Tuanadan
Ağzıma attığım kahvaltılığı çiğnemeden yutuyordum. Boğazım acıyordu ama umrumda değildi. Hemen bitirmem gerekiyordu. Hızlı hızlı yiyordum. Ve bu benim bogulmama sebeb oluyordu. Kafamı kaldırdığımda Canım ailemin garip bakışları ile karşılaştım. Hepsi neden böyle anormal olduğumu düşünüyordu galiba. Hehe.
"Yavaş ye ölücen lan!" Diye abim insan değilmişim gibi bakıyordu. Takmadım tabaktaki son domateside çatala batırıp ağzıma atıp ayağa kalktım. Çantamı aldım.
"Nereye?" Diye sordu ablam . Çantamı bir koluma taktım. Ona döndüm.
"Okula" dedim. Nereye gidecektim ki zaten. Kapıya doğru irelledim.
"Daha erken Nereye gidiyorsun!?" Diye tısladı her boka karışan abim. Göz devirdim.
"Senden mi izin alıcam!?" Dedim umursamazca. Abimin birşey demesine izin vermeden evden çıktım. Arabaya yaklaştım. Özel şoförüm Berkan abi kapıyı açtı. Gülümseyip arabaya oturtum. Kapıyı kapattı. Ve oda öne geçti arabayı sürmeye başladı. Kafamı cama yaslayıp gözlerimi kapattım. Ve gülümseyen, gözlüklü, kıvırcık saçlı, ela gözlü, burslu çocuk belirdi. Tanrım!. Bir insanın hayali bu kadar mı güzel olur!?. Güzel Yarabbim özene bözene yaratmış. İster istermez yüzümde tebessüm oluştu. Burslu çocuk mutsuz olsam bile beni gülümsetiyordu. Sadece hayalini kurmak beni mutlu ediyordu. Aradan geçen 10 dakikadan sonra okula varmıştık. Hemen arabadan indim ve koşar adımlarla okula, sınıfa irelledim. Özlemiştim. 1 dakika görmesem özlerim. Sınıfın önüne geldiğimde hiç düşünmeden içeri girdim. Ve onunla karşılaştım. Arka sırada oturuyordu. Sınıfta kimse yoktu. Sadece o ve ben vardık. Kitap okuyordu ben sınıfa girince kafasını kaldırdı. Beni görünce kafasını eğdi ve kitap okumaya devam etti. Çok masum bakmıştı. Sanki dünyanın kötülüklerinden habersizdi. Dışardaki hayattan habersiz yaşıyordu sanki. Ama aslında herşeyin farkındaydı ve sadece susmayı tercih ediyordu. Sırama geçtim. Ben pencere ve ortada 2 ci sırada oturuyordum. Oda en arka sırada cam kenarında oturuyordu. Ah ah. Bazen düşünüyorum onu ne kadar sevdiğimin farkındaymıydı acaba. Ben ona ilk görüşte vurulmuştum. Bu basit bir hoşlantı değildi. Ergence görünebilir. Ama ben ona çok bağlandım. Hayatımın aşkı, değerlim burslu çocuk Çağan Efe ak. Sınıfa ilk girdiğinde ufak çaplı şok geçirmiştim. Nasıl bir melekti bu? . Çok masum çok tatlıydı. Gözlüklü erkekleri sevmem. o çok farklıydı. Diğer erkeklerde gözlük çirkin dururdu. Ama çağanda ayrı bir şirinlik katıyordu. Zaten herşey yakışırdı ona . Çuval giyse bile yakışırdı. Alttan alttan Çağana bakıyordum. O ise kitapa dalmıştı. Kafamı sıraya koydum ve ona bakmaya başladım. Dikkatini öyle vermiştiki dünya yansa haberi olmazdı. Onu izlemek o kadar güzeldi ki. Bütün günü hiç sıkılmadan onu izleye bilirdim. Saatlerle izlesem bile doyamam ben ona. Bazen düşünüyorum ne zaman bu kadar kapıldım ona. Tuana naz Tiryaki elde edilmesi zor olan kızdım. Ama hiç farketmeden kendimi ele vermiştim. Kesintisiz izliyordum onu. Aniden kafasını kaldırıp bana baktı. Eyvah! Yakalandım. Anlık gelen telaşla hemen ayağa kalktım ve sınıftan çıktım. Duvara yaslandım. Elimi kalbime götürdüm. Kalbim deli yarış atı gibiydi. Çok hızlı çarpıyordu. Derin derin nefes aldım.
"Tuana?" Adımı duymamla kafamı kaldırdım. Ve karşımda Ülküyü gördüm. Ülkü hilal best friendim. Arkadaşım, canım.
"Tuana iyimisin?" Dedi ülkü evet biraz garip görünüyordum. Duruşumu düzelttim. Boğazımı temizledim.
"İyiyim. Sadece sınıfta bunaldım. Buarada günaydın" dedim ciddi halimle.
"Sanada günaydın. Hadi sınıfa girelim" dedi . Başımla onayladım. Sohbet ederek sınıfa girdik ve sıramıza oturduk. Ülküyle oturuyorduk. Sınıf yavaş yavaş doluyordu. Ve her zamanki klasik lafları duyuyordum.
"Günaydın Tuana"
"Naber Tuana"
"Bugünde mükemmelsin Tuana"
Vesaire vesaire. Hep duyduğum laflar. Ama pek takmıyordum. Keşke çağan da dese. Çağan dese muhtemelen kalpten giderdim amk. Bir bakışıyla ne hallere düştüm. Zil çaldı. Hoca sınıfa girdi. Welcom to sıkıcı ders!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Love
Fanfiction"Bu basit bir hoşlantı değildi. ergence görünebilir ama ben ona çok bağlandım. Aramızda mesafe olsa bile o benim için çok değerli"