-4-

246 26 6
                                    

-4-

Lucrezia'nın kendine gelmesi fazla vaktini almıştı. Vücudunun yenilenmesi, fazlasıyla acı vericiydi ve acıyı kaldıramayan benliği bilinç kaybıyla kapatıyordu. Uyandığında vaktin ne olduğunu çıkaramadı. Ayak ucunda uyuyan Prens'e baktığında onun hâlâ gitmemiş olduğuna şaşırmıştı. Doğrulmaya çalıştığında tüm vücudu titredi. Kasılmış kaslarını hareket ettirdiğinde oluşan hareketlilikle küçük prens gözlerini açtı.

"Kendine geldin sonunda... Gözlerini açmayacağını düşünmeye başlamıştım."

Lucrezia elbette prensin düşüncelerinin farkındaydı. Dayak yemiş bir şekilde geldikten sonra yaşadığı bilinç kaybı onu korkutmuştu.

"Şu an iyisin öyle değil mi?"

Başını olumlu bir şekilde salladıktan sonra gözlerini tekrar ovuşturdun. Karnının guruldamasıyla duraksadın.

"Acıkacağını tahmin ettim!"

Cebinde mendile sarılmış ekmeği çıkardığında kendisine uzatılan ekmeğe baktı.

"Ben yedim merak etme. Üstelik bu gece kaçmak zorundayız, yarın beni götüreceklerini söylediler."

Elinden ekmeği aldığında, zaman kavramını düşündü. Saat şu an kaçtı? Gardiyanlar ekmek getirdiğinde öğlene doğru oluyordu, çünkü kendileri yedikten sonra artıkları getiriyorlardı. Lucrezia kafasını kaşıdı. Elbette Ekim olarak geçirdiği anıları ile birlikte biliyordu ki orjinal romanın başlamadığı zamandaydı ve anladığı üzere Lucrezia'nın anılarına da sahipti.

"Merak etme her şeyi planladım. Son iki gündür uyuyordun ve bende geceleri çıkıp gardiyanların düzenini ezberledim. Uyanmasaydın... sensiz gidecektim. Ama seni kurtarmaya gelecektim gerçekten."

Ekmeğinden bir ısırık alıp çiğnemeye başlarken başını yana eğip karşısındaki çocuğa baktı. Prensin umutla parıldayan gözlerini görüyordu. O zaman bu çocuk neden Lucrezia'yı hiç dinlemeden hemen öldürmüştü.

"Biraz daha zaman var! Uyumak ister misin?"

Olumsuz bir şekilde başını sallayan Lucrezia, karşısında yanan meşaleye baktı. Buradan çıktığında prens ile birlikte saraya gidemezdi. Orijinal hikayeye göre buradan nasıl kaçılacağı yazmıyordu ama atlanan zaman çizelgesiyle kaçtıktan sonra prensle saraya gitmesi sık sık ima edilmişti. Bu yüzden, saray yerine büyü kulesine gitmek zorundaydı. Hikayenin bu zamanıyla sesine kavuşmasına yardımcı olacak her üç senede bir çiçek açan bitkiye sahip olmalıydı. Yapması gereken çok fazla iş vardı.

"Hey!"

Korkarak prense döndüğünde ayağa kalkmış ve sana elini uzatmıştı.

"Vakit geldi!"

Elini sıkıca kavrayan küçük el ile hızla kalktı. Hâlâ elini tutmaya devam ediyordu ve umursamamaya çalıştı. Kapıyı açıp çıktıklarında diğer çocuklar ayaklandı.

"Bizi de kurtarın!"

"Bırakmayın!"

Prens kızın elini daha sıkı kavradı ve çıkmadan önce diğerlerine sessizce fısıldadı.

"Merak etmeyin! Muhafızlarla beraber geleceğim. Lütfen bekleyin!"

Sessiz adımlarla merdivenleri çıkarken, nöbet tutan ve gezinen adama denk gelmemek için gölgede bekledikten sonra arkasından yavaş adımlarla uzaklaştılar. Birkaç basamak daha çıktıktan sonra ahşap bir merdivenle karşılaştılar ve peş peşe yukarı çıktıklarında içerideki gardiyan 'kaçak var' diye bağırınca bir anda iki küçük çocuk hızla çalılıkların arasına saklandı.

Ben Masumum MajesteleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin