Hastaneye gürültüyle giren çift herkesin bakışlarını topladı.
-Hakan, Hakan dur ama.
Hakan hızlı hızlı yürüyor, Mine ise sevimli ifadeler takınarak onunla konuşmaya çalışıyordu.
-Hakan, özür dilerim.
Hakan durdu sonunda. Ters bir bakış attı Mine'ye. Sonra yürümeye devam etti.
-Hakan noluyo ya, ne bu hâl? Hastaneyi ayağa kaldırdınız.
-Mine Hanım'a sorun siz onu.
Dedikten sonra hızlı hızlı uzaklaştı. Mine yorgun bir ifadeyle bakıp ofladı arkasından. Ellerini beline koydu.
-Mine ne oldu ya, nazar mı değdi? Daha dün bir şeyiniz yoktu.
-Sorma Turgut, akşam iç savaş çıktı.
-Sen gel anlat bakayım bana.
Mine'yi yandaki koltuklardan birine oturttu, kendisi de yanına geçti. Diğerleri de etraflarına toplanmıştı bile.
-Bizim düğün fotoğrafları vardı, hatırlarsın.
-Aa, Mine Abla sizin fotoğraflarınız duruyor mu?
-Konu da o zaten. Biz buraya gelirken attık onların hepsini. Ama bir tane bende, bir tane Hakan'da duruyordu.Hakan video bittiğnde sehpada duran kitabı aldı, içinden düğün fotoğraflarını çıkardı.
-Çok güzel be.
-Öyle, hâlâ güzeliz ama.
-Öyle.
Kıkırdadılar.
-Seninkini de ver de çerçeveleyip koyalım şöyle.
Mine'nin ifadesi değişti.
-Şey, Hakan.
-Efendim.
-Şimdi sana bir şey diycem ama kızmak yok, tamam mı?
Hakan da ciddileşti.
-Dinliyorum.
-Ama kızma.
-Söyle sen, ben ona göre karar veririm.
Mine derin bir nefes aldı önce.
-Hani sen Erol Bey komadayken gitmeye kalkmıştı ya.
-Evet.
-Ben o zaman çok sinirlendim, fotoğrafı yırttım attım.
Hakan bir süre ciddi ciddi baktı.
-Çok mu sinirlendin?
Hakan bir anda kahkaha atmaya başladı.
-Yırttın attın? Ay hiç güleceğim yoktu Mine. Tamam canım, bu kadar seviyorsan sen de kalabilir.
-Hakan ben ciddiyim.
Hakan'ın gülmesi durdu. Mine'yi inceledi. Gözlerini Hakan'a dikmiş vereceği tepkiyi bekliyor, bir yandan da gergin anlarda hep yaptığı gibi elleriyle oynuyordu.
-İnanamıyorum sana.
-Ama Hakan kızma dedim.
-Gerçekten inanamıyorum.
-Sen de gitmeseydin o zaman.
-Öyle mi oldu şimdi? Bi de üste çık.
-Yalan mı, gittin mi gittin.
-Ne olursa olsun o bizim fotoğrafımızdı, anımızdı.
-Tamam, özür dilerim ya. Seninkini götürür çoğaltırırız yarın, olmaz mı?
Hakan'ın elindeki fotoğrafa uzandı ama Hakan ani bir hareketle elini geri çekti.
-Olmaz, benim bu.
Hakan kollarını kavuşturdu, bakışlarını öne dikmişti.
-Ay çocuk gibi küsüyor bir de.
Bir süre bekledi fakat Hakan da bir değişiklik olmadı. Mine Hakan'ı ikna edecek bir şey arıyordu. Aklına geldi sonra. Hakan'ın gözüne soka soka esnemeye başladı.
-Ay nasıl uykum gelmiş.
Tekrar esnedi.
-Diyorum ki yatsak mı artık, yumuşacık yatağımıza, beraber?
Hakan yine tepki vermedi. Mine kalktı.
-İyi, ben yatıyorum. Sen de gelirsin.
Yatak odasına gitti. Hakan'ın dayanamayıp geleceğini düşünüyordu. Bekledi bir süre. Fakat ses seda yoktu. Hızla fırladı.
-Ay Hakan çocukluk etme, gel hadi.
Hakan omuz silkti. Mine inadını kıramayacağını anladı.
-Of Hakan of.
Mine gidince Hakan yastığı düzeltti, yattı. Sağa döndü, sola döndü yok, uyuyamadı. Puflayarak kalktı sonunda. Mine bağırdı odadan.
-Uyuyamazsın tabii orda. Karın olmadan o kanepede, hatta tahtada uyu da görelim.
Hakan yastığa vurdu sesli sesli.
-Uyurum ben, mışıl mışıl uyurum.
-Uyuyamazsan yanım boş.-Öyle işte. Turgut gülme ya, Hakan çok kızdı. Ya çocuklar siz bari gülmeyin.
-Ama trip atıp kanepede uyuması çok iyi.
Ömer'in sözü Mine'yi de güldürdü.
-Off, Hakan işte. Neyse ben gidip tekrar bi bakayım.
-------
Kafasını uzattı aralık kapıdan. Hakan yüzünü buruşturmuş, ağrıyan yerlerini ovalıyordu.
-Tabii, yatak gibi olmaz.
Mine girince kesti hemen. Yeniden kollarını kavuşturup dünkü ifadesini takındı.
-Girebilir miyim?
Yavaş yavaş masaya yaklaştı.
-Ah benim kocam kanepelerde mi kalmış.
Hakan göz ucuyla süzdü Mine'yi. Konuşmamak için kendini zor tutuyordu.
-Gel masaj yapayım.
Hakan geri çekti kendini.
-İstemez.
Mine başını yana eğip baktı biraz. Sonra bağırdı birden.
-Hakan!
-Ne?
-Daha ne kadar trip atacaksın?
-Trip mi atıyorum ben?
-Atmıyor musun?
Hakan biraz durakladı.
-Tamam atıyorum ama haklıyım.
-E özür diledim işte. Hadi gel bak.
Mine cebinden yüzüklerini çıkardı.
-Takmayacak mıyız?
Hakan biraz düşündü.
-Tek bir şartla takarım.
-Tamam, söyle.
-Tekrar düğün fotoğrafı çektireceğiz.
-Ne?
-Öyle işte. Giyeceğiz gelinliğimizi damatlığımızı tekrar aynı fotoğrafı çektireceğiz.
-Hakan canın eğlence mi istiyor senin?
-Ben şartımı sundum.
Hakan gitmeye yeltendi.
-Tamam, tamam, dur.
Geri döndü.
-Çektirelim, sen öyle mutlu olacaksan.
Hakan'ın gözlerine dikmişti bakışlarını. Hakan da daldı onun gözlerine.
-Yani, ben karımı tekrar o güzel gelinliğiyle görmek istiyorum.
-Böyle beğenmiyor musun?
-Sence?
Gülüştüler, sarıldılar ardından da. Hakan bir kolunu Mine'ye dolamış koridora çıktıklarında merakla bekleyen Uluçınar halkını buldular.
-Ben demiştim Mine ikna eder diye.
Alkışlamaya başladılar. Hakan bağırdı birden.
-Ehh, hadi işinize gücünüze. İyice parka çevirdiniz burayı.
-Biz mi çevirdik hocam?
-Ömer!
Gülerek dağıldılar.
------
Mine eve geldiğinde bütün ışıklar kapalıydı. Kapıyı örterken seslendi.
-Hakan!
Hakan erken çıkmıştı o gün. İşlerini bitirip çoktan eve gelmiş olmalıydı. Ama cevap gelmedi. Mine salona geldi, ışığı açtı. Gözleri ışığa alışınca Hakan'ı gördü elindeki kıyafet torbalarıyla.
-Hakan bunlar ne?
-Bak bakalım neymiş.
Mine fermuarı çektiğinde gözlerine inanamadı.
-Ya sen ne ara halletin bunları.
-Ee, niye erken çıktım sanıyorsun.
Mine biraz daha kıyafetlere baktıktan sonra Hakan'a döndü.
-Yaa, gel buraya.
Hakan torbaları bıraktı. Sımsıkı sarıldılar birbirlerine.
-Sen bu kadar çok mu heyecanlanıyorsun bir daha gelin damat olacağız diye?
-Gelin sen olunca öyle oluyor biraz.
Gülümsediler gözleri aşkla parlarken.
-------
Hakan kapıyı tıklattı tekrar
-Mine, hazır değil misin hâlâ?
-Az kaldı.
-Geç kalacağız ama.
-Daha bir saat var Hakan. Merak ediyorum demiyor da.
-Sen etmiyorsun herhalde.
-Az kaldıı.
Hakan oflayarak beklerken kapı açıldı birden. Mine bembeyaz gelinliğiyle çıktı kapıdan. Hakan en az ilk günkü kadar büyülenmişti. Ama Mine de ilk günkü kadar güzeldi doğrusu. Hatta daha güzel.
-Geçti mi merakın?
Mine Hakan'ın ifadesine bakıp gülüyordu.
-Çok güzel olmuşsun. Yine.
-Sen de çok yakışıklısın. Yine.
Bir süre birbirlerini izlediler. Yıllar belki çok şey götürmüştü bu çiftten ama aşklarını birazcık bile azaltamamıştı. Hakan kolunu uzattı Mine'ye girmesi için.
-Gidelim o zaman.
-Gidelim.