Age:10
Lexa dizlerini iyice kendine çekti. Annesini özlemişti. İsteksiz yerede olsa şu anda onun acısını çekiyordu. Annesinden geriye elinde hiçbir şey yoktu. Direkt gitmişti. Ne bir fotoğraf ne bir video, hiçbir şey. Annesini görmek istiyordu, bir kere bile olsa. Göz yaşlarını serbest bıraktı. Bir elma ağacının altında hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Aniden omzuna dokunan bir elle geri fırladı.
"Hey korkutmak istememiştim, üzgünüm." Lexa derin bir nefes alarak karşısında ki çocuğa baktı. Derin bir nefes alarak tekrar kalktığı yere oturdu ve göz yaşlarını sildi.
"Neden ağlıyorsun?"
"Annemi özledim." Lexa başını tekrar dizlerinin arasına alarak göz ucuyla başında ki çocuğa baktı. İnce yüzü, siyah saçları, yüzünde bulunan benleri ile fazlasıyla tatlı duruyordu. Çocuk mavi sırt çantasını yere koydu ve Lexa'nın yanına oturdu. Lexa nemli gözlerini ona çevirdi.
"Adın ne?"
"Lexa, senin?"
"Dylan, tanıştığıma memnun oldum." Lexa gülümsemeye çalıştı.
"Madem anneni özlüyorsun o halde yanına git."
"Annem öldü aptal." Lexa tekrar ağlamaya başladı. Dylan elini Lexa'nın omzuna koydu.
"Üzülme, eminim ki seni bir yerlerden izliyordur." Diye fısıldadı.
"Dylan, sen ruhsal acılarını nasıl dindiriyorsun?" Dylan yutkundu. Onun yöntemi herkesin kaldıracağı türeden değildi.
"Benim yöntemim pekte iyi değil." Lexa başını iki yana salladı.
"Umrumda değil. Sadece bana yardım et." Dylan çantasının önünü açtı. Ufak bir jileti dikkatlice avucuna aldı. Jileti Lexa'ya gösterdi.
"Benim için fiziksel acı, ruhsal acıdan daha akılda kalıcıdır."
_________________________________
Lexa eve geldiğinde Strange koltukta kitap okuyordu. Lexa'nın geldiği anlamıştı.
"Hoşgeldin Lexa." Lexa elinde tuttuğu jileti arkasına sakladı.
"Hoşbulduk baba." Strange Lexa'nın bu hareketine kaşlarını çattı. Lexa ise onun konuşmasına fırsat veremeden odasına koştu. Odasına girer girmez kapıyı hızla kapattı ve kendini yatağa attı. Elinde ki ufak hilete baktı. Sonunda acıları son bulacaktı. Zihini kendini fiziksel acıya yönlendirerek ruhsal acıyı hiçe sayacaktı. Jileti yavaşça sağ bileğinin üzerine yerleştirdi. Gözlerini yumdu ve jileti sertçe bileğine sürttü. Ağzından yüksek sesli bir çığlık atmamak için ilini ağzı koydu. Gözleri dolmuştu ve acıdan yüzü kızarmıştı. Kana bulanmış, titreyen parmaklarıyla sol bileğine jileti bastırdı. Bu sefer ağzından kaçan çığlığı engelyememişti. Strange Lexa'nın odasından gelen sesle kitabı masaya bıraktı kapının önüne geldi. Yavaşça kapıyı tıklattı.
"Lexa iyi misin?" Odadan ses gelmeyince Strange gerildiğini hissetmişti.
"Lexa cevap ver." Lexa cevap verecek bir hâlde değildi oysa ki. Yatağa uzanmış ve kana bulanan bileklerinin acısıyla gözlerini yummuştu.
"İceri giriyorum." Strange yavaşça kapıyı açtı ve başını içeriye uzattı. Lexa yatakta uzanıyordu ve hafifçe titriyordu. Strange yavaş bir şekilde yatağa oturdu.
"Lexa iyi misin tatlım?"
"E-evet." Lexa'nın çatallaşan sesinden Strange onun ağladığını anlamıştı. Kızın yüzünü görmek için eğildiğinde dona kaldı. Çarşafın büyük bölümü kanla kaplıydı.
"İnanamıyorum, sen ne yaptın!" Strange hızla Lexa'yı yatağa dik bir şekilde otutturdu. Gözlerini kızın üstünde gezdirdiğinde kana bulanan bileklerini fark etti. Bedeninin buz kestiğini hissedebiliyordu.
"Hayır...bunu yapmış olamazsın." Lexa'nın bileklerine bakmak için uzandığı sırada Lexa bileklerini kendine çekti.
"Lütfen dokunma." Canı yanıyordu, bu yüzünden anlaşılıyordu. Strange sinirle yüzünü sıvazladı.
"Lexa bana bileklerini göster." Lexa korkarak bileklerini babasına uzattı ve başını eğdi. Canı çok yanıyordu, aptallık etmişti. Strange ağlamaktan nefes alamayan kızın yüzünü görmek için nazikçe çenesini kavradı ve başını havaya kaldırdı.
"Sakin ol tamam mı?" Lexa başını salladı. Strange hızla kızın yanından kalktı ve banyoya koştu. Tüm hızıyla sağlık çanrasını aramaya başladı. Bir yandanda Lexa'nın neden höyle bir şey yaptığı düşünüyordu. Neden kendine zarar vermişti? Strange sonunda bulduğu sağlık çantasıyla birlikte Lexa'nın yanına geldi. Korkudan ve acıdan hıçkırarak ağlayan kızın karşısında diz çöktü.
"Şimdi bana bana bileklerini ver." Lexa titreyerek bileklerini ona uzattığında Strange acıyla iç çekti. Bilekleri çok kötü görünüyordu. Dirseğine kadar kuru kan kaplıydı, bileğinin kenarları çiğ et gibi görünüyordu. Strange çantadan çıkardığı pamuğu oksijenli suyla ıslattı ve kuru kanları sildi. Lexa acıdan bağırmamak için dudaklarını birbirine bastırmıştı. Strange eline aldığı batikonu kızın bileklerine kondurdu.
"Baba lütfen dur! Gerçekten yanıyor..." Strange kızın bileklerine üflemeye başladı.
"Sakin ol. Az kaldı birazdan bitecek." Lexa başını sallayarak gözlerini yumdu. Hata yaptığını anlamıştı. Belkide Dylan'ı dinlememeliydi yada yanlış anlamıştı. Sadece ufak bir çizik atması gerekiyordu ama direkt damardan kesmişti bileklerini. O bunun için bu kadar dayanıklı değildi. Strange eline aldığı ipi iğneden geçirdi. Lexa yatakta bir adım geriledi.
"Hayır baba!" Strange iğne ve ipliği yavaşça yere koydu. Gerçekten korkmuşa benziyordu. Strange kızın yüzünü iki elinin arasına aldı. Alnına yumuşak bir öpücük kondurdu.
"Korkma sakin ol. Kısa sürecek söz veriyorum." Lexa hıçkırarak başını salladı. Saçını kulağının arkasına koydu. Derin bir nefes aldı ve gözlerini yumdu. İğnenin geçişini hissediyordu. Derisinin çekildiği acıyla tekrar hissetti. Üç dikişten sonra diğer bileğini uzattı. Hâlâ canı yanıyordu. Ayrıca babasının tepkisinden de korkuyordu. Diğer bileğindede son kez iğnenin çekiştirildiğini hissetti.
"Bitti mi?" Diye sordu kısık sesle. Strange'de aynı ses tonuyla cevap verdi.
"Bitti." Lexa gözlerini açtı. Yeşil gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Önce Sargılı bileklerine baktı, sonrada Strange'e. Hızla Strange'in boynuna sarıldı.
"Baba ben çok üzgünüm, özür dilerim!" Strange gözlerini yumdu ve kollarını Lexa'nın beline sarıldı.
"Tamam sakin ol." Strange yavaşça Lexa'nın yanına yatağa oturdu.
"Lexa bunu neden yaptın?" Lexa başını eğdi. Korkudan Titriyordu. Neden korkuyordu ki? Strange onun korktuğunu anlamıştı. Elini Lexa'nın saçların attı ve kızıl tutamları tek tek geriye attı.
"Neden yaptın Lexa?"
"Baba ben bunu anlatmak istemiyorum." Strange derin bir nefes aldı.
"Lexa bunu bana söylemek zorundasın." Lexa bunu sadece annesinin özlemini unutmak için yapmıştı.
"Korkma Lexa. Hadi söyle." Lexa Strange'in gözlerini baktı.
"Ben sadece..." Strange Lexa'nın elini omzuna koydu.
"Sen sadece?"
"Annemi özlemiştim." Strange, Lexa'nın gözlerinde ki korkuyu görüyordu. Bu zamana kadar ona annesinin yokluğu hissettirmemek için her şeyi yapmıştı ama başaramamıştı. Lexa'nın bileklerine dikkat ederek onun elini tuttu.
"Lexa anneni özlemen normal ama bu yaptığın akıl alır bir şey değil."
"Ben üzgü-"
"Lexa ölebilirdin!" Strange sinirle haykırdığında Lexa babasının elini daha sıkı kavramaya çalıştı. Artık dayanamıyordu. Kendine zarar vermesi asla katlanılacak bir şey değildi. Onu öyle gördüğünde çok korkmuştu.
"Üzgünüm baba. Üzgünüm." Strange Lexa'nın saçlarını okşamaya başladı.
"Üzgün olmanı istemiyorum Lexa. Mutlu olmanı istiyorum." Lexa gülümsedi.
"Bana çok kızdın mı?" Kızmıştı evet ama bir o kadarda korkmuştu.
"Sana ne kadar kızdığımı bilemezsin Lexa." Lexa bileklerinde parmaklarını gezdirdi.
"Çok acıyor."
"Sadece dokunma." Lexa başını salladı.
"Bileklerini neyle kestin?" Lexa gözleriyle minderin altını işaret etti. Strange elini beyaz minderin altına attığında eline gelen soğukluk ile yüzünü buruşturdu. Elini minderin altından çıkardığında eline gelen jilete baktı.
"Bunu nereden buldun?" Lexa bütün olanları baştan sona anlattı. Bir yandanda ağlıyordu. Annesini bir kere bile görmeyi isterdi. Yaşıtları anneler gününde herkes anneleriyle konuşurken Lexa sadece uzaktan onları izliyordu.
"Herkes anne ve babaları ile bugün sunum için gelmişlerdi. Ebeveynlerin işlerini anlattıkları bir sunum ama benim kimsem yoktu." Lexa bazen aptalca düşündüğünü biliyordu. Babası vardı. Onun çok meşgul olduğu düşünerek bundan ona bahsetmemişti. Okulda onunla konuşan tek kişi Vanessa'ydı ve bu yüzden fazlasıyla yalnız hissediyordu. Strange Lexa'nın tuttuğu eline hafif daireler çizerek onu rahatlatmaya çalışıyordu.
"Lexa sen asla yalnız değilsin. Ben varkende asla olmayacaksın." Lexa kollarını tekrar Strange'e sardı şu anda sadece sarılmaya ihtiyacı var gibiydi. Strange parmaklarını kızının sırtında gezdirdi.
"Christine sana söylemem gerektiğini söyledi. Bense bunu reddettim-"
"Neden?"
"Sadece gereksizdi-" Strange hızla ayağı kalktı ve odada volta atmaya başladı.
"Lexa ben senin babanım. Senin ilgili her şeyi bilmeye hakkım var. Bunu sana defalarca söyledim."
"Biliyorum baba ama-"
"Aması falan yok! İyi bir baba olmayabilirim ama deniyorum!" Lexa dişlerini sıktı ve ağlamasını bastırmaya çalıştı. Lexa'da aynı şekilde ayağı fırladı.
"Sen iyi bir babasın. Bu benim hatamdı. Acısını benim çekmem lazım. Sadece sen hep meşgulsün! Bende kendi başımın çaresine bakmaya çalışıyorum. Seni yormak istemiyorum!" Strange başını iki yana salladı. Lexa onun kızıydı. İşide önemliydi ama asla kızından daha önemli değildi. Biraz daha burada kalırsa Lexa'nın kalbini ağır bir şekilde kıracaktı. Hızla odadan çıktı. Lexa ağlayarak yatağa oturdu. Artık hem fiziksel hemde ruhsal acı çekiyordu. Aptaldı hemde çok aptaldı. Lexa yatakta bağdaş kurdu. Aradan geçen yaklaşık 15 dakikadan sonra aşağıdan babasının sesini duydu.
"Yemek hazır." Lexa titreyen ayaklarını yataktan uzattı. Mutfağa gittiğinde yavaşça sandalyeye oturdu. Strange ona bakmamaya çalışarak tabağı önüne koydu. Lexa tam karşısına oturan babasına baktı. Böyle olmak istemiyordu. Masanın karşısına doğru uzandı ve babasının elini tuttu.
"Baba lütfen ben böyle olmak istemiyorum."
"Yemeğini ye Lexa." Lexa hiçbir şey demeden önüne döndü. Başını eğerek yemeğe baktı. En sevdiği yemekti bu.
"Mantar çorbası...en sevdiğim yemeği mi yaptın?" Strange bir şey demeden yemeği yemeye devam etti. Lexa çorban bir kaşık aldığında yüzünü ekşitti. Bilekleri gerçekten çok acıyordu. Kaşığı tekrar çorbanın içine koydu ve sandalyede geri yaslandı.
"Aslında aç değilim." Gerçekten fazlasıyla açtı. Belkide bu yemeği yemeyerek aç kalmalı ve yaptıklarının cezasın çekmeliydi.
"Canın yanıyor değil mi?"
"N-ne? Tabiki hayır sadece-"
"Yalan söyleme Lexa." Lexa babasının sert çıkışıyla başını önüne eğdi.
"Belki biraz." Strange yerinden kalktı ve Lexa'nın yanında ki sandalyeye oturdu. Önünde ki tabağı eline aldı çorbada ki kaşığı Lexa'ya uzattı. Lexa en başta şaşırsada tepki göstermeden yemeği yedi. Strange biten tabağı eline alarak oturduğu yerden kalktı. Lexa babasının kolunu tuttu ve gitmesini engelledi.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Elbette." Strange mutfağa giderken Lexa derin bir nefes aldı ve içeride ki koltuğa geçti. 5 dakika sonra Strange sessizce koktukta oturan kızının yanına geçti.
"Ne konuşmak istiyorsun?" Lexa kızıl saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Rahat bir konuşma yapmak istiyordu
"Baba ben gerçekten özür dilerim. Bilinçsiz davrandım. Bu aptallığı yapmama gerekirdi, seni üzmemem gerekirdi. Ben Sadece zihnimi başka yönlere çekmeye çalışıyordum. Annemin ölümüne neden oldum-"
"Lexa onun ölümü senin suçun değildi. Sana söyledim Sadece bir bebektin. Onun kendi kararıydı." Lexa yaşaran gözlerini sildi.
"Seninle küs olmak istemiyorum baba lütfen. Seni yormamak için kendim halletmeye çalışıyorum çoğu şeyi."
"Lexa sen beni asla yormuyorsun. Bana her şeyi anlatmanı istediğimi biliyorsun. Buna anneni özlemende dahil. Bu aptal düşünceyi aklından çıkar." Lexa başını salladı. Ağlamasına ramak kalmıştı.
"Üzgünüm..." strange Lexa'nın çenesinden tuttu ve onunla göz teması kurmasını sağladı.
"Sorun değil tamam. Artık anlaştığımıza göre bir daha asla böyle bir şey görmek istemiyorum . Ne olursa olsun bana anlatacaksın." Lexa gülümseyerek başını salladı.
"O zaman şimdi doğru yatağa. İtiraz istemiyorum." İkiside ayağı kalktığında Lexa kollarını babasına sardı. Strange en başta afallasada zaman kaybetmeden aynı şekilde sarıldı.
"Her şey için teşekkür ederim baba." Strange gülümseyerek kızın sırtını okşadı.
"Sorun değil. Unutma benim için senden önemli hiçbir şey yok." Lexa dişlerini göstererek gülümsedi. Hata yapmıştı hemde çok büyük bir hata. İhtiyacı olan tek şeyin içindekileri babasına dökmek olduğu şimdi anlıyordu
"Bir daha asla böyle bir şey olmayacak baba. Hemde asla..."Uzun zaman sonra bunada bir yeni bölüm geldi. Flashback kullanmak istemediğim için böyle bölümler yapıyorum. Sanırım bir iki bölüm sonra asıl olaya yani araba kazasına giriş yaparım. Fikirlerinizi bekliyorum ve sizi seviyorum.🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lexa Strange/Daughter Of Strange
Science FictionStrange'in kendisi gibi bir kızı olsaydı ne olurdu? Lexa Strange. Annesi Elena Wilson kızına bakamayacağını anlayarak onu Strange'e verirdikten sonra intihar eder. Strange var olduğundan haberi olmayan kızını kucağına aldığında artık yalnız olmadığı...