Six

34 7 46
                                    

Bölüme başlarken belirtmek istiyorum ki: Bölümü bir kere kontrol etmiş olsam da yine de bazı yerlerde hatalarım olabilir<3
İyi okumalar💜
.
.
.

Kader denilen olaya inanmazdı Jungkook.
Bu kavramın insanların yaşadıkları olumsuzluklara buldukları bir kılıf olduğunu düşünürdü. Veya herhangi bir olayı olağanüstü kılmak için kendi içlerinde verdikleri bir uğraş.

Ama şuan da kadere inanması için elinde yeterince delil varmış gibi hissediyordu, karşında oturan adam kaderin bir hediyesiymiş gibi geliyordu ona.

Sonrasında ise zaten bir sevgilisi olduğu detayı aklına geliyor ve puff kader kavramı yeniden yok oluyordu.

"Evet, anlattığın herşeyi bir araya getirdik. Şuan da ise bu anlattıklarını haklı çıkartacak delillere ihtiyacımız var. Yaşadığın şeylere şahit olan kimse var mı hayatında?"

"Hayır" dedi Jungkook içerisinde bulunduğu durumun rahatsız edici tonlamasıyla.

"Peki ya Namjoon hyung? O sana şahitlik edebilir."

"Edemez"

"Neden?"

"Çünkü onlara hiç bir şey anlatmamıştım o zamanlar."
Pişmanlığın vücudunu her bir taraftan sarmaya başlaması Jungkook'un yerinede huzursuzca kıpırdanmasına sebep olmuştu.

Jimin anladım dercesine bir kafa hareketi yapmıtı.

Jungkook anlamadığını biliyordu. Anlayamazdı zaten.
Neden en yakınım dediği kişilerden zorla evlendirildiği gerçeğini sakladığını anlayamazdı ya da neden boşanmak için dört yıl beklediğini, neden en başında evlendiğini.

Anlamaya çalışıyordu belki de ama hayır bu durumu anlayabilmesi imkânsızdı.

Belki de şuan da yaptığı bu, merak etme ben senin ne hissettiğini anlıyorum, havaları tamamen mesleki deformasyondu. Bu tip durumlarda insanlar kendilerini anlayan birinin varlığıyla rahatlıyor ve karşındaki kişiye daha çok güveniyordu. Ama çoğu kişinin aksine maalesef bu Jungkook'u rahatlatmıyor hatta aksine aşırı derecede rahatız ediyordu.

Sadece basit bir, seni anlıyorum, gerçek olmadığını bildiği halde kabullenmek zorunda olduğu bir yalandı.

"Pekala, öyleyse şöyle yapıyoruz. Buraya on maddelik bir liste oluşturdum.
Listeden en az beş tanesi kanıtlayabilmemiz gerekiyor ki mahkemede kendimizi savunabilecek bir şeyimiz olsun."

Jungkook ağır ağır başını salladı. Açıkçası nasıl kanıtlar gerektiği konusunda hiç bir fikri yoktu. Bir kanıt bulabilir miydi orası da muamaydı zaten.

Geringince dudaklarını dişlediğinde Jimin'in sesi araya girmişti.

"Gerilmenize gerek yok Bay Jeon. Henüz davayı açmadık yani hala uzun bir süremiz var kanıtları bulmak için."

Ama Jungkook babasını birazcık tanıyorsa bir tane bile kanıt bırakmazdı ortada. Herşeyi Jungkook'un alehine çevirmek için elinden ne geliyorsa yapardı. Ki elinden çok şey geldiği de aşikardı.

"Asıl problem şu." Dedi Jungkook aklındakileri diline dökerek.
"Babam bize sunacak bir kanıt bırakmayacaktır. Nasıl bulabiliriz ki?"

Jimin düşünceli bir tavırla iki elini çenesinin altına yerleştirdi. Oturduğu anda söylediği ve yanlızca iki yudum aldığı kahvesi artık buzlu kahve olma yolundaydı. Jungkook uzanıp kahveyi Jimin'in önüne iteledi. Jiminse sessizce kahvesinden büyük Bir yudum aldı.

Kafasını toparlaması gerekiyordu. Bu davayı kaybedemezdi, prensip meselesiydi, tehdit edilmişti ve bunun acısını bir şekilde çıkarması gerekiyordu.

TROUVAILLE / JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin