Stephen bir yandan elinde ki kalemle kağıda bir şeyler karalıyor, bir yandan da umutsuzca bilgisayar da konuşan adamı dinliyordu.
"Araştırmalarının tamamını inceledim...gönderdiğin tüm belgeleri okudum ama işe yaramayacak..." Stephen cevabın bu olduğunu biliyordu ama yine de bir umut dinlemeye devam etti.
"Hasarların ne kadar büyük olduğunun farkında olduğunu sanmıyorum." Stephen ekrana baktı ve konuştu.
"Durum şu-"
"En iyi doktorlar denedi ve başaramadı." Stephen elinde ki kalemi kenara bıraktı ve ısrarla kendini açıklamaya çalıştı.
"Anlıyorum olay şu-" Fakat adamın dediği şey tüm umutlarını tekrar yerle bir etmişti.
"Benden istediğin şey imkansız Stephen.
"Hadi ama..."
"Kendi adımı düşünmeliyim."
"Ettienne bekle, hayır-"
"Sana yardım edemem."
"Hayır, bekle!" Bilgisayarın ekranı kapandığında Stephen stresli bir nefes verdi. Çözüm yoktu, umut yoktu, hiçbir şey yoktu. Sinirle ellerini masaya vurdu ve yere düşen bilgisayarın kırılan ekranına baktı. Sinirliydi, acı içindeydi ve umutsuzdu, asla bundan kötüsü olamazdı.
🧡❤️🖤💙💜🧡❤️🖤💙💜🧡❤️🖤💙💜🧡
Lexa elinde ki ağda bezini bir kenara koydu ve yenisi eline aldı. Bu ağda işinden hiçbir zaman haz etmiyordu. Tam bezi kolunu yapıştıracaktı ki içeriden gelen kırılma sesleriyle korkuyla yerinden sıçradı. Babasının yine bir şey sinirlendiğini anlamıştı. En son birisiyle elleri hakkında bir konuşma yapacaktı. Başarısız olmuştu. Odasından çıktı ve babasının yanına geldi.Titreyen ellerini başının üstünde birleştirmiş öfkeyle yerde ki kırık bilgisayara bakıyordu. Lexa tam onun yanına ilerleyecekken kapının açılma sesiyle başını oraya çevirdi, gelen Christine'di. Lexa okula gittiği zamanlarda Stephen ile Christine'nin ilgilenmesi için ona bir yedek anahtar vermişti Lexa. Tabii Stephen'ın bundan haberi yoktu. O sadece Lexa'nın anahtarı Christine'nin arada ziyarete gelmesi için verdiğini zannediyordu.
"Selam." diyerek içeri girdi genç kadın.
"Hoş geldin Christine." diyerek el salladı Lexa.
"Hoş bulduk Lexa." Bakışları gülerek kızdan Stephen'a geçtiğinde onun bu ümitsiz haliyle gülüşü hemen solmuştu.
"Yapmayacak." Stephen bakışlarını baktığı boş duvardan çevirmeden iki yana salladı. Lexa babasının bakışlarında ki o boşluğu gördüğünde sıkıntıyla bir nefes verdi.
"Vasat biri." diyerek düşüncesini dışa vurdu. Stephen ayağı kalktı ve arkasında ki büyük cama ellerini dayadı. Christine masaya doğru ilerledi ve elinde ki poşetleri oraya koydu, o sırada Stephen konuştu.
"Tokyo'da yeni bir prosedür var. Donör kök hücreleri yetiştiriyorlar...sonra toplayıp 3D yazıcıyla bir yapı iskeleti basıyorlar."
"Baba-"
"Eğer biraz borç bulabilirsem-"
"Stephen-"
"sadece ufak bir borç 200.000 bin dolar." Christine birkaç adım ileri attı ve adamı kendine getirmek için konuşmaya başladı, Lexa ise sadece ikisinin konuşmasını dinlemeye karar vermişti.
"Sen parayı her zaman kazanabildiğinden hızlı harcardın...şimdi olmayan parayı harcıyorsun. Belki de son vermeyi düşünmenin zamanı gelmiştir." Lexa'da Christine'in dediklerine katılıyordu ama babasının daha fazla üzülmesini istemediği için asla dile getirmemişti. Stephen başını tekrar ellerinin arasına aldı ve titreyen sesiyle zorda olsa konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lexa Strange/Daughter Of Strange
Science FictionStrange'in kendisi gibi bir kızı olsaydı ne olurdu? Lexa Strange. Annesi Elena Wilson kızına bakamayacağını anlayarak onu Strange'e verirdikten sonra intihar eder. Strange var olduğundan haberi olmayan kızını kucağına aldığında artık yalnız olmadığı...