Selammm! Herkes'in aklındaki soruya cevap vereyim.🤭 Karanfili şerbet Osmanlı adettir. Eğer kızın bu evlilikte gönlü varsa, Şerbetin içine karanfil koyarmış. Zambak kolanyası da kızına görücü geldik demektir.🌸
Bir heyecan sardı genç ağayı. Son bir senedir rüyasında sadece bir çift mavi göz görüyordu. Bazı geceler sırf o gözleri görmek için uyuyordu. Bazen uyandığı zaman belki tekrar görürüm umuduyla uyumaya çalışıyordu. Şimdi ise o gözler tam karşısında duruyordu! Ama bu kez rüya değil. Canlı kanlı karşısında duruyordu! Hem de geçen düğünde, halay çekerken sadece birkaç saniyeliğine gördüğü kızdı. Öyle güzel halay çekmişti ki Yusuf Mirza hep onu izlerken bulmuştu kendini ama daha sonra.'Milletin karısına, kızına bakmak yakışıyor mu?' diye kendi kendine kızmış,bakışlarını istemeyerek ayırmıştı genç kızdan. Bu kadar tesadüflük normal miydi? Yoksa karşısında yanakları al al olmuş ve başı eğik olan kız onun kaderi miydi? Kalbinin teklediğini hissetti Yusuf Mirza. Derin bir nefes aldı ve hemen kendini toparlayıp ayağa kalktı. İri yarı elini genç kıza doğru uzattı. Lakin karşısındaki kız elini sıkmamıştı."Ben... Namahrem eli tutmuyorum." dedi mavi gözlerini kaçırarak. Şimdiye kadar ağabeyleri ve ağa babası hariç hiçbir erkeğin elini tutmamıştı Gülhanım. Erkek kuzenlerine bile hep uzaktan hoşgeldin demiş geçiştirmişti. Anası onu böyle yetiştirmişti. Yusuf Mirza, duydukları ile şaşırsada istemizce memnun olmuştu. Daha sonra ağır ağır indirdi elini
"Ben Yusuf Mirza Payedâr." diye kendini tanıttı başı eğik olan Gülhanım'a. Başını olumlu anlamda salladı genç kız. Yengesi Yasemin Hanım sağolsun, Yusuf ağa hakkında ağabeyinden bilgi toplamış ve yolda gelirken Gülhanım'a hepsini anlatmıştı.
"Gülhanım Demir." dedi. Hala başı eğikti, utanıyordu Gülhanım. Hiç alışık olduğu durumlar değildi. Umarım görüşme güzel geçer de eve güzel bir haberle giderdi tek temennisi buydu!
"Başını yerden kalırsan da, yüzünü görsek Gülhanım." dedi Yusuf Mirza o kalın gür sesiyle. Sabırsızdı. Rüyalarını ele geçiren o deniz mavisi gözlere doyasıya bakmak istiyordu. O al al olmuş yanakları görmek istiyordu. Tüm Mardin'in dilinde olan o güzelliğini görmek istiyordu. Gülhanım duyduklarıyla daha çok kızardı ama haklıydı Yusuf Ağa! Geldiğinden beri başı eğikti. Yavaş yavaş kaldırdı başını yerden. Karşısında tıpkı ağabeyleri gibi olan iri yarı adama baktı. Yaklaşık iki metre boylarında, geniş omuzlu ve yapılı bir adamdı. Yeni çıkmaya yüz tutmuş kirli sakalları ile oldukça yakışıklıydı. Gözleri simsiyahtı. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu Yusuf Mirza'nın. Bu kız anlatılandan daha güzeldi! Gülhanım el çantasını masanın üzerine koydu ve tahta sandalyeyi yavaşça çekip oturdu. Üzerindeki mor çiçekli elbisesi ve krem rengi şalı ile cıvıl cıvıl duruyordu Gülhanım. Ama karşısındaki adam sanki yasa gidiyormuş gibi simsiyahtı tepeden tırnağa.
"Ne içersin?" diye sordu Yusuf Mirza. Karşındaki kızın güzelliğiyle resmen büyülenmişti. Yâdesi Zelal Kadın ilk defa haklı çıkmıştı. Gülhanım çok güzeldi.
"Çay, ama açık olsun lütfen." dedi kınalı ellerini kucağında birleştirken. Kalbi heyecandan deli gibi atıyordu. Yusuf Mirza garsonu yanına çağırdı ve bir demli, bir açık çay söyledi. O sırada Gülhanım'ın gözleri masanın üzerindeki kırmızı güle takıldı. Dalından yeni koparıldığı çok belliydi. Derken kocaman bir el almıştı o güllü ve hemen önüne bırakılmıştı.
"Sabah erken saatlerde toplantım olduğu için çiçek almaya fırsatım yoktu kusura bakma." dedi. Kendini açıklarken Gülhanım kınalı ellerini uzattı ve önüne konulan gülü eline alıp burnuna götürüp kokladı. Mis gibi kokuyordu. Yusuf Mirza'nın bu hareketine karşı hafif bir tebessüm etti. Güzel bir davranıştı. En azından eli boş gelmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAYEDÂR(TÖRE) /TAMAMLANDI\
Ficción General🌹 Genç adam, karşısında melekleri kıskandıracak derece güzel olan karısına doğru adım attı. Tam önünde durdu ve siyah gözlerini kısıp derin bir nefes aldı. Elindeki kırmızı kutunun kapağını açtı ve yüz görümlüğünu çıkardı. Genç kız heyecandan tit...