0.1 Birce

187 8 1
                                    


kalbimizin meylettiği yerdeyiz.
bedenimizin olduğu yerde değil.

Elinde sıcak kahvesiyle dikildi yine pencere kenarına. Baktı uzunca sokak  başına. Ve dikti hemen gözlerini duvarda asılı saatine. Daha vardı gelmesine. Çöktü hemen ardından koltuğuna ve binaların izin verebildiği kadar izledi gökyüzünü..
Tam da aklına bir şiir demeti düştü.

Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla,
Bazan sessiz sedasız, ipekten kanatlarla,
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla,
Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla,
Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla,
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla,
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla,
Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla..

Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle,
Öldür bendeki beni, sonra dirilt kendinle,
Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle,
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle.
Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle,
Ama her defasında geri döndüm seninle.
Hangi düğüm çözülür nazla, sitemle, kinle?
Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle..

Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin?
Bazan kızkardeşimsin, bazan öpöz annemsin,
Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin,
Eksilmeyen çilemsin,
Orda ufuk çizgim, burda yanım yöremsin,
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin,
Çaresizim, çaremsin.
Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin?

Yavuz Bülent Bakiler

Düşüncelere dalmaya hazırlanıyordu ki gözü takıldı saate. Evet şimdi saniyeler sonra gelecekti sokak başından kendisine. Kendisine! Hayır kendisine değil evine gidecekti ama o yol üzerinde onun yolunu bekliyorsa o zaman azıcık da olsa kendisine gelmiş sayılmaz mıydı?

Ve göründü sokak lambasının izin verdiği kadar gölgesi önce. Heyecanlandı. Sanki bu ilk defa görüşüydü onu. Yok yok.. Ilk defa değil aşık olduğunu anladığı vakit ilk görüşüydü. Saçmalamasını bitirmeliydi. Tüm dikkatini verip bakmazsa yarın sabaha kadar özlemden gözlerine uyku falan giremezdi. Ve elinde ki gazetesine göz gezdire gezdire yürüyüşünü seyretti. Saçından bir tutam düşüşü ve ona dokunmak için kaşınan parmakları..

Ah bir kaldırsa başını diye düşündü birce. Ah bir görse kendisini..

Ama kendisi gibi birini ne yapsındı ki öğretmen olan bir adam? Vardır kendisine göre okumuş bir kız! Gözlerinden düşen ılık gözyaşlarını sildi parmaklarıyla. Sokaktan kaybolana kadar baktı uzun uzun. Sonra perdesini çekeceği sırada karşı balkonda kendisine bakan adamla ilk önce irkildi. O da hızla çekmişti bakışlarını zaten. Hızla çekti perdesini. Ve serdi seccadesini uzunca. Vakit namazını kıldıktan sonra açtı ellerini ve başladı duasını etmeye. Zordu ama istiyordu. Zordu ama seviyordu. Istiyordu ama utanıyordu da Her şeyi elinde bulundurandan. Yüreğinde bir yangın. O yangına adım adım yürüyen kendisiyle ne olacağini bilmiyordu. Annesinin sesiyle irkildi.

-Birce? Birce? Salona gel kızım. Baban geldi..

-Tamam anne..

••••••••••••••••••••••

Kardeşinin elini sıktığını bilmiyordu.Çocuğun mızmızlanmasıyla ona döndü tedirgince.

-Abla elimi acıtıyorsun.

-Tamam özür dilerim yusuf.

Okula az kalmıştı. Şu köşeyi de dönseler okulun kapısı görünecekti. Kolundaki saate baktı. Daha zilin çalmasına da vardı.

'Ah anne! Ne vardı bugün de sen götürsen?'

Annesinin bunu neden yaptığını elbette biliyordu. Dış dünyadan kopmaması içindi. Ama bir işe yarar mıydı ki bu çaba? Eğer okuyabilse! Ah bir okuyabilseydi..

-Öğretmeniiiiimmm..

Çocuğun bir anda ellerinin arasından kayıp koşmasıyla neye uğradığını şaşırdı birce.Korkuyla onun gittiği yola baktı. Kırmızı da duran araçlar hareketlenmiş,yusuf kendini yola çoktan atmıştı. Koştu ardından..

-Yusufff durrr!!

Ama bir fren sesi ilişti sesinden de önce. Koca bir kalabalık sardı kaldırımı. Herkes parmaklarını uzata uzata gösteriyordu yolu. Ve bir alkış sesi..

Ama neden alkış?  Birce şokunu üzerinden atıp korkuyla kostu yusufa doğru.Ve bir adamın yusufa kollarını sarmış öylece beklediğini gördü. Korkuyla yanlarına kadar ilerledi. Dizlerinin üzerine çöktü ve kardeşinin koluna dokundu. Çocuk kendisine dönmüştü. Gözlerinden sicim sicim akan yaşlarla;

'Özür dilerim abla.'

Hızla kollarına çekti kardeşini. Onu kaybetme düşüncesi mi? Çok kötü bir düşüncesi olmalıydı. Gözlerinden yaşlar dökülürken;

'N neden yaptın bunu yusuf? Bir daha sa sakın olmasın lütfen..'

Dedi hıçkırıklarıyla. Gözlerini açtığında karşısında ki adama kaydı gözleri. Bu adam karşı komşusunun oğlu bilaldi. Demek yusufu kurtaran da oydu. Yaşlı teyzelerin tutmasıyla yolun ortasından kalktılar. Hala titreyen bacaklarını bank görene kadar bir arada tutmaya çalıştı. Ama az önceki korku.. Çok kötüydü kesinlikle. Gözlerini kalabalığa çevirdi. Bir teşekkürü hakkeden adamı gozledi etrafında. Ama bulamadı. Demek ki gitti diye düşünürken elindeki pet şişeyle kendilerine doğru hızla yürüdüğünü gördü. Yusufa kaydı gözleri. Çocuğun hissettiği korku yüzünden alnı boncuk boncuk ter olmuştu. Şalının kenarıyla kuruladı yüzünü ve hala yaş akmaya devam eden gözlerini.

'Alın birce hanım. Yusuf ve siz çok korktunuz. Bir su içmeniz iyi olacak.'

Parmakları arasından aldı şişeyi. Ilk önce yusufun  ve ardından kendi dudaklarına götürdü suyu. Insanlar dağılmış bankın etrafında yusuf,Bilal ve kendisinden başka kimse kalmamıştı. Şimdi tam sırası diye düşündü. Şimdi bir teşekkür edebilirim..

'Geçmiş olsun yusuf..'

Tanıdık sese çevirdi bakışlarını. Bu oydu işte. Oğuz öğretmen. Hemen diz çökmüştü çocuğun yanına. Merakla sorular soruyor yusuf ise heyecanla cevaplıyordu onu. Gözlerini ara ara ona çeviriyor ve dalmaktan kendini alı koyamıyordu birce.

'Bir daha arkamdan koşayım deme sakın! Seni görsem sesini duysam zaten beklerdim ben seni..'

'Artık gideyim ben birce hanım. Hoşçakal yusuf!'

Birce unutmuştu bilalin de burada olduğunu. Adamın kendisine yolladiğı kırgın bakışlarla ne yapacağını bilemez ve mahçup bir şekilde baş salladı. Teşekkur de edememişti. Oğuza bakarken onun yanında dikildiğini unutmuştu. Bilal ardını dönecekken banktan zıplayarak inen yusuf hemen bilalin pantolonuna yapıştı.

'Bilal abi! Aşağı egilir misin?'

Adam uzun boyunu cocuğun boyuna getirdi. Birce yanında diz çökmüş oğuza gözünün kıyısıyla baktığında onunda kendisine baktiğını görünce hemen utanarak çevirdi bakışlarını yusufa. Ama orada da ona bakan biri vardı. Bilal bu manzaraya daha ne kadar dayanır yüregi bilemezken oğuz bu ilk defa gördüğü kızı gözlerinden ne kadar uzak tutmaya çalışsada bir işe yaramadiğinı anlamıştı.

Birce ise az önce yaşadığı korkunun üzerine sevda meltemleri çekmiş öylece olacakların hayaline kapılmaya başlamıştı..

'Bu akşam bizim eve gelir misin bilal abi! Gelsin öyle değil mi abla? Hem anneme de söyleriz.'

Güzellikleri ararsaniz aradığınız şeyi bir şekilde bulursunuz ama aradiğınız heves zamanla yerini nelere bırakmıstır? Bunu ancak ona kavuşunca anlarsınız... Sevda da böyledir. Yeni bir roman yazılır dediğiniz insanlar iki satırı geçemezken hayatınızda,hayatın süprizleri yuva edinir sayfalarınızda..

BirceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin