5. bölüm

34 4 1
                                    

Multimedia-- Yavuz'un çaldığı parça var...

Bin bir umutla bindiğim bu arabada hayal kırıklığıyla oturuyorum çünkü arabada yavuz yok. Ben kendi kendime 2 günden beri gidicem gitmicem kavgası yaparken ve en son kendimle olan savaşımı kaybetmişken o gelmemiş yok nasıl bir salaklıktır benimkisi.

Zeynep'in mahçup bakışları dahada beter incitmişti beni eh zeynep bende sana bunun hesabını sormazsam. Sinirli bir suratla zeynep'e baktım ve daha fazla dayanamayıp Murat'a döndüm.
"Ya ben gelmeyim isterseniz siz başbaşa kalın hem gösteriye de yetişmem lazım."
"Olurmu öyle şey lilay yavuz özel yemek hazırlattı bizi bekliyor."
Anında yüzümde güller actigina eminim, bende çokmu ön yargılıyım ne, aman oda sanki kendi yapıyor yemeği o da gelseydi ya burda yüreğim ağzıma geldi.

Yarım saatlik yolcugun ardından petrol istasyonuna girdik. Ben daha ne kadar yolumuzun olduğunu düşünürken murat geldik dedi ve ben şok burda yemek yenicek bir yer yok ki, bir dakika şurda bir restorant var ama bildiğin kamyoncu yeri orayamı giricez ben zeynep'e, Zeynep bana baka kaldık. Ben bu adama kıro diye boşuna demiyorum bide bu kamyoncu yerini kapatmış olsun da tam olsun. Söylene söylene aradan indim ve hızlı hızlı restoranta doğru yürümeye başladım. Arkamdan Murat'ın sesi duyuldu.
"Lilayyy.. nereye gidiyorsun, buraya gel." Petrolün içini işaret etti, e bu adam az önce geldik demedimi yani ben hiç birşey anlamadım bu işten.
Açık kapıdan içeri girmemle ben şok üstüne şok gördüğüm manzarayı anlatıyorum;
Burası bir ofis ve Yavuz bir adamla karşılıklı koltuklara oturmuş gitar çalıyor, evet ben gitar aşığıyım, evet ben gitar çalan erkekler den ayrı bir etkilenirim, evet ben bu adama şimdi gerçekten aşık oldum.

Merhabalaştıktan sonra bizde oturduk ve sohbet etmeye başladık daha doğrusu onlar konuştular ben dinledim. Tabi benim yemek yiyecegimiz yeri o kamyoncu yerini sandığım için epey gülüştük, meğer bu petrol ofisi Yavuz'unmuş ve Yavuz bey benim bunu bilmediğime çok şaşırmış sanki alnında yazıyor ben petrolcüyüm diye. O konuştukça nekadar ukala olduğu anladım bu bildiğin kendini beğenmiş zengin erkek sendromuna yakalanmış, ama karizmasına bu bile yakışıyor o derece yani, sonunda dayanamayıp gitar çalmasını istedim oda memnuniyetle deyip aldı gitarı eline ve,, ver bana Düşlerimi şarkısını çalmaya başladı ah Allah'ım sesidemi güzel olmak zorundamıydı.

Şarkının sadece - yanarsın ah yanarsın verirsen bana kendini- yerinde gözlerimin içine bakıyordu ve benim daha çok yanmamı sağlıyor haberi yok. Şarkı bittiğinde ben hayran hayran ona bakıyordum bana göz kırptı ve bizi yemeğe davet etti.
"Size Adana'nın özel yemeğinden tava yaptırdım bakalım beğenicekmisiniz hadi buyrun."
Masanın ortasında kocaman bir tepsi vardı içinde kızarmış sebzeler ve kırmızı et hımmmm bayılırım. Hemen tabağıma meşhur yemeğimizden koymaya başladım ama Yavuz'un itirazıyla durdum.
"O öyle tabaktan yenmez böyle ekmeği bana bana tepsiden yiyeceksin"
Hem gösteriyor hem anlatıyordu ama okadar tatlı anlatıyordu ki yemeği bırakıp onu izleyesim vardı. Okadar samimi ve ictenki öyle yemek yerken kibar olucam diye kasım kasım kasılan tiplerden değildi onun yanında hiç utanmadan yemek yiyebilmiştim.

Yemekler yenmiş muhabbet eşliğinde kahveleeimizi içiyorduk yavuz bana dönüp.
"Lilay biraz kendinden bahsetsene ne yapıyorsun okuyormusun yoksa çalışıyormusun? "
"Ee şeyy.. ben Latin dansları egitmeniyim ve dans organizasyonları düzenliyorum hatta geldiğiniz partiyide bizim okul düzenledi" kaşlarını çatmış beni dinliyordu ve ahh. unuttum bugün gösterimiz var offf hemen telaşla telefonumdaki saate baktım 20 dak. Kalmış sadece 20 dakika nasıl yetisicem ben.
"Ya bu aksam bir gösterimiz var ve 20 dakika kalmış bana hemen taxsi cağırabilirmiyiz nekadar sürer gelmesi off yetisemiycem." Suratım asıldı direk çünkü Adapazarı'nın en iyi otellerinden birinde olucak ve parayı da peşin aldık bide üstelik hiç bir bahanemde yok ne diyecem çok hoşlandığım çocukla yemekteydim ve saati unuttum mu. Bir ümit zeynep'e baktım ifadesiz suratla bana bakıyor tabi tuzu kuru hanfendinin çalışması gerekmiyor ailesi zengin. Yavuz kendinden emin bir gülümsemeyle bana döndü.
"Ben yetistiririm seni merak etme" hah. buraya yarım saatte geldik ve beni 20 dakika da yetistiricegini söylüyor özgüvene bak.
"20 dakikadamı? Zeynep bana bir yalan bul bahane ne diyecem ben."
Murat girdi lafa.
"Merak etme lilay yavuz emin ol yetistirir ama uyarayim sıkı tutun korkma sonra."
"Ben korkmam hızdan yeterki yetiselim" yavuz yarım ağız gülerek ceketini aldı ve çıktı bende arkasından çıktım. Yavuz Audi Q7 cipp doğru yürüdü tabiki iç sesim atağa kalktı ne bekliyordum petrolcü adamın torosumu olucaktı. Yavuz sürücü koltuğuna geçti ve bende mecbur yanına adama şoför muamelesi yapıcak halim yok arkaya geçip. Arabaya bindiğimizde koltuğun yanına sıkıştırılmış silah dikkatimi çekti, ne oluyor ya bu adam bünyesinde kaç karakter barındırıyor bir bakıyorum elinde motor kaskı zengin züppe, bir bakıyorum takım elbiselerinin içinde tam bir istanbul beyefendisi, bir bakıyorum elinde gitarı ve rahat tavırları şimdide belinde silahı kabadayımı yani nesin sen oğlum böyle hangi tarafına tutunayım senin ben, düşüncelerimden sıyrılıp adresi söyledim.
"Biraz uzakmış zor olcak ama yetişicez merak etme sen korkma ve sıkı tutun."
"Hah. Ben hızdan korkmam emin ol ama yinede sen dikkatli sür." İkimizde kendinden emin bir şekilde önümüze döndük ve gaza birden öyle bir yüklendiki koltuğa yapıştım resmen asfalt ağladı be tabiri şuan bizim için söylenmiş durumda ve ben az önce korkmam demiştim dimi Hayır altıma edebilirim şuan yalan söyledim çünkü hızdan çok korkarım ama belli etmemeliyim en iyisi gözlerimi kapamak nasıl olsa yola odaklı beni görmez. Gözlerimi kapamış sakinleşmek için içimden saniyeleri sayıyordum ki müzik sesimi o hadi canım bu hızla giderken bide teyplemi uğraşıyor o ne yapıyor diye gözlerimi açtığımda dikiz aynasıyla uğraşıyordu ve tam beni görücek şekilde ayarladı. Ben mi abartıyorum diye tekrar baktığımda aynadan göz göze geldik hayır abartmıyorum bilerek böyle ayarlamış hadi ama çok klişe bu ama yinede güzelmiş.

Yolu aynadan bakışmalarımızla tamamladık sayılır otele çok az kaldı saate baktığımda 5 dakikam kalmıştı demekki kendine bukadar güvenmesinin bi sebebi varmış. Oteli görmemle daha araba durmadan kapının kolunu tuttum ve durmasıylada dışarı atlayıp koşmaya başladım tam otelin kapısından içeri girecektimki aklıma dank etti çocuğa bir Güle güle bile demedim suratına bakmadan inmiştim. Utana sıkıla arkamı döndüm ve arabaya doğru yürümeye başladım demekki oda şaşırmış ki gitmemiş bekliyordu, arabanın kapısını açtığımda tamda tahmin ettiğim gibi şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
"Ben özür dilerim aceleden unuttum çok ama çok teşekkür ederim sen olmasan asla yetişemezdim " ben konuştukça şaşkın ifadesi gitmiş karizmatik bakışıyla bakıyordu bu kaç numaralı bakışı acaba, kendi kendime kıkırdadım.
"Önemli değil hadi git sen geç kalma." Hoşçakal dedik ve ben koşar adımlarla otele girdim.

Ve yine numaralarımızı almamıştık. Hadi bakalım yavuz bey o numarayı alan ben olmayacam!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 20, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Nefretine Aşık Ol !!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin