Hwang Wednesday

42 2 85
                                    

''Napmış o kendine?''

''Saçına nolmuş lan onun?'' 

''Wednesday mi izlemiş lan?'' 

Koridorda Jisung hyungla sohbet ederken milletin garip garip fısıldaşmaya başladığını fark ettim. Baktıkları yöne bakınca da ufak çaplı bir şoka girdim. Hyunjin kendine napmıştı?

üzerinde siyah bir elbise vardı, saçlarını olduğu kadar iki yandan örmeye çalışmıştı ve yüzünü resmen una bulamıştı. Somurtarak etrafa bakınıyordu. Beni görünce sakince yanıma geldi.

''Günaydın.'' Jisung hyung kendini tutamadan hayvan gibi gülmeye başlamıştı. Ben ise ağzım açık karşımdaki salağa bakıyordum. ''Aşkından öldüğüm çocuk wednesday izleyince cv:'' diyen iç sesime ''ondan hoşlanmıyorum!'' diye cevap verdikten sonra Hyunjin'in kafasına vurdum.

''GERİZEKALI NAPTIN KENDİNE!'' Hyunjin anında moddan çıktı.

''OLMAMIŞ MI YA NE VAR'' elimle alnıma vurdum. Bileğinden tuttuğum gibi kapıya yöneldim ama bedenci elindeki cetvelle beni durdurdu.

''Şuan bir yere gidemezsiniz, ders başlayacak.'' Bunu demesiyle zil çaldı. Telaşla bana bakan Hyunjine döndüm. Gergin gözüküyordu.

''JEONGİN DERSE BÖYLE Mİ GİRECEĞİM ŞİMDİ''

''APTAL OKULA GELİRKEN NE DÜŞÜNÜYORDUN!''

''BEN HAVALI OLUR DİYE DÜŞÜNMÜŞTÜM AMA!''

''ÇOK HAVALI OLDUN GERİZEKALI! YÜRÜ GİT SINIFINA DERSTEN SONRA BİR ŞEKİLDE KAÇAR HALLEDERİZ''

Sınıflara dağıldık. Yerime oturduğumda Hyunjinlerin sınıftan gelen kahkaha seslerinin sebebinden adım gibi emindim. Aptalsın Hyunjin, Aptal!

zil çaldıktan sonra Hyunjin'in sınıfının önüne geldim. Dudaklarını büzüp bana baktı. Göz devirdim ve gelmesi için başımla önümüzdeki koridoru işaret ettim. 

İtiraz etmeden peşimden gelmeye başladı. Okuldan nasıl kaçacağımızı düşünürken aklıma her türlü abuk subuk işe girişebilecek arkadaşlarım olduğu geldi. İlk karşılaştığımız Jisung hyungtu. 

Planı ayarlamıştık. Jisung hyung koşarak kapıdan geçmeye çalıştı. Onu gören güvenlik görevlisi, bir anda kendini subway surf oyununda zannedip yerinden fırladı ve Jisung hyungu takip etmeye başladı. 

Jisung hyung onu kapıdan uzaklaştırırken biz de aradan sıvıştık ve koşmaya başladık. Kaçtığımızı fark eden Jisung hyung bize göz kırpıp koşmaya devam etti. 

''OHA YALNIZ JİSUNGU KURBAN ETTİK ŞUANDA FARKINDAYSAN!'' göz devirdim.

''Aynen şimdi müdürün odasında kazığa oturtacaklar onu.'' Bunu söylememle Hyunjinin gözleri büyüdü. Kısa süre içinde eve vardık.  

dolabından rahat ve şık gözüken birkaç şey çıkarıp Hyunjinin suratına fırlattım. Ben daha çıkmamışken bir anda tişörtünü çıkardı.

''HÖÖSTT NAPIYORSUN LAN ÇIKSAYDIM BİR'' bana göz kırptı ve salak salak sırıttı.

''Niye manzaradan hoşlanmadın mı?'' vücudumdaki tüm kanın yanaklarıma hücum ettiğini hissediyordum. Aniden panikleyip gözlerimi kaçırmam Hyunjin'in hoşuna gitmiş olacak ki gülümsemesi genişlemişti.

''Yalnız ben sana her yaklaştığımda sen böyle utanacak mısın?'' Kendime gelmeye çalışarak boğazımı temizledim. 

''Ne utanacağım be yürü git köyün delisi'' Bunu dememle tekrar gülümsedi ve gözleri kısıldı. Of bu çocuk gerçek olamaz! Ben kendi kendime düşüncelere dalmışken Hyunjin giyinmişti. Beraber aşağı indik. Açıkçası okula gitmek istemiyordum, Hyunjin'e okulu asıp asamayacağımızı sormaya karar verdim.

''Okula gitmesek mi?'' 

''Gel okulu asıp date'e çıkalım'' Aynı anda konuşmamızla duraksadık ve birbirimize baktık. birkaç saniye içinde ne dediğini algıladıktan sonra koluna vurdum. 

''Ne date'i be! gel gidelim bir yerlere ama yok date falan.'' Hyunjin bir şey demeden kolunu omzuma attı ve beni bir yere götürmeye başladı.

''Nereye gidiyoruz?'' Göz ucuyla bana baktı.

''işlek bir cadde var götürüyorum seni orada bir kahvaltı yeri var kahvaltı yaparız, sonra azıcık gezeriz. Bir de vakit kalırsa türk restoranı açılmış zıkkımlanmaya götürürüm seni.'' Hyunjin'in iki saniyede tüm günü planlamasıyla gözlerimi büyüttüm.

''Oha ne ara planladın sen bunu?'' 

''Jeongini kaçırıp götüreceğim yerler listem var oradan baktım.'' Gözlerimi devirdim ama hoşuma da gitmişti gereksiz yere. Biraz yürüdükten sonra otobüse bindik ve Hyunjin'in bahsettiği caddeye geldik. Bir mekana girdik ve kahvaltılık bir şeyler söyledik. Kahvaltı yaparken Hyunjin garsonu çağırdı.

''ABİİİ MİLKSHAKE VAR MI'' dedi burak reis sesiyle. Garson da gülümseyip bozuntuya vermeden devam ettirdi.

''Milkshake var.'' Gülüp gülmediğimi kontrol edercesine bana bakıp devam etti.

''Bir tane ondan alayım.'' Artık gülmemeye çalıştığı için sesi çatlamaya başlamıştı.

''Neyli olsun?'' Garsonun sorusuyla Hyunjin sanki ona denmemiş gibi bir süre etrafa bakındı. Sonra bana baktı. Ben de ''Çilekli olsun'' dedim.

''Çilek.'' Garson tamam deyip gidince ikimiz de gülmekten yerlere yattık. 

''Salaksın Hyunjin yemin ediyorum'' Gülümsedi.

''Senin salağınım ama.'' Bunu söylemesiyle rahatsızca yerimde kıpırdandım. Bunu fark etmiş olacak ki gülüşü soldu fakat bozuntuya vermedi. Milkshake'ini de içtikten sonra kalktık ve gezinmeye başladık. 

Dürüst olmak gerekirse Hyunjinleyken ne yaptığım önemli değildi. Nerede napıyorsak yapalım onunlayken hep gülüyor ve eğleniyordum. Akşam olmuştu ve ikimiz de acıkmıştık. Hyunjin'in bahsettiği yere geldik ve boş bir yere oturduk.

''Bak şimdi menü gelecek, baklavayı görünce sakın yunan yemeği değil mi o deme tamam mı? Geçen bir adam öyle dedi bacağını götüne soktular adamın, türkler çok gergin insanlar.'' Şaşırıp kaldım. Cevap bile veremedim, o sırada menü geldi. Ne olduklarını biliyormuşum gibi menüye bakarken Hyunjin bilmediğimi anlamış olacak ki benim yerime sipariş verdi.

''Biz iki tane 1,5 porsiyon iskender alalım. Yanına ayran, yemekten sonra da baklava.'' Adam başıyla onaylayıp gitti. Ah Hyunjin türk erkom. 

Yemekler geldi, sohbet ede ede her şeyi silip süpürdük. Hyunjin beğendiğimi fark edince gülümsedi. Kendi kendine triplere girdiğini fark edince göz devirdim.

''Hyunjin kendine gel sen has korelisin niye türk gibi triplere girdin?'' Bunu dememle dudaklarını büzdü.

''İki dakika triplere sokmuyorsun insanı.'' Hafifçe gülümsedim çünkü çok sevimliydi. Hesabı Hyunjine kitledim, o ödedikten sonra kalktık. Eve yaklaştığımızda elimi tutmaya çalıştı fakat elimi çektim.

''Hoşt dokunma bana ya!'' Bir anda yürümeyi bırakıp durdu. Ciddi bir surat ifadesiyle bana bakıyordu.

''Ne var be?'' İç çekti.

''Jeongin biz neyiz?'' Gözlerimi büyüttüm.

''Arkadaşız Hyunjin ne olacağız?'' Gözleri dolmaya başladı. Alayla gülüp başını yana çevirdi.

''Arkadaşız öyle mi? Jeongin kaç arkadaşınla benimle olduğun gibisin? Kaç arkadaşın senin için bu kadar çırpınıyor söylesene? Hayır şaka olduğunu falan mı zannediyorsun anlamıyorum ki! Sürekli çabalıyorum ama her seferinde friendzoneluyorsun beni. Jeongin sen liseye geçtiğinden beri senden hoşlanıyorum ben!'' Bir anda sinirle bunları söylemesi üzerine şoka girdim.

''Hyunjin ben-'' Daha cümlemi bitirmeden başını iki yana salladı.

''Duymak istemiyorum, iyi geceler Jeongin.'' Bunu söyledikten sonra hızla yürümeye başladı ve arkasında şoktan hareket bile edemeyen beni bıraktı.


ARTIK OLUN AMK YANİ SİZ DE İTTİRE İTTİRE YORULDUM HYUNJİN ÇOCUĞUM ÇABALAMAKTAN YORULDU JEONGİN KABULLEN ŞUNU SEVDİĞİNİ SEVGİLİ OLUN ARTIK DELİRTMEYİN BENİ ZATEN SİNİRLİYİM GİDİCEM PAPATYA ÇAYI İÇİCEM BEN HADİ ÖPTÜM HEPİNİZİ AMA AGRESİF BİR ŞEKİLDE

dayı avcısı |hyunin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin