Diana'dan...

16 2 5
                                    


    … Çimlerin hışırtısı gözlerim açık daldığım rüyadan uyandırdı beni. Geriye baktım. Öylesine bir bakış atıp önüme dönüyordum ki onun nerede görsem tanıyacağım altın saçları ayın zayıf ışığında parıldadı. Yüzümün ısındığını hissettim. Ne diyeceğimi bilemiyordum önüme döndüm ben de. Yanıma oturdu. Sessizlik. Rüzgarın çimleri usulca okşaması dışında. Tuttuğum nefesi bıraktım ve tüm bu olanları hayal edip etmediğimi düşünürken sesi kulaklarımı doldurdu.
    "Geceye benzetiyorum seni" dedi. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Duyacağından çok korktum. "Yıldızlarını herkese göstermiyorsun ama."
    Başımı ondan tarafa çevirmeye cesaret edemiyordum. Gözlerimle bir yıldızdan ötekine gittim ben de. Sürekli lambayı yakıp söndüren şu adamı düşündüm. Yıldızlar göz kırpıyordu.
    "Bazen gözlerinde tüm bir gökyüzünü görüyorum bazen tek bir yıldızın bile kalmamış gibi hissettiriyor."
    Bir rüzgar esti ve buklelerine vuran ay ışığı bir kovalamacadır tutturdu sanki.
    "Yapacağım en iyi benzetme değil belki ama şu yıldızları sayan adam vardı ya hani, işte, senin yıldızları saymaya ihtiyacın yok çünkü hepsi zaten içinde."
    Artık kalbimin bana attığı yumrukları duymamasının imkanı yoktu. Yine de baktım ona. Oradaydılar işte. Bütün bir gökyüzü. Gözlerinde.
    "Küçük prens" diye fısıldadık aynı anda. Bir kahkaha kopardı. Kalbimin olduğu yerde bir sıcaklık hissettim. Elini uzatıyordu. Tereddüt etmedim. Bu kez değil. Olmak istediğim şey gece değildi belki de ama gecenin gündüze olduğu kadar gündüzün de geceye ihtiyacı vardı. Hem yıldızlar… Gece de gündüz de paylaşıyor yıldızları. Gözlerine baktım. Ve onun bembeyaz eliyle benim gece kadar koyu elim birleşti. Gündüz ve gece. Tüm yıldızları gözlerinde. Biliyorum, benim de öyle.

Diana ve LukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin