Utançtan Babaannemi Yedim

38 7 23
                                    

Son dersin bittiğini haber veren zil çaldığında sınıftan koşarak çıktım. Telefonumdan saate baktığımda otobüsün gelmesine 3 dakika kaldığını gördüm. Durağa doğru depar atarak koşmaya başladım.

Dört nala koşan at gibi durağa koşmama rağmen otobüs önümden geçince yetişemediğimi anladım.

Derin bir nefes alıp otobüsün yedi sülalesine söverek duraktaki oturma yerine çantamı koydum. Öğle arasında Mert'in söylediği o cümle aklıma gelmişti bir anda.

"Seni kendime aşık etmemi ister misin Naz?"

Kafamı sallayarak düşüncelerimden uzaklaşmaya çalıştım. Kendimi wattpad hikayesinde gibi hissetmiştim bir an. Birden aklıma bugünkü kavga ve Pelinsu'nun gerçeği anlatmak istediğimde beni engellemeye çalışması geldi. Acaba babası Mert ile sevgili olduklarını bilmiyor muydu? Bu mantıklı gelmişti belki de o yüzden beni engellemeye çalışmıştı.

Bu bilgiyi kafama kazıdım. Bunu bir koz olarak kullanabilirdim.

Akşam yemeğinde ne olduğunu düşünürken önümde duran araba dikkatimi çekmişti. Bir adet siyah Range Rover önümde duruyordu. Kim bu yavşak diye düşünürken arabanın şoför camı yavaş yavaş aşağı inmeye başladı.

İçinde tabi ki Mert vardı.

Ve sırıtarak bana bakıyordu. 

-Otobüs bekliyorsun galiba?

-Otobüs durağında durduğuma göre helikopterimin beni almasını bekliyorum ruh hastası sonradan görme.

Of soktum lafı yine yia.

-Ayıp ediyorsun ama Naz. Neyse gel bırakayım seni eve.  

-İyi tamam çok ısrar ettin.

Arabaya doğru yaklaştığımı görünce kaşları çatıldı. Muhtemelen kabul etmeyeceğimi düşünüyordu.

Zaten kabul etmemiştim ki.

Şoför kapısına yaklaşıp açık olan camdan Mert'in yüzüne lama gibi tükürdüm.

-Hadi canım yallah malikanene. Durağın önünü kapatıyorsun.

Geri çekildiğimde Mert şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Bir eliyle yüzünü silerken diğer eliyle de arabasını çalıştırıp gidince gülümsedim.

Of canıma da değsin.

Otobüsün yaklaştığını farkedip çantamı alıp otobüse bindim.

Yüzüme vuran ter kokularıyla harmanlanmış sahte parfüm kokularını alınca girişi olan ama çıkışı olmayan bir yola girdiğimi anladım.

Oturacak yer bulmayı geçtim ayakta duracak yer bile yoktu.

Köşede bir yere bok sineği gibi yapışıp kalmıştım. Yanımda ki dayı memleketteki bütün ter kokularını kendi üstüne almış gibiydi.

Dayının etrafında tutunacak bir demir olmadığı için üst demirdeki sarı lastiğe tutunuyordu.

Koltuk altının tam altında durduğum için resmen azrailimi görüyordum.

En kötüsü de evime daha 15 dakika vardi. Dayının koltuk altıyla resmen ağız ağıza geçen 20 dakikanın sonunda ineceğim durağa gelmiştim.

Kendimi resmen dışarı fırlatıp derin bir nefes aldım. Bu nefes seansını 50 kez tekrarladıktan sonra eve doğru yürümeye başladım.

Evimin bulunduğu mahalleye girince karşıma köpek sürüsü çıktı. Bu duruma hiç şaşırmadan yürümeye devam ettim.

Bizim mahallede karşınıza köpek çıkmazsa şaşırıyordunuz.

Yan yana dizilmiş olan evler arasında sıvasız tek katlı bir ev göze çarpıyordu.

Tabi ki o ev bizim evimizdi.

Evin önüne geldiğimde kapıyı çaldım. Annemin kapıyı açmasını beklerken aklıma ettiğim kavga geldi.Annem muhtemelen ağzıma sıçacaktı.

Gerçekten de öyle oldu.

Kapıyı açtığı anda benim içeri çekip bağırmaya başladı.

-Biz seni oraya oku diye gönderiyoruz sen kavga mı ediyorsun he!? Ben göstereceğim sana gününü.

-Of anne abartma ya kız beni kışkırttı ne yapsaydım yani.

-Çabuk odana git gözüm görmesin seni.

Annemin bağırma seansı sonunda bitmişti ve ben de odama doğru yol almaya başlamıştım. Kıç kadarlık odaya girip yatağımın üstüne okul çantamı fırlattım.

Okulun ilk gününden kavga etmem gercekten de iyi olmamıştı. Ama o Pelinsu şırfıntısına gösterecektim gününü.

Okulun ilk günü olduğu için hiç ödev vermemişlerdi. Uzanıp kitap okumaya başladım.

Akşam yemeğinde anne ve babamdan özür dileyip bu olayın tekrar olmayacağını söyledim.

Tabiki olacaktı ama.

Yemekten sonra biraz sosyal medyada gezindim. Birden Mert'in hesabına bakma isteği doğdu içime. Hemen kendime tokat atarak kendimi kendime getirdim.

Bu kadar aksiyon bana bile yetmişti. Çantamı yarin ki dersler için hazırlayıp yatağıma girdim.

Aptal Mert'in yüzü gözümün önünden gitmiyordu ve bu durum çok can sıkıcıydı.

Dayanamayıp telefonu elime alıp sosyal medyayı açıp Mert'in adını soyadını arama kısmına yazdım.

Karşıma gizli olmayan bir hesap çıkınca şaşırdım ama hemen hesabına girdim.

Genellikle kendi resimlerini ve hayvan resimlerini paylaşmıştı. İlk attığı resmi incelerken çok kötü bir şey olmuştu.

Evet resmi yanlışlıkla beğenmiştim.

Bir anlık şok geçirip hemen beğeniyi geri çekmiştim. Umarım görmemiştir diye dua ederek telefonu komodine fırlatıp utançtan battaniyeme gömüldüm.

Battaniyeyi ağzıma sokup küçük bir çığlık attım.

Kendimi uyumaya zorlayarak Mert'in fotoğrafı beğendiğimi görmemesini diledim.

slm.
bu bölümü yine Aythamin ile birlikte yazdık.
iyi okumalar oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın aq.

etiler badboyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin