-Yine ne var Lee know.
-Peter seninle konuşmak istiyorum. Benle konuşma ama nolur beni dinle.
-Peki. Geç içeri.
-İlk önce senin kuyunu kazmadığıma inanmalısın.
-Yani. Sadete gel.
-Bu videoyu izle.
İzlerler.
-Lee know cidden beni ele vermemek için şiddet mi gördün?
-Evet. Senin içinse ölmeyi bile göze alırım. Affetin mı?
-Evet. Ama bir daha böyle beni kıracak bir hareket yapma konuşmam.
-Bu arada sana en sevdiğin çiçek papatya ve hediye aldım.
-Teşekkür ederim. Bana üç kedi peluşu mu aldın. Çok teşekkürler Lino.
-Ne demek. Senin kedi sevdiğini biliyorum.
-Bu üç kediye ad verelim.
-Ad mı? Neden.
-Ben sevdiğim şeylere isim vermeyi severim en çok da peluşlara.
-Peki adları ne olacak.
-Bir düşüneyim. Buldum Soonie, Doongie, Dori olsun.
-Peki nedersen.
Gün boyu birlikte geçirdiler. Küş kaldıkları günlerin acısını çıkardılar. Bir yandan han nasıl komutan ve ekibinden intikam alacağını düşünüyordu.
-Lino.
-Efendim Peter pardon han.
-Senin ekibini hem seni dövdükleri için hemde bana işkence ettikleri ceza verelim mi?
-Ama nasıl bir ceza.
-Bence bombalayalım. Ne dersin.
-Biraz ağır değil mi?
-Sana ve bana bunca şeyi yaptıktan sonra az kalır.
-Ama ben olaya karışmam benim ekibim sonuçta.
-Peki ben komutan Johnny Canter ile konuşur hallederim.
-Öyle diyorsan ama dikkat edin.
Sabah han bu planını komutana anlatır.
-Han bu kadar güçlü bir patlayıcıyı nasıl bulacağız. Çok zor bulunur.
-Sizin bir arkadaşınız vardı bize çocukken ceza veren.
-Evet?
-O bomba yapıyordu ondan istesek.
-İyi fikir han ama yapar mı bilemem.
-Halleder eminim sadece konuşun.
-Peki han Senin bedelin için değer.
Komutan konuşur ve yapacağını söyler han bombayı patlatmadan önce kendisini cezalandıran komutan ve ekibine bir mektup yazıp masasına bırakacaktı.
*Lino aranıyor...*
-Lino bomba işini hallettik son bir kez ekibin ile konuşacaksan konuş.
-Emin misin?
-Kendimden bile çok eminim.
Han mektubu yazar;
Bakıyorum da sıra bana geldi. Kendine ve ekibine o kadar güveniyorsun ki beni yakalayacağını sandın yakaladın yakalanmasına da bir şeyi yok saydın bedeller geç bile olsa ödenir. Benim tavsiyem geç olmadan oradan kaçmanın tabi kaçabilirsen.
-Bu neyi kast ediyor.
-Komutan ve ekibi aşağı bakın!
-Han!
-Cehennemde görüşmek üzere. Bay bay!
-Bombayı patlatın!
-Olamaz!
Geriye ne bir çalışan ne bir bina kaldı. Hepsi kül olup rüzgarla uçup gittiler. Han kendi bedelini ödendiği için mutluydu. Eve gitti yani Lee know'un yanına bu olayı kutluyorlardı ama lee know biraz üzgündü.
*Kapı çalar*
-Soobin!
-Bensiz mi kutluyorsunuz küstüm. Neyse size çok güzel bir şarap aldım hadi birlikte kutlayalım.
-Hoş geldin soobin.
-Hoş buldum eniştem.
-Eniştem mi? Bana böyle seslenme garip hissediyorum.
-Peki Lino bey.
-Ya han arkadaşına bir şey söyle.
-Tamam ikinizde susun bu mutlu güzel günü bozmayalım.
Bugün den sonra Han ve Minho asla ayrılmadı ve mükemmel bir hayat geçiriyorlar. Soobin ile neredeyse kardeş gibiydiler. Bu üçlü ayrılmaz bir üçlü olmuştu.
~~~~~~~~~~~~~SON~~~~~~~~~~~~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Düşman Ajan
Fiksi PenggemarKore de yaşayan han jisung Erasmus'a katılıp Amerikaya gitmesiyle başlayan hikayesi