Derin düşüncelerin imalatçısı ruhun da girdapları olduğunu farkettiğinizde artık o girdaplardan kaçmak için kulaç atarken yok edersiniz tüm gücünüzü. Belki o girdapta alamayacağınız yaraların çoğunu kulaç atarken alırsınız ama en azından umut etmenin ve bu umut ile çabalamanın iç huzurundadır yaralar.
Ama derinlikte,yaralarda karşı konulmaz yaralar bırakır. Ve bazı yaralar asla geçmez...
Zaman ilerliyor ve ilerledikçe her şeyi normale daha çok yaklaştırıyordu bircelerin evinde..
Birce dışarıya çıkıyor ve nefes almak için hep deniz kenarında ki banklara koşuyordu. Bu zaman zarfında bir arkadaş da edinmişti. Onunla günün belli vakitlerinde iç hesaplaşmalı sohbetler ediyordu. Daha çok anlamıştı.. Bu dünyadan Resulullah göçmüştü. Herkesin vakti vardı ve babasının da bu kadardı..
Yine böyle bir gün bankta otururken biri oturmuştu yanına.Dileğin olduğunu düşündü.Gözlerini derin denizden çekmeden konuştu.
'Bazen bu derinliğin beni ele geçirmesinden korkuyorum.'
'İzin vermezsen geçirmez..'
Şaşkınlıkla gözlerini yanına çevirdiğinde oğuzun kendisine baktığını gördü.
'Daldığını farkettim. Rahatsız etmedim öyle değil mi?'
Birce ellerine çevirdi bakışlarını..
'Arkadaşımı bekliyordum.'
Oğuz ona bakmaya devam ederken konuşmasını sürdürdü.
'O gelene kadar otursam? Böyle bir vakti çok,çok uzun zamandır bekliyordum. Sana söylemek istediklerim var birce..'
İlk önce bakışlarını ona çevirmek istedi ama kendisini tuttu ve onu dinlediğini belirtircesine başını salladı.
'Babanın ölümüne çok üzüldüm. Senin ve Yusuf'un o hâli aklımdan çıkmıyor. Umarım biraz kendini toparlamışsındır.'
Birce gözlerini sahile çevirip konuştu.
'Topladım. Dünyada bir benim babam ölmedi ya.. İnsan en büyük acı benim diye düşündükçe batıyor. Toparlamam kolay değildi ama toparladım.'
Oğuz kızın yüzüne bakmaya devam ederken birce rahatsızlıkla kıpırdandı.
'Bana söylemek istediğiniz nedir?'
Oğuz başını yere eğecek gibi oldu ama kendini daha da dikleştirerek boğazını temizledi. Kendini söyleyeceklerine hazırlamaya çalışıyordu.
'Bu şimdi mi söylenir emin değilim. Açık olmak gerekirse söylemektende vereceğin tepkiden de çekiniyorum. Ama söylemem gerek. Zamanın aleyhime işlediğini düşünüyorum.'
Birce kalbinin atışını o oturduğundan beri sanki tüm bedenini ele geçiren bir gürültü gibi işitiyor,sakin kalması için teskinler veriyordu. Şimdi ikiye bölünmüş iç seside karışmıştı bu gürültüye.
'O NİŞANLI BİR ADAM!' diyen sesine
'ONU HALA SEVİYORSUN!' sesi karışıyor bir an önce kalkıp gitmek istiyordu.
'Ben sana aşık oldum birce.'
Gözlerini oğuza çevirdi. Adamın gözlerinde beliren ışık hüzmelerine tedirginliği karışmış,kendi heyecanından onun heyecanını az önce göremese de şimdi alenen görebiliyordu. Gözlerine bakmaya devam ederken oğuzun daha fazla kuramadığı göz temasını sürdürmeye devam etti.
Az önceki duyduklarının doğruluğunu tartıyordu. Gerçek miydi?
Her gün heyecanla yolunu beklediği,saatleri kovaladığı ve bir gün nişanlandığını duyduğunda bir sokak arasında için için ağladığı adam ona aşık mıydı?