han jisung
şarkının kaydı bugün bitti. hatta, bugün minho'ya dinleteceğim için ayrı bir heyecan var içimde. genelde slow tarz şarkılar beğenen çocuk, benim bu şarkımı beğenir mi hiç emin değilim. ritmi beğenir mi, sözleri beğenir mi, kötü mü bulur acaba hiçbir fikrim yok.
masa başında gerginlikle parmaklarımı kıtlatıyordum, o sırada minho da ningning ve hyunjin'le konuşuyordu. az sonra içeri girdiğinde büyük ihtimalle cesaret edersem şarkıyı dinletecektim.
ayağa kalkıp mutfağa gittim. biraz su içtim, o kadar gergindim ki ellerimin titrediği açıkça belli oluyordu ve tek dileğim, minho'nun bunu farketmemesiydi.
odamıza geri döndüğümde, minho'nun da benimle aynı anda balkondan çıktığını gördüm. ellerimi hırkamın içine soktum gizlemek için ancak pek işe yaramamış olacak ki, yüzümü gören minho endişeyle sordu. "hey, n'oldu?"
"hiç, hiç." dedim kafamı sallarken. o ise dediklerime inanmamış, kolumu tutmuştu. "bir şeye mi endişelendin?"
"biraz."
"neden anlatmıyorsun ne olduğunu?" diye sordu daha çok yaklaşırken. "ben mi bir şey yaptım?"
"hayır, saçmalama minho." dedim ellerimi sağa sola sallayıp. "uyuyalım o zaman," dedi balkondan çıkmasına rağmen sıcak olan elini benim soğuk ellerimle birleştirirken.
"yok, hayır. olmaz yani." bu itirazıma şaşırdı, anlayamamış gibiydi. "bir şey oldu da bana mı söylemiyorsun?"
"hayır, bir şey olmadı." ellerimi yüzümün içine alıp yatağa oturdum. minho hızla yanıma otururken, elini bacağıma attı. "sakinleşmeye çalış o zaman sadece, tamam mı bebeğim? bak ben burdayım, biliyorsun."
"ben şarkı yaptım." dedim bir anda. boğazımdan bir anda çıkan kelimeler minho'nun elimi tuttuğu elini sıkarken, anlayamaz şekilde konuştu tekrardan.
"anlayamadım, niye streslendirdi ki seni bu?" elimi tuttuğu elimi yavaşça okşarken sordu bu soruyu ancak tüm bu her şey sadece stresimi artırdı. "sana," dedim resmen fısıldarcasına.
"sana yaptım şarkıyı."
birkaç saniye anlayamadı. "normalde de şarkı yapıyors- bir saniye ne?" kendisine olduğunu yeni idrak edebilmiş minho gözlerini hızla kırparak bana baktı. gülümseyemedim bile, beğenmeyecek olma ihtimali gözümü korkutuyordu.
"dinlet çabuk! ya sen buna niye stresleniyorsun?" dedi heyecanla ayağa kalkarken. gözlerindeki ışıltı o kadar belliydi ki..
"beğenmezsin diye korkuyorum."
"yok artık," dedi gözlerini büyütürken. "nasıl düşünebilirsin bunu jisung?"
"biraz hype bir şarkı yani, tamam mı? sen pek sevmiyorsun, cigarettes after sex falan gibi değil yani.." gözlerine bakarak söylediğim bu cümleye karşılık gözlerini devirdi. "jisung, yaptığın hiçbir şeyi beğenmemezlik yaptım mı sence?"
"ya demek istediğim o değil, tamam mı?" dedim ben de ayaklanırken. "ah, her neyse," dedim kaçış olmadığını farkederek.
"dinleteceğim."
masa başına minho'yu oturturken, kulaklığı özenle taktım kafasına. bunu yaparken heyecanla beni izleyen gözlerini görmezden gelmeye çalıştım. kırılacağını görmekten çok korktum çünkü.
"üç, iki bir..."
şarkıyı başlattım.
heyecanla birkaç adım geriye gittim onu daha iyi izlemek için. ilk birkaç saniye tepki veremedi, şarkının ritmine ayak uydurmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hurts me too ✓
Fanfictionfaye webster - hurts me too, han jisung & lee minho şarkılarım kulağa daha güzel gelsin diye kelimelerimi değiştirmekten yoruldum. canını yakıyorsa umrumda değil, çünkü bu benim de canımı yakıyor.