5.Bölüm-SORULAR

250 15 10
                                    

Medya için FiaLea 'cığıma teşekkürler :)


Rose Anne suçlu bir çocuk gibi alttan bakışlarını tek tek karşısındaki yüzlerde dolaştırıyordu. Halbuki yaptığı tek şey uyuya kalmaktı. Tamam, belki uyumak için seçtiği yer normal değildi, ama buna ihtiyacı vardı. Aslında o dolaba girmekteki amacı uyumak da değildi, düşünmeye ihtiyacı vardı... Bu yetimhaneden kalma bir alışkanlıktı. Adreanna ve diğer çocuklardan uzaklaşmak için yatakların altına ya da malzeme dolaplarına saklanırdı. Diğer çocukların ondan ne istediklerini hiçbir zaman anlayamamıştı. Neden onların arasına giremiyordu ya da neden onların zorbalıklarına katlanmak zorundaydı? O yüzden son çareyi saklanmakta bulmuştu. Ancak o zaman kendisi ile başbaşa kalıp düşünebiliyordu.

Bu alışkanlığının hala devam etmesinin nedeni ise bu dünyada kendini güvende hissetmemesi olmalıydı. Dawson odadan çıktıktan sonra, o oda da onun için güvesiz bir yer olmuştu. Sanki her an geri gelecekmiş gibi hissetmesi düşünmesini engelliyordu. Ayrıca diğer vampirler de vardı...

Ziyafet olduğundan beri Ulrike vampirleri besleyerek güçlenebileceğini söylüyordu. Evet, güçleniyordu ama bu vampirlerden ya da kurt adamlardan korunması için yeterli değildi. Ulrike'nin teklifini ilk kabul ettiğinde sadece insanlardan korunmak istiyordu, vampirlerle, kurt adamlarla ya da cadılarla henüz tanışmamıştı ve şimdi kazandığı güç ona bir şey ifade etmiyordu. Bir de üzerine geçen gece yaşadıklarını düşününce, artık o, eski, küçük çocuktan farkı yoktu. Bu sefer Andreanna ya da diğer çocuklardan değil vampilerin, kurtların ve cadıların varlığından kaçmak için o dolabı seçmişti.

Evi dolaştığında ilk dikkatini çeken şey, çok fazla eşyanın olmamasıydı. Anlaşılan çoğu oda kullanılmıyordu. Sadece birbirine yakın dört odada kullanıldığını gösteren işaretler vardı. Odaların dışında, birde kütüphane vardı. Çok fazla kitap yoktu. Masanın üstünde bazı kağıtlar vardı. Onlara biraz göz attığı doğruydu, ama bunun büyük bir sorun olacağını düşünmemişti. Zaten odada aldığı kahve kokusu aklına, elinde fincanla odasına giren Douglas'ı getirmişti. Kütüphaneyi o kullanıyor olmalıydı. Bu düşünce ile hemen oradan ayrılıp odasına gitmişti; ama orada kalmamıştı. Evi dolaşırken birden onlardan uzak bir odadaki dolabı gözüne kestirmiş ve yorganıyla beraber bu boş dolabın içine saklanmıştı. O anda aklında sadece yalnız kalmak ve rahatsız edilmeme isteği vardı... Öyle de olmuştu... Dolabın kapaklarını üzerine kapattığı anda kendi dünyasında ve düşüncelerinde kaybolmuştu. Sonrasında ise farkına varmadan uyuya kalmıştı.

Ta kii o iki vampir onu bulana kadar...

Harrison ve Royce kapıyı açtıklarında bekledikleri gibi eve sessizlik hakimdi. Bu aslında normaldi, her gün aynı şey olurdu. Royce ve Harrison bilgi toplamaya çıkarken Beth, okula gider ve etrafı dinlerdi. Douglas ise izlerinin bulunmadığına emin olmak için etrafı kontrol eder ve onlardan önce eve dönerdi. Normalden farklı olarak sadece bir misafirleri vardı ve Douglas'ın oturup onunla sohbet edeceğini düşünüyorlardı elbette. Ama bu sefer ki sessizlik farklıydı. Evin tozlu kokusunun yerini taze kan kokusu almıştı ve ne Douglas ne de kız evde yoktu!

Neler oluyordu? Yoksa izleri mi bulunmuştu?! O zaman Douglas haber verirdi.

Ya onu yakaladılarsa? O zaman kız neredeydi? Yoksa kaçmış mıydı, ya da cadılar mı gelmişti?! Ama ev gayet düzenliydi. Douglas'ı ya da yanındaki birini götürmek bu kadar kolay olmazdı.

Amanın! Ya Douglas kendini kaybedip kızı yediyse! Kızın kızıl saçlarıyla başlığa bile ihtiyacı yoktu!

Onları ararken akıllarından daha bir çok senaryo geçmişti. Öyle ki, eğer Rose Anne'i bulmasalardı, Beth'i okuldan almaya gideceklerdi...

Lezzetli ziyafet ~ GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin