Her kapı çalışında görmek istediğiniz yüzü az önce toprağın altına gömünce bir ümit gözlerinizi kapatıp rüya olsun diye dua ettiğiniz her şeyin gerçekliğiyle yüzleşiyordunuz. Her zaman giydiği terliklerini görmemek için gözyaşlarından yorulmuş gözlerinizi kaçırıyordunuz. Ama hep son durak orası oluyordu. Ölüm böyle bir şeydi. Vedâ etmeye vakit bile bulamadan vakitsizce alıp götürüyordu işte. Hep keşkeler kalıyordu geriye. Keşke daha çok vakit geçirseydim. Daha çok sarılsam ve daha çok sevdiğimi söyleseydim. Daha daha daha...
Ama öleceğini bildigimiz birinin dahasını da düşünemedizdik ki.. Dahalar çoğalırdı belki ama o hüzün içinde yer kaplar ve her şey yarım olurdu. Yarım kalırdınız. Yarımlık kötü şey esasen.. Yarımlık zor. Ölüm gidene kurtuluş ve kalana acıydı. Yarım gülüştü. Yarım hayal ve yarım insanlıktı. Herkesin bir depremi olurdu. AMA BU DEPREM BİZLERİ ÖLENE KADAR YARIM BIRAKMAYA GELMİŞTİ..
Çığlıkları duyuyordum. Çığlıklar koparmak istiyordum. YA ALLAH! YOKSA SURA MI ÜFLENDİ? YER NEREDE? BİZİ İCİNE Mİ ALACAK DÜNYA? KIYAMET!! KIYAMET!! ŞEHADETT! ŞEHADET!!
Koca koca dağlar yarılacak sandım. Kimi toplamalıydım? Kim için koşmalıydım? Kim? Her yerden kalkan bir toz bulutu genizlerimizi yakarken en çok hangi can için ağlamalı,kime yetişmeliydim?
Rehberimden bulduğum kişilerin telefonları enkazlarda çalarken en çok sesini duymak istediklerim sessizliğe gömülürken şimdi değil de ne zaman akmalıydı yürek yangınım ve çığlıklarım..
'YA ALLAH MERHAMET!! YA ALLAH MERHAMET!!'
Kader işiymiş bir kefen parçası bulmak bile. Bir mezarının olması kader işiymiş. Bulunmak ve kayıplardan kurtulmak bir kader işiymiş. Kader izin verdikçe bunlar olurmuş. Kader izin verdikçe sen dua alırmışsın.
O kadar kalabalık içinde gecip giden nedenlerden sevdiklerimizi aramak zordu. Öldüklerini biliyorduk ama bir umut diyorduk. Bir umut yaşıyor olabilirler. Ama bir yanımız da öldüyse bile bedeni bütün olsun. Onu o şekilde hatırlamayalım..
Kalbimizin yangını çoğaldıkça gözümüzün yaşı azaldı. Yaş azaldıkça kuytulaştık. Sarılmak istedik tüm bedenlere. Tüm bedenler dosttu. Tüm bedenler akrabaydı. Türkiyenin şurasından geldik, dünyanın şurasindan geldik diyenler sanki bizim yan komşumuzdu da yüzleri o kadar bilindik ve tanıdıktı. Yardımlar değildi ihtiyacımız belki o an. O an istediğimiz sevdiklerimiz çıksın. Bir mezarları olsun. Biri gelip nasılsın diye sorsun ve biz olduğu gibi atalım çığlıklarımızı omuzlarına..
Gülmeye başladı kimimiz. Deliler gibi gülüyor ve diz üstü çöküp aglamaya başlıyordu. Kimimiz buz dağı gibi soğuk ve tepkisizken kimi boğazı yırtılırcasına bağırıyordu. Kimi hiçbir şeyin farkında değilcesine boş gozlerle etrafı seyrederken kimi korkusunu iki büklüm şeklinde yaşıyordu. Kimi gözlerini kapatıyordu. Bir kabus olmasını diliyordu. Kimi ellerini arşa kadar uzatmış Allah'a yalvarıyor kimi gözlerini yumup ellerini kalbine dayayarak sabırlar dileniyordu. Kiminin çocugu açlıktan ağlıyor kimi çocuğu için ağlıyordu. Kiminin gözleri enkazdı. Kiminin sesi bilinmezdi. Kiminin sessizliği korkunçtu. Kiminin çığlıkları keskindi. Kiminin tahammülü bitmişti. Kimi anlamaktan kaçıyordu. Kimi çözümü uzaklara gitmekte bulmuş duvarlara geri döneceğim elbet diye not düşmüştü.
Kayıbımız büyüktü. Çıkanlar içlerinde ki enkazdan kendini nasıl kurtarırdı bilinmezdi ama Dua etmek tek cozumdu. Ve biliyorduk.
Müslüman olmasak biz bu acıyla baş edemezdik.