Aynı gökyüzü

65 7 105
                                    

Nasıl yani, buraya mı geldi? Bir de sarhoş muydu? Felix odamın içinde volta atıyordu. Olayların hepsini anlatmıştım.

''Neden böyle davrandığını söyledin mi?'' Başımı iki yana sallayıp bıkkınca kendimi yatağa attım.

''Söylemedim, söylesem de bir şey değişmezdi zaten, körkütük sarhoştu. Bu cevap Felix'i tatmin etmemişti.

''Hatırlamayacağından nasıl bu kadar eminsin?'' Emin değildim. Sadece hatırlamamasını umut ediyordum.

''Biliyorum işte uzatma Felix.'' Felixin stresli ve gergin yüz ifadesi kendini yumuşak ve anlayışlı bir ifadeye bıraktı.

''Ben senin iyiliğini istiyorum. Zor durumda kalmandan korkuyorum.'' Felix'e sarıldım.

''Biliyorum, teşekkür ederim.'' Felix birkaç dakikalık bir sessizlikten sonra bana döndü. 

''Neden kendinden uzaklaştırmak yerine başka bir yol tercih etmiyorsun?'' Neyden bahsettiğini anlamıştım. Hayır söylersem peşimi bırakmazdı ve ben yıpranmasını istemiyordum.

''Jisung git ve ona her şeyi anlat. Birlikte ne yapacağınıza karar verirsiniz. Ona bu şekilde davranırsan onu tamamen kaybedersin.

onu tamamen kaybetmek

bu asla istediğim bir şey değildi. Biraz düşündüm. Felix elimi tuttu.

''Biliyorum onu düşünüyorsun ama söylemelisin.'' İç çektim. Felix haklıydı ve şuan zaman kaybediyordum. Bir anda yerimden fırladım.

''TEŞEKKÜR EDERİM FELİX, GÖRÜŞÜRÜZ!'' ardımda şaşkın bir Felix bırakarak evden çıktım. Koşarak caddeye çıktım. Şansıma bir taksi gördüm ve çevirdim. Adresi verdim ve yola çıktık. Kısa bir süre sonra geldim ve arabadan fırlayıp kapıyı çaldım. Kapıyı Minho'nun açmasıyla hızlıca ona sarıldım. Minho şaşkınlıktan konuşamıyordu. Biraz daha sarıldıktan sonra ayrıldım ve kelimeleri ard arda sıraladım.

''Biliyorum şuan kafan çok karıştı benim de kafam karışık hatta şuan napıyorum bilmiyorum ama inan hepsinin mantıklı bir açıklaması var içeri geç ben sana her şeyi anlatıcam'' Minho hala şaşkın bir biçimde başını olumlu anlamda salladı ve geçmem için yana çekildi. Onu çekiştirerek salona götürdüm ve koltuğa yanıma oturttum.

''Öncelikle sana bunca zaman böyle davrandığım için gerçekten çok özür dilerim. Bunların hiçbirini seni üzmek için yapmamıştım. Aslına bakarsan ortaokuldan beri senden hoşlanıyorum. Bana karşı attığın her bir adımda kalbim deli gibi çarpıyor nasıl anlamadın aklım almıyor.'' Minho bana şaşkınlıkla bakıyordu.

'' O zaman neden öyle davrandın?'' Başımı öne eğdim ve ellerimle oynamaya başladım.

''Bu senenin sonunda babam beni yurtdışına gönderiyor. Eğer seni sevdiğimi söylersem birbirimize uzak olduğumuz için üzüleceğini düşündüm. Bu yüzden hep kaçtım senden, benden nefret etmeni sağlamaya çalıştım.'' 

Bunları söyledikten sonra dudaklarımda bir yumuşaklık hissettim. Minho'nun dudakları. Kısa bir öpücükten sonra elimi tuttu.

''Senden nefret etmem imkansız, nefret edilmek için fazla güzelsin. Ayrıca istersen dünyanın öbür ucunda ol senden vazgeçmem, şimdi bulmuşum hayatta bırakmam. 

''Ama Minho, senden kilometrelerce uzak olacağım, biz olamayız.'' Minho kaşlarını çattı ve elimi tuttu.

''Bir daha duymayayım öyle bir şey. Ne kadar uzak olursan ol, biz hep aynı gökyüzüne bakacağız.'' Minho'nun söylediği sözlerle gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. 

dayı avcısı |hyunin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin