cesaret edebilirken geri kalanı ancak kaçabilir. Tüm gece sisi kollarını ona dolayıp sarıyordu sanki. Açık ya kalan bedeni bir anda gecenin karanlığına batıyordu.
Ağır adımlarıyla beraber bedeninden sızan tüm sis çevreyi sardı. Elektronik olan her şey bir anda engelle karşılaşmışcasına bariyere çarpıyordu.
Karanlıkta nefrit gibi parıldayıp loş bir ışık yaydı. Gecenin karanlığından daha boğuktu. Parlak lakin zehirli.
Tıpkı doğadaki en zehirli mantarların hep albenisi yüksek, en göz alıcı görünüşlere sahip olması misali. Yenilebilenler sadece mat ve gösterişsiz haldeyken.
Burnundan püskürtülen soğuk duman hafif nefes sesini belirtti ve o an. Yumuşak kanlı ama tatlı bir kokuya sarılı vücuduna özgü koku hissedildiğinde karanlığı garip geçen o keskin yeşil belirdi.
***
Baltadan usulca "kırmızı erik çiçekleri" döküldü yere. Sıvı parlak kırmızı, damla damla aktı.
O yeşil mavi ile karşı karşıya kaldı. Gece bile aydın kalan o gümüş tel saçların ardındaki mavi neredeyse aydınlatıyordu etrafı. İrkilse bile, hızlı davranıp cama koştu! Çocuk hızla camdan atlarken o, avının sırtını çoktan kitlemişti.
Ince parmakları bükülmeyen daha da beyazladı. "Üzgünüm lakin pişman değilim: boş odada fısıltısını duyacak kimse yoktu.
"Sana geri ödeyeceğim-"
Kendi kendine konuşup karar verdi ve bu sadece 1 saniye geçmeden silületi silinerek pencerenin önünde belirdi. Çocuk daha yeni atladığında kendisi yerden birkaç karış uzaklıktaydı. Arkasını döner dönmez göz göze geldiler.
Keskin yeşil alevleri andırarak titredi.
"Haah" irkilerek hızla nefes verip koştu. Refleksleri üst düzeydi. Uzun süredir avcıların arasına karışmış bir av kadar başarılıydı. Ne yazık ki üstünden atamadığı toyluk nefesini hissettiriyordu. Eğer bir iki yıl sonraya kalırsa, ona yetişip yetişemeyeceğinden emin değildi.
Zigzag çizerek ilerlendi.
Çocuk hızla koşsa, insan sınırlarını zorlasa dahi nafile.
Rakibinin, yerçekiminin etki etmediği bir kuvvetle hafifçe süzülür gibiydi bedeni. Duvardan destek alıp bir anda ittiğinde yaydan fırlamış bir oktan farksızdı. Silületi hızdan bulanıklaştı, uzun saçlar dalgalanırken yeşil ışık bir an yanıp söndü.
Sonunda çocuk tökezleyip su birikintisine düştü. Başını kaldırdığında göz göze geldiler. Kendi bedeni hala sisin içine bulanık ve karanlıktı. Çocugun gözleri ise köşeye sıkıştırılınca savaş ya da kaç tepkisinden, en zorlandığı seçeneğe doğru eğilimle değişti. Mavi berrak, kristal bir kırmızıya büründü.
Sadece o gece en keskin yeşil belirdi ancak, nâr kadar parlak kırmızı alev gibi parladı.
Yerde sürünen balta. Yavaş ses ortamı daha da gererek kopma noktasına getirdi.
Çocugun beyaz narin ellerinden uzun siyah tırnakları sivrildi. Baltayla tırnak... çelik kadar sertti ve ortaya çıkan kıvılcım bir an geceyi aydınlatır gibiydi.
O gerçekten dişli bir rakipti.
Büyümesi için zamana ihtiyacı olan beyaz kaplan yavrusunu andırıyordu.
İki gölge.
O gece bir kaybolup bir görüldü. Yerdeki tozlar titreşti ve kan damlaları suya çarparken cılız sesiyle suyu titretti.
O gece, ay ışığı ellerini yeryüzüne uzatamıyordu. Kalın yorgan tabakasına benzer bulutlar hızla öfkeyle köpürdü, sert şimşek bir anda geceyi yarıp geçerken bir anda yanıp söndü ışık.
Işık olduğunda biri kırmızı diğeri yeşil iki gözün silületi aydınlanırken yıldırım düşme sonrası tekrar hakim olan karanlıkta o kırmızı yavaşça soluyordu. Yeşil sis her yerde egemenliğini beyan etti.
Karanlık gecede çakan bir yıldırım nasılsa sadece birkaç saniyeliğine aydınlatabildiyse. Aydınlık cılızdır. Gece ise tekrar tekrar bastıracaktır. Sabahın egemenliği sadece bir süre, akşam tahtını asla kaptırmayacak, hiçbir şekilde.
Su damlaları yeryüzünü yıkadı. Lâkin asla o kirli kalplere ulaşamadı. Zift bürüyen katı kalbini artık hissedemiyordu. Yerde yatan çocuğa hissizce baktı.
Bir başkasının yaşamı veya ölümü umrunda değildi.
O sadece amellerine ulaşmak adına hiçbir yolu kullanmaktan çekinmeyecektir.
-Devam Edecek-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsession;i love you 💎 (ara verildi)
FantasyBaşlangıç: 08/07/2021 Bitiş: (?) ___ Herkesin bir takıntısı vardır. Öz annesinin asıl takıntısı paraydı. Hayır aslında paranın getirdikleri. O sosyal çevre. Parası olmadan o da var olamazdı. Bir hiçti. Paran kadar konuş durumu. Özgüven boyutu parmağ...