Merhaba, dördüncü bölüme hoşgeldiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen. İyi okumalar💜
Sevgi neydi? Sevmek, sevilmek neydi? Biri beni sevmeyeli uzun zaman oldu. İlkaokulda ve ortaokulda , hiç arkadaşım olmadı. Şimdi de yok gerçi. Tenefüslerde tek başıma duvar diplerinde oturur onların oyunlarını izlerdim. Oynamak isterdim ama biliyordum ki beni oyunlarına almayacaklardı. Boşuna ümitlenmek gerekmiyordu. İnsanlar beni sevmezken hayvanlar sevmişti. Hayvanlar insanlar gibi değil, onlar sizin iyi bir insan olduğunuzu hissediyorlar. Onlar beni hiç sorgulamadan sevdiler, onlar beni sevdi bende onları. Siz bir kediye sarılınca ne hissedildiğini bilir misiniz? Öyle güzel bir duygu ki anlatılamaz. Üzüldüğünüzde anlarlar, sarılırlar, hem de öyle bir sarılırlar ki sarılmaları yumuşacıktır. Sadece kediler değil tüm hayvanlar. Sıcacıktır onların sarılışı. Size sevgiyi hissettirir. Kaç kere hayvanlarla sokakta uyudum saymayı uzun zaman önce bıraktım. Okuldan çıkıp onların yanına giderdim. Onlar olmuştu benim arkadaşlarım, sonsuz arkadaşlık bizimki. Çocukluğumdan bu yana hep onlar vardı yanımda. Okuldayken, diğer çocukların arkadaşlarıyla gülüp oynadıklarını görürdüm, düşünürdüm acaba benim ne zaman böyle bir arkadaşım olacak diye. Belki bir arkadaşım olmasa bile bir aile isterdim. Ama hiç olmadı. Çocuk yurduna gelen anne baba adayları beni görünce sevmezlerdi çünkü çocukken vücudumda çok fazla yara izi vardı. Çocukken yaramaz değildim ama yurttaki çocuklar sürekli bana sataşırlardı. Neden mi? Bilmem galiba farklıyım diye. Aslında onlarda pek farklı değildim tek fark vücudumdaki izlerdi. Yurtta şiddet gördüm bu yüzden o izler yaklaşık on yanına gelene kadar geçmedi. Sonra da büyüdüm işte. Şimdi bir şansım var, o kadın bana bir anne olacaktı belki de.
Saat kaçtı bilmiyorum ama çok geç olmuştu. Sanırım bir veya iki civarıydı. Yatağımın önünde yere oturmuş, dizlerimi kendime çekmiş, kollarımı dizlerime dolamış bir şekilde önümde duran masa lambasını izleyerek düşüncelere dalmıştım. Masa lambasının beyaz ışığı, karanlık odamın tamamını aydınlatmasa da beni karanlık korkumdan koruyordu. Ne zaman karanlıktan korksam bu lamba beni korurdu.
Düşünceler kafamı kemiriyordu. Bir yanım dağru bir karar aldığımı, diğer yanım çok yanlış bir karar aldığımı, herşeyin daha kötüye gideceğini söylüyordu. Bazen, hayatı akışına bırakmaya karar versem de düşüncelerim beni rahat bırakmıyor. Kafamdaki sesler susmuyor ve herşeyi sorgulamama neden oluyorlar. Onları susturmayı deniyorum ama başaramıyorum. İç sesim arkadaşım gibi fakat bazen çekilmez oluyor. Bir şey düşündüğüm zaman önce başka birşey diyor, beş dakika sonra başka. Şimdi ise o kadına bağlanmaktan korkuyorum. Ya hayat onuda benden alırsa. Arkadaşım olsun istiyorum ama onlara fazla bağlanmaktan ve onları üzmekten korkuyorum. Mutsuz olmak ve kimseyi mutsuz etmek istemiyorum.
Dışarıdan bakan insanlar umursamaz, kafaya takmayan biri olarak görüyor ama içimi göremiyorlar.Masa lambasını yanında duran telefonumu alıp biraz sosyal medyada gezindim. Kafamı dağıtmak istiyordum.
Daha çok sıkılınca yerimden kalkıp, odanın ışığını açtım, yerde duran masa lambasını alıp kapattıktan sonra çalışma masasının üzerine koydum. Çalışma masasının üzerinde duran, bitmesine on sayfa kalmış kitabımı aldım, yatağımın üzerine oturup okumaya başladım. Bir veya iki dakika geçtikten sonra kapının çalınmasıyla korkarak sıçramam bir oldu. Düşünceler yeniden kafamı ele geçirmeye başladı. Kim gelmişti ki? Hem de bu saatte. İçimi bir korku kapladı o an. Kitabı yatağın üzerine bırakıp yataktan indim. Kapıya doğru ilerledim. Attığım her adımda korku daha çok içime işliyordu. Kapının sert bir şekilde tekrar çalınmasıyla, korku kalbimin tam ortasına yerleşti. Korku hiç beklenmedik bir anda gelen bir duyguydu. Birden gelir engelleyemezsiniz. Önüne metrelerce uzun bir duvar da örsen, kalın demir zincirlerle kalbinin kapısını kapatsanda bu duyguyu engelleyemezsin. Çok korkak bir insan değilimdir. Ama 'Neden kavgalardan kaçıyorsun?' derseniz, kendimi korumayı bilmediğim için korktuğum için değil. Kelimelerle kendimi korurum ama işin içine şiddet girdimi ben orada yokum demektir. Şiddeti pek sevmem, insanlardan nefret etmeyi bile. O, insan bana ne kadar kızmışsa da, ben ona ne kadar kızsam da nefret edemem. Bağırırım, çağırırım sonra da söylediklerimin çoğundan utanıp genelde özür dilerim. Kızdığında insanları üzmek hoşuma gitmiyor ve bunu çok fazla yapıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIĞIN VE KARANLIĞIN AŞKI
Novela JuvenilTek arkadaşı hayvanlar, yağmur ve iç sesi olan Tuhaf, bir gün evlat edinilir. Onu evlat edinen kadın sayesinde hayatı değişir, arkadaş edinir ve birçok insanın hayatına dokunur. Ve sever... Farklılıkları yüzünde dışlanan IŞIK , hayattan bıkmış hiç...