sekizinci bölüm

495 46 94
                                    

Yanağıma değdirdiği eliyle hafifçe çeneme dokunduktan sonra nefes alış verişlerimin derinleştiğini fark etmemiştim.

"Söyle, hazır olup olmadığıma ben karar veririm." 

Zil çalarken hafifçe gülümsediğini gördüm, dudaklarına kayan gözlerim yüzünden oluşan boşluktan yararlanarak kulağıma eğildiğinde, "Senden emir almıyorum," diye fısıldadı. Sıcak nefesi kulaklarımı okşamıştı. Geri çekilirken dudaklarını yanağıma sürttüğünde, hayır, bastırdığında karşımdaki duvara bakakaldım, ardından geri çekilerek gözlerini gözlerimden çekmeden sınıfına girdi.

Koridor öğrencilerle doldu. Herkes sınıfına giriyordu. Sınıf kapısına döndü gözlerim ama orada yoktu. Burada yoktu. İçeri girmişti. Gitmem gerekiyordu. Sınıfa öğrenciler giriyor, bana garip gözlerle bakıyorlardı. Hareket etmeliydim. Hareket etmeliydim. Ne zaman yanıma yaklaşsa kararlı tavrım tuzla buz oluyordu, beni aptala çevirmesine izin vermemeliydim. Alt tarafı dudaklarını yanağıma değdirmişti. Alt tarafı o aptal, güzel, keyfine giden bir şey gördüğünde kıvırdığı dudakları.

Hayır Han. Hayır. Onu yapmıyoruz. Fazla düşünmüyoruz. Donup kalmıyoruz.

O, Lee Minho. O, istediği her şeyi elde etmek için her şeyi yapar.

Ve o, beni önce avuçlarının içine alıp sonra ezebilmek için yapıyor tüm bunları.

-

Son sınıf olmanın verdiği ağırlıkla beraber ekstra yoğun ve stresli geçen ilk sınav haftamızın bittiği akşam, mutfakta kendime ödül olarak yapması ayrı uzun, yemesi ayrı uzun süren tavuklu mantarlı makarnadan yapıyordum. Mutfak tezgahında tavada pişireceğim malzemeleri doğrarken Kai telefondaydı, bu akşam sınavların bitişini kutladıkları bir parti vardı ve makyajını yaparken bir yandan da benimle sohbet ediyordu.

"Koca bir haftanın bir anda bittiğine inanamıyorum."

"Sınav haftaları çabuk geçiyor," diye mırıldandım doğradığım tavukları tavaya atarken. "Kiminle gidiyorsun partiye?"

"Seninle."

"Kai," Elimdeki tahta kaşıkla mutfağın ortasında, ağırlığımı tek ayağıma vererek sanki yüzüne bakıyormuş gibi telefonuma baktım. "Mutfakta yemek yaptığımı biliyorsun."

"Yemeğini yarın da yiyebilirsin ama yarın gidebileceğin bu kadar efsane bir parti olmayacak."

"Bu partiyi efsane yapan ne?"

"Hm... Bilemiyorum. Belki çok iyi müzikleri olan bir yerde olduğu için olabilir, ya da barista olacağı için. Ya da okuldaki herkes geleceği için. Ya da sınavların bittiği akşam olacağı için." Güldü. "Ciddiyim, normal bir haftada gittiğin partiyle , sınav haftası sonunda gittiğin aynı olmuyor. İnsan aşırı rahatlıyor."

"İnsanların arasında olmayı sevmiyorum."

"Taehyun ve Soobin, o gün videonun kesilmemiş halini koca salonda herkese izlettiklerinden beri kimse seninle uğraşmıyor, farkında mısın?"

Kafamı salladım. 

"Farkındayım ama bu geçmişte olanları unutacağım anlamına gelmiyor. Aklımdan çıkaramıyorum Kai. Bütün o insanlar, eğlenmek için gittiğim o partide olacaklarsa eğlenebileceğimi sanmıyorum."

"Haklısın." Seslice nefes verişini duydum. "Aklımı kurcalayan bir şey var. Minho'nun videoyu bulup herkese izlettirmesine başka bir kalıp uyduramıyorum. Eğer seni elde etmek için oyun oynuyorsa bile bundan sonra gözüne girmek için okuldakilerin sana bir şey yapmasına izin vereceğini düşünmüyorum."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 12, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ikigai, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin