2

187 10 0
                                    

-İyi günler.
-Size de.
Ali'yi geçirdikten sonra Hakan'a döndü Mine.
-Hakan, bu adam neden her gün her gün burada? Hayır, Zeynep iyi işte. Niye geliyor anlamıyorum ki.
-Yani evet, bu kadar sık gelmesi tuhaf aslında. Sen Fatma Hanım'a sordun mu, bi bilgisi var mı?
-Yok hayır, haberim yok dedi. Ama bazen yapıyorlarmış öyle, teftiş gibi.
Mine bir süre durakladı. Sonra endişeli gözlerle Hakan'a döndü.
-Hakan, sen bir soruştursana şu adamı. Benim içim rahat etmeyecek.
Bunu söyledikten sonra kaygılı bir bakış attı Zeynep'e. Hakan Mine'nin yüzünü avuçları arasına aldı. Merak etme, Zeynep'e bir şey olmasına asla izin vermem diyecek oldu ki geçmiş geldi aklına.
-Tamam, bi bakarım ben.
demekle yetindi. Mine Zeynep'in yanına gitti, onunla konuşmaya başladı. Hakan onları izledi bir süre, bu işin sonunda Mine'nin üzülmesinden korkuyordu. İç geçirdi. Sonra da işine döndü tekrar.
-------
Turgut ve İhsan bahçede oturmuş kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Leyla ve Ömer'i gördüler sonra uzaktan.
-Oo, çocuklar hoşgeldiniz.
-Hoşbulduk hocam.
-Bakıyorum da keyifler yerinde. Nasıl, güzel miydi lunapark?
-Ay evet, uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim.
-İyi, iyi.
-Ömer Hocam, ben de Nebahat Hanımcığımı mı götürsem acaba?
-İhsan abartama istersen.
-Öyle demeyin Turgut Hocam, bu işlerin yaşı olmaz. Heh, bakın mesela kanıtı.
Kapının önündeki Hakan ve Mine'yi gösterdi. Hakan bir kolunu Mine'nin omzuna atmıştı. Gülerek diğerlerinin yanına geldiler.
-Konu bize dönmüş sanırım, İhsan, hayırdır?
-Ben de tam sizin dillere destan aşkınızdan bahsediyordum Mine hemşirem.
Mine'nin yanakları kızardı hafifçe, gülümseyerek başını yere eğdi.
-Bir kere de abartma İhsan.
-Abartmıyorum Hocam, gerçek neyse onu söylüyorum.
Ömer girdi aralarına.
-Hakan Hoca daha fazla sinirlenmeden biz konuyu değiştirelim.
Leyla'ya döndü gülümseyerek.
-Bizim size çok güzel bir haberimiz var.
Bakışlarıyla birbirlerini onayladıktan sonra deminden beri sakladıkları ellerini çıkardılar. Meraklı bakışlar parmaklarına gittiğinde neşeyle karışık şaşırma sesleri duyuldu.
-Yaa barıştınız mı?
-Evet.
Tebrikler ve sarılmalar geldi hemen.
-Ay çok sevindim, o yüzükler parmaklarınıza daha çok yakışıyor.
-Yani ben bile sevindim, bugün kimseye kızmayacağım galiba.
-Oo.
Bunun üzerine alkışladılar Hakan'ı.
-Tamam, abartmayın, fikrim değişmesin.
-Mine Abla, bir şey soracağım.
-Sor Leyla'cım.
-Sizin yüzükleriniz yok mu?
-Yani var da...
-Taksanıza o zaman.
-Bilemedim ki, kaç yıldır takmadık.
-Evet Mine, taksak ya.
-Hakan!
Hakan sırıtarak Mine'ye bakarken Mine bir yandan kızaran yanaklarını saklamaya çalışıyor, bir yandan da gülmemek için kendini zor tutuyordu. Herkes hafifçe sırıtarak onları izlerken İhsan böldü bu anı.
-Ah ah. Ben de Nebahat'ime bir yüzüğü takabilsem.
-Aman be İhsan.
-Size de bir şey demeye gelmiyor Turgut Hocam.
O gün güzel bir gündü Uluçınar için. Uzun zaman sonra gözyaşlarının değil kahkahaların bahçeyi kapladığı bir gün geçirmişlerdi.
-------
Akşam olmuştu. Mine hazırlanmış, çıkmak için Hakan'ı bekliyordu.
-Birkaç hasta kaldı, sen bekle, geliyorum ben.
-Tamam, tamam.
Koridorda birkaç tur attı Mine. Ama sonunda canı sıkılmıştı. Etrafa bakınırken Şeref'in odasına gitti gözü. O tarafa yöneldi.
-Şeref Bey, girebilir miyim?
-Gel kızım gel.
Mine sedyenin yanındaki koltuğa geçti.
-Ayrıca Şeref Bey ne demek, babanım ben senin.
-Sanırım bir süre daha demesem Hakan için daha iyi olur.
Şeref burukça tebessüm ederken kafa salladı.
-Sen yine de o yokken de arada.
-Peki baba.
-Ha şöyle.
Güldüler.
-Ne zamandır soracağım, Kemal neden adını değiştirdi?
-Bu çok uzun bir hikaye, belki bir gün kendisi anlatır.
-Anlatır mı dersin?
Umut ve kaygı karışımı bir ifadeyle iç çekti. Mine onun elini tuttu.
-Anlatır tabii.
-Öyle diyorsan.
-Sizi de çok iyi gördüm bu arada. Hakan beklediğinden hızlı iyileştiğinizi söylüyor.
-Öyle öyle. Hatta hiç bu kadar iyi olmamıştım. Ama sanırım ilaçlardan çok Kemal iyileştiriyor beni. Hakan, sanki her geçen gün biraz daha yumuşuyor.
-Alışıyor zamanla. Biliyor musunuz, Hakan bir keresinde şey demişti: Gerçek sevgi her şeyi affeder.
-İnan bana tek isteğim bu.
Mine'nin aklına geçen gün duydukları geldi.
"Ben seni affetmek istiyorum."
-Hakan sizi çok seviyor; sadece biraz sabra, biraz çabaya ihtiyacı var. Bunu unutmayın, olur mu?
Minnet dolu bir tebessümle cevap verdi.
-Unutmam.
-Ben kalkayım artık, Hakan gelir. Size iyi istirahatler.
-Sağ ol kızım.
Mine koridora çıktı, tahmin ettiği gibi az sonra da Hakan geldi.
-Gidelim hadi.
-Olur.
Koridorda ilerliyorlardı ki Hakan durdu, babasının odasına yöneldi, baktı aralıktan ona görünmeden.
-Belki bunu o da bilmeli.
-Bazı şeylerin zamanı vardır.
-Sen bilirsin.
Tekrar çıkışa yöneldiler.
-------
Mine başını Hakan'ın omzuna yatırdı, Hakan da karşılık verdi sonra.
-Rüya gibi, biliyor musun?
-Bence de, bir gün tekrar böyle baş başa film izleyeceğimiz aklına gelir miydi?
-Ben onu demedim ki, aynı filmi 5. kez izlememizi kast etmiştim.
-Ya Hakan yaa!
-Tamam, tamam. Kızma hemen, şaka yaptık.
-Napayım, bulamadım işte diğerlerini.
-Ben en çok bunu seviyorum demiyor da.
-Hakan!
Güldüler.
-Benim daha iyi bir önerim var, bekle beni.
Kalktı, yatak odasına gitti. Mine merakla bekliyordu onu. Az sonra Hakan elinde eski bir kasetle geldi. Taktıktan sonra Mine'nin yanına geçti tekrar.
-Hakan bu ne?
-Bekle, başlayacak şimdi.
Konfeti sesleri eşliğinde nikah masasına ilerleyen Kemal ve Mine göründü ekranda.
-Yaa, ben bunu taşınırken kaybettik sanıyordum.
-Sence ben böyle önemli bir şeyin kaybolmasına izin verir miyim?
Ekrana döndüler eski günlerin güzelliğinden bugünün güzelliğine uzanan bir gülümsemeyle.
"Siz Mine Yıldız, Kemal Demir'i eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
Neşeli bir çığlık.
"Evet!"
"Siz Kemal Demir, Mine Yıldız'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
Mine'nin gözlerine bakarak:
"Evet!"
"Ahh! Mine!"
"Ne!"
Gülüştüler.
-Sayende hiçbir adet eksik kalmadı. Hele o tuzlu kahveyi asla unutmuş değilim.
-Ee, Mine Yıldız'ı almak kolay değildir demiştim.
"Şimdi çiftimizi dansa davet ediyorum."
Arkada müzik çalmaya başlamışken Hakan da ayağa kalktı.
-Bu dansı bana lütfeder misiniz Mine Hanım?
Mine Hakan'ın elini tuttu.
-Zevkle.
Salonun ortasında pijamalarla dans etmeye başladıklarında bakışları ilk günki gibi aşkla parlıyordu, gözlerindeki ışıltı hiç eksilmemişti. Aşk nedir diye sorsalardı birine işte tam bu anı gösterirdi. Onca engeli, acıyı beraber aşmış şimdi aşkın en saf haline ulaşmış bu çift aşkın somut haliydi, onlar aşkın gücünü gösterebilirdi tüm dünyaya, gerçekten sevmek nedir en güzel haliyle anlatabilirlerdi.
-Seni çok seviyorum.
-Seni çok seviyorum.
"Seni çok seviyorum."
"Seni çok seviyorum."
Yılların yıpratamadığı gerçek bir aşktı çünkü onlarınkisi.
Şarkı bittiğinde koltuğa attılar kendilerini. Hakan Mine'yi sıkıca sarmaladı.
-Yüzüklerimizi takmadan önce anıları tazelemek istedim.
-Zaten hep tazeydiler aslında, bizim aşkımız hiç eskimedi ki.
-Eskimedi bi tanem.
Mine'nin alnına bir öpücük kondurdu.

Zaman-HakMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin