-7-

213 28 2
                                    

-7-

Lucrezia elinde sıcak çikolatasıyla ayaklarını koltukta sallarken, karşısında tartışan adamlara baktı. Babası olduğunu iddia eden büyü kulesinin efendisini düşünmeden edemiyordu. Kitap Lucrezia'nın ailesi hakkında hiç bilgi vermemişti. İnsan kaçakçılarının eline nasıl düştüğü, ya da ondan öncesi hiç yoktu.

"Hiç anlamıyorum Samuel! Böyle bir şeyi neden yaptılar?"

Ekim ister istemez, kitabın genelini düşünmeye kendisini zorladı. Hikayenin ana karakteri olacak iken bir anda yardımcı rol üstlenen Lucrezia cemiyette çok iyi karşılanmasa bile sarayda sevilen bir karakterdi. Yetenekli ama geçmişiyle barışık olmayan birisiydi. Kontes Walley onu en çok bu yönüyle rencide etmeyi severdi. Kimsesiz bir çocuk olduğunu vurgular hatta bir piç olduğunu bile ima ederdi.

Annesi olduğu iddia edilen kadın Tatianna Grace, Kontes Walley'in kız kardeşi idi ve ölümü tam bir gizem olarak kalmıştı. Kimin belli olmayan bir çocuk dünyaya getirmiş ve sonrasında, bulunduğu kalede ne tesadüf ki odasında aniden bir yangın çıkmış, çocuk ve kadın yanarak ölmüştü. Sanki bu, hikayede üstünkörü anlatılan çocuk eğlendirmek için oluşturulmuş basit bir hikaye idi. Gel gör ki, aynı zaman aralığında kulenin efendisi tüm çevre ile iletişimini kesmiş ve kendisini kuleye kapatmıştı.

Bu aslında Lucrezia'nın hikayesinin başlangıcı mıydı?

"Bunu kimin başlattığını araştırıyorlardı. Ama bana bahane üstüne bahane ile geldiler. Şimdi ise üç sene sonra çocuğumu canlı görüyorum. Onları yok etmemek için kendimi zor tutuyordum. Kraliyet ailesi bana köstek olmaktan başka bir şey yapmadı."

Hikayede kraliyet ailesi kule büyücüsü ölene kadar Lucrezia'yı saraydan çıkarmamıştı. Gerçekten tüm bu olanlar planlı mıydı? Veliaht prens bunu biliyor muydu? Nasıl yakalanmıştı? O hücreye nasıl girmişti? Nasıl bu kadar kolay kaçabilmişlerdi? Kule yerine saraya gitse, yine aynı şeyler mi olurdu? Tüm bunlar planlıysa Killian neden onu durdurmadı? Acıdı mı?

Bardağını elinden bırakıp soru yağmurun tuttuğu başını ellerinin arasına aldığında Cronos hızla kızın yanına gelmişti.

"Ne oldu? Bir yerin mi ağrıyor?"

Başını olumsuz bir şekilde salladıktan sonra Mikael gülerek kapıyı hızla açmış ve o şiddetle kapı duvara çarpmıştı. Lucrezia korkuyla irkilirken Cronos öfkeyle kalkıp Mikael'in ensesine bir tane vurmuştu.

"Hadi ama ne vuruyorsun?"

"Çocuğu korkuttun Mikael!" Cronos tekrar vururken Mikael, Samuel'e Lucrezia'nın yanına geçmesi için kaş göz işareti yapmıştı. Olayı anlayan adam hızla kızın yanına gelmişti.

"Kraliyetten bir mektup var!"

Samuel Lucrezia'nın kulaklarını kapatırken, Cronos'un bozuk ağzından çıkan küfürleri duymamasını sağlıyordu. Öfkeli hali, gerçekleri öğrendiğinden beri kızın gözüne bir hayli korkutucu gelmişti. Kızıl saçları bir an için alev almış gibi görünmüştü. Küfürleri son bulduğunda Samuel ellerini çekmişti. O sırada açık kapıdan pat diye içeriye dalan bir kadın, heyecanla etrafa baktı.

"Duyduğum gerçek mi?"

Lucrezia göz göze geldiği orta yaşlı kadına baktı. Gülerek hızlı adımlarla yanına geldiğinde yanaklarının sıkılmasıyla Ekim ne yapacağını şaşırdı.

Ben Masumum MajesteleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin