Shoto'dan...
"SHOTO! YETERİNCE ÇABA SARF ETMİYORSUN! BUNDAN SONRA ÇALIŞMA SAATLERİN ARTACAK!"
"Ama-"
"AMASI MAMASI YOK! ODANA GİT!"
"Tamam baba..."
Odama doğru ilerledim. Hızla yatağıma girip yorganımı üzerime çektim. Bu aralar beni ek olarak çalıştırması yetmiyormuş gibi, birde saatleri artırması sinirimi bozdu. Ama uyumam gerektiği için, bunları bir kenara bırakıp uykuma daldım.
Ertesi gün (Sabah, 10:22)
İçeriden gelen bağırışma sesleri ile uyandım. Ses gelen odaya gittiğimde, Natsuo ile Endeavour'un kavga ettiğini gördüm. Alıştım demeyeceğim, alıştık diyeceğim. Çünkü Fuyumi ablam ile aramızda pek bir fark yok. Neyse, ben odama gidip hazırlanıp günlük rutinleri falan yaptım. Bugün okul yoktu, bende kendimi kahvaltı etmeden dışarı attım. Kahvaltı için gittiğim yerde paramı çıkaracakken paramın yanımda olmadığını farkettim.
"Ya bu bir şaka mı?! Offf!" diye bağırdım. Tabii o kadar sesli değildi fakat yine de bana bakanlar oldu. Ama emin olun, bana bakan kişiler umurumda değildi. Eve geri dönmek de istemediğimden dolayı, öyle yürümeye devam ettim. 20 dakika sonra omuzuma dokunan el ile irkildim.
"Selam Todoroki-kun!" dediğinde bunun Midoriya olduğunu anladım. Arkama döndüm.
"Oh, selam Midoriya ve Bakugou." evet Bakugou da oradaydı.
"Neden yalnız yürüyorsun Todoroki-kun? Biri ile buluşmaya mı gideceksin yoksa?" dedi kıkırdarken.
"Hayır, buluşacağım birisi yok. Sadece yalnız yürümek istedim."
"Bize katılmaya ne dersin? Kacchan da çok sevinir doğrusu!" Bu sefer yüzünde anlam veremediğim bir gülümseme vardı. Bende Bakugou'ya döndüm.
"Gerçekten öyle mi Bakugou??"
"Ha-"
"Tabii ki de öyle Todoroki-kun! Şimdi de seni soba yemeye götürecek zaten. Benim de annem aramıştı. Gitmem gerekiyor, görüşmek üzere!!" Derken gitti.
"Görüşmek üzere?" Dedim bende, şaşkındım. Ne ara gitmişti ki?
"Ahh, şu aptal inek!"
"Beni soba yemeye götürmek istemiyorsan anlarım. Zorunda değilsin." Ama çok açtım...
"Götüreceğim. Beni takip et." dedi ve bende onu takip etmeye başladım.
Biz soba yemeye geldiğimizde bir masaya oturduk ve sobalarımızı sipariş ettik. Biraz garip davranıyordu. Okulda da bu aralar bana eskisi kadar bağırmıyor, sürekli kızarıyordu. Çok sıcak oluyor sanırım, belki de özgünlüğümden kaynaklanıyor olabilir.
Sobalarımızı yedikten sonra ödemeyi yaptı ve çıktık. Eğer yanımda para olsaydı ona asla ödetmezdim. Ama biliyorum ki o da bana ödettirmezdi.
"Hadi lunaparka gidelim yarım p*ç." dedi bir anda. Şaşırmıştım, bir anda pat diye böyle bir soru sorması değil sadece, "onun" , "bana" böyle bir soru sorması beni şaşırtmıştı.
"Yarım p*ç? Neyse zaten gitmeyelim desende gideceğimiz için sıkıntı yok."
"Uhmm, tamam?" Ona asla karşı gelemeyeceğim için direkt kabul ettim. Zaten lunaparkları seviyorum. Çocukken o pislik adam götürmediği için hiç gitmedim. İlk defa geçen sene Midoriya ile gelmiştik.
Lunaparka ikinci gelişimdi. Bir öncekinde ben yüksekten korktuğum için dönme dolaba binememiştik. Ona binmeyi istiyorum ama bir o kadar da korkuyorum...
"Neye binelim?" diye soran Bakugou'ya aval aval baktım. Gözlerim dönme dolaba kaydı.
"Tamam, o zaman dönme dolaba biniyoruz."
"Ama-"
"Ben bilet alacağım."
Beni dinlemeden bilet almaya gitti. Bir çok bilet almıştı. Hemen hemen hepsine binmek için yeterliydi. Dönme dolaba doğru gittik. Ben açıkçası yüksekten aşırı korkuyor olduğum için geriliyordum.
"Ne oldu? Korkuyor musun? Bebek!" Dedi Bakugou gülerken. Sinirimi bozuyordu! Ama gerçekten de korkuyordum...
"Yükseklikten korkuyorum biraz sadece. O kadar."
"O zaman buna binmemiz iyi olacak!"
Cidden yükseklikten korkmam bu kadar komik mi? Tabii söz konusu Bakugou olunca her şey komik.
"Hadi bin, bebek!"
İlk baş bu sözü yanlış anlayıp kızardım ama sonra korktuğum için söylediğini anlayınca toparladım. Binerken içim daralıyordu. Kalbim bir anda hızlanmaya başladı alet çalışmaya başlayınca. Çok korkuyordum...(Sondan ikinci cümleyi yanlış anlayanlar kendini belli etsin. ĞLSHSKSVXLA)
"Bir bebek gibi korkuyorsan sarılabilirsin. Belki o zaman korkmayı kesersin." Ne-
Bunu çekinerek de olsa gerçekleştirdim ve sarıldım. Biraz daha yukarı çıktığımızda manzaranın güzelliğine baktım. O kadar güzeldi ki aşık oldum.
Akşam lunaparktan çıkınca (17:58)
Lunaparktan çıktık ve ilerlemeye başladık. Ona sormak istediğim bir soru vardı. Cesaretimi toplayıp sordum.
"Lgbt'yi destekliyor musun? Ya da bir üyesi misin?" (Daha hızlı sorulamazdı cidden.)
"Ne-"
"Oh, üzgünüm aniden sordum. Cevap vermek zorunda-"
"Evet destekliyorum ve hatta üyesiyim." (Çüşş sakin bu ne hız.)
"Gerçekten mi?!"
"Evet."
Neden böyle bir soru sordum bilmiyorum ama bunun dönüşü yok.
"Neden sordun? Sende bir üyesi misin?"
"Evet... ve bunu babamdan saklıyorum. Öğrense neler olur kim bilir...?"
Neler olmaz ki? Beni evlendirmeye bile çalışır. Ondan beklerim açıkçası.
"Baban desteklemiyor mu? Üyesi değil falan ama-"
"Nefret ediyor o pislik. Bende ondan nefret ediyorum. Şerefsizin önde gideni o. Pislik, aptal, gerizekalı, şerefsiz, salak, oro-" (Sakin yawrum, bende bu çocukları çok hiperaktif yazdım yaw.)
"Lan sakin! Bu ne nefret böyle."
"Bana yaptıklarını bilsen sen bunlarla yetinmezdin emin ol."
"O zaman şu kafeye oturalım ve anlat."
Ona anlatmam şimdi uygun mu bilmiyorum, ama şimdi anlatacağım, onu biliyorum.
Merhabalarr! İlk kitabımı yazmaya başladım ve buna en sevdiğim ship ile başlamak istedim. Cringe olabilir üzgünüm yani ilk bölümü yazalı uzun zaman oldu ve şahsen tekrardan baştan süzüp değiştirmeye biraz üşendim... Umarım beğenirsiniz.
Neyse ben çok fazla konuştum. İyi günler/geceler!!!
<804 Kelime>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lunapark-BakuTodo
Teen FictionAslında açıklanacak pek fazla şey yok, spoiler vermek istemiyorum ^>^. Semebaku Uketodo BakuTodo sevmiyorsan çıkabilirsin! ♡ Tamamlandı. 13/07/23, bakutodo, #1