Lucrezia bu duruma nasıl geldiğimi bir türlü anlayamıyordu! Büyü kulesinin efendisi, bir anda basit bir komplonun merkezine nasıl yerleşmişti? Sarayı saran gürültü, korkunun bir ürünü gibiydi.
"Gitmek zorundasınız Leydim! Prenses'i zehirleyen her kimse çok iyi plan yapmış olmalı. Bütün deliller sizi gösteriyor."
Sarayın ücra bir köşesinde kraliyet büyücüsünün genç kıza telaşla bir şeyler anlatmasını dinlemekten başka çaresi yoktu. Bir fare gibi kapana kısılmıştı. Üstelik buraya kendi ayaklarıyla gelmişti. Veliaht Prensin isteği üzerine… lanet takıntılı sevgisinin kendi ölümüne yol açacağını nereden bilebilirdi ki?
Haha! Prens beni görmek istiyor! Çok güzel olmalıyım!
Evet, Lucrezia saraya bu düşünceler eşliğinde hazırlanarak gelmişti. Üzerinde en şık kıyafetlerle ölümden kaçmak kolay değildi. Belki de bu giyeceği son güzel kıyafet olacaktı.
"Ama Luca, bunu ben yapmadım!"
Masumiyetimi Luca'nın karşısında kolay dillendirebilirdi. Sonuçta o kendi yetiştirdiği ondan birkaç yaş büyük öğrencisiydi. Her ne kadar ondan genç olsa bile herhangi bir büyücü tipik bir dahiden ders almakta bir sakınca görmezdi. Üstelik Luca'nın kendisini çok sevdiğini bilirken… Ne kadar Luca'nın karşısında rahat olsa da prensin karşısında onun suçlayıcı bakışları altında bunu söylemek o kadar da kolay olmuyordu.
"Size inanıyorum Leydi Lucrezia ama veliaht prensin ikna olacağını sanmıyorum. Prenses zehirlendi, şuan durumu hiç iyi değil ve onunla en son görüşen sizsiniz."
Lanet tanışmaları olmasaydı, onun yanına asla uğramazdı. Sadece o da değil, prensesi severdi. Onun kız kardeşi gibiydi.
"Bu sarayda kapana kısılmış durumdayım. Tam her şey iyiyken… bunu bana neden yapıyorlar?"
Luca biraz daha yaklaştı. Mırıldanır bir şekilde konuştuğunda öğrencisinin bu kadar dikkatli davranacağını düşünmemişti.
"Usta eğer başınıza bir şey gelirse o büyüyü kullanmaktan çekinmeyin."
"Bunun sonuçları olacağını biliyorsun. Yasak bir büyüyü kullanmanın sonuçlarını! Hem eğer yakalanırsam ihanetten öldürüleceksin!"
"Bu umrumda değil Usta. Şimdi gidin!"
Koridor boyunca koşmaya devam etti, limitine dayanana kadar. Bu saraydan çıkmak zorundaydı. Işınlanamazdı, sarayın etrafındaki bariyer bu tür büyüleri engellerdi. Lanet bariyeri kendi elleriyle yapmıştı. Kusursuzdu.
"Yakalayın büyücüyü!"
Bu duruma nasıl gelmişti? Nasıl bir oyunun içine düşmüştü? Saray bahçesi aptal bir dahinin öleceği yer miydi?
Nefesi kesildiğinde elbisesinin eteklerine takılıp yere düşmüştü. Etrafını saran şövalyelerle birlikte karşında ağır adımlarla gelen veliaht prensi görmüştü. Yutkundu. Gerçek buydu değil mi? Onun ellerinde bir ölüm. Suçsuz bir şekilde… Krallığın tek prensesini zehirlediği şüphesiyle. Üstelik kaçarak onların gözünde bu şüpheleri doğrulamış oldu. Kılıcını çeken prense baktı. Korkusu yoktu. Onu sevmişti. O benden her ne kadar nefret etse de.
"Son bir diyeceğin var mı hain?"
"Bir büyücünün son sözlerini duymak istemezsin!"
Ona hafifçe gülümsedi. Dudaklarından dökülen sözlerle birlikte şaşkınlığı artmıştı. Yasaklı büyünün sözleri dudaklarından dökülürken karnına saplanan kılıçla sözleri tekledi. Kanını tükürüp sözlerine devam etti. Ama Prens'in gözyaşı onun durmasına neden olmuştu.
"Özür dilerim Lucrezia!"
Büyünün son sözü, bedeninin son nefesiydi.
Sezon Finali
"Böyle sezon finali olmaz! Allah'ım bu kitabı neden okuyorum ki? Her finalinde hüngür hüngür ağladığımı bilerek!"
Ekim, elindeki kahvesini bankın bir köşesine bırakıp telefonunda e-kitap olarak yayımlanan dünyada en çok okunan roman olan Prensesin Ezgisi adlı kitabı, herkes tarafından beğeni toplayan bir klasik, okuyordu. Her sezonu büyük bir kaosla biten bir kitaptı ve genç kızların beğendiği bir seriydi. Ekim de onlardan birisiydi. Ve bu sezon favori karakterinin öldüğünü öğrendiğinde ki hüsranı büyüktü. Lucrezia karakteri iyi niyetli, herkes tarafından sevilen ama bir yandan da panik atak ve çevresi tarafından çabuk manipüle edilen birisiydi. Büyü kulesinin efendisi olması hala toy olan Lucrezia için sadece bir göstergeydi. Üstelik dahi olsa bile ondan faydalanıyorlardı.
Yorumlar kısmına girip seri bir şekilde yazmaya başladı.
"Lucrezia bu kadar kolay pes etmemeliydi, üstelik çok saçma yani ölemez. Ben yazsam daha iyi yazardım, hayır yani başrol değil diye bu kadar kolay ölmemeli. Şırfıntı kötü karakter Elissa'yı öldürsen her şey rayına oturup mutlu sona ulaşacaklar ama hayır… Lucrezia'mı öldürmeyi tercih ettin!"
Sinirle telefonunu cebine koyup kahvesini alıp yürüdüğünde bir anda karşısına çıkan arabayla kitlenip kalmıştı. Bedeninin aldığı darbe onu savurmuştu. Etrafına toplanan kalabalığı gördü. Sonrası sis gibi dağıldı böyle mi ölecekti? Daha yapması gereken bir sürü iş varken hem de…
Rahatlayabilir miydi acaba? Son nefesini almıştı.
Zaman büyüsü, yasaklanan büyüler arasındaydı. Çarklar döner ve geçmiş değişir, gelecek tekrar yazılır. Son asla aynı olmaz. Dallanan gerçeklik asla birbirini tutmaz. Yaşamanın özü buradan gelir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Masumum Majesteleri
Teen FictionPrensesin Ezgisi adlı romana kötü yorum yaptıktan sonra öldüm ve kendimi bir anda prensin elinde ölecek olan büyü kulesinin efendisi olacak Lucrezia'nın çocuk bedeninde uyandım. Önceliğim prensle iyi arkadaş olup kendimi kurtarmaktı ama neden kitab...