Odada uyanan ilk kişi ben olmuştum, ilk başta çevreyi sorgulasam da sonra derin bir nefes alabilmiştim. Burada uyanmak sandığımdan daha garip hissettirmişti. Başım çok fena ağrıyordu ve bu düşünmemi zorlaştırıyordu. Ayağa kalktığımda gözüm kararmış ve sendelemiştim. Düzelmesi için kendime zaman verdim. "Demir eksikliği" diye mırıldandım, alnımı ovuşturarak banyoya gittim. Lavaboya yaslandığımda başımı kaldırıp aynadaki yansımama baktım. Hem babamı hem de annemi görüyordum aynaya her baktığımda, ikisine de öyle çok benziyordum ve bununla öyle çok gurur duyuyordum ki.
Yüzümü yıkayıp saçlarıma şekil verdim. Banyodan çıktıktan sonra yerde duran çantamdan gri bir eşofman ve siyah oversize tişört çıkardım. Üstüme geçirdikten sonra ne yapacağımı bilemedim. Kimseyi uyandırmak istemiyordum ama böylece bekleyemezdim. Ginny'nin komodinindeki saate baktım, yediyi kırk altı geçiyordu.
Odayı inceledim, herkesin bir bölümü vardı ve kendi tarzlarına göre düzenlemişlerdi ama benim kısmım tamamen boştu. Gelirken yanımda sadece bir sırt çantası vardı, fazla eşya getirmemiştim. Okul eşyalarım bile yoktu. Bu konuyu Dumbledore'la konuşmalıydım.
Belki de hemen şuan halledebilirdim. Dumbledore'un yanına uğramak için uygun zaman mıydı? Saat çok erkendi ama acelem vardı. Derslerdeki açığım azımsanacak gibi değildi ve arayı kapatmak için kitapları almam gerekiyordu. Neden her şeyle ben ilgilenmek zorundaydım ki. Kimse yardımcı olmayı bile denemiyordu, sesimi çıkartmazsam akıllarına da geldiğim yoktu zaten. Söylenerek odadan çıktım.
Dumbledore'un odasının nerede olduğunu az çok hatırlıyordum, hafızam iyiydi. Ama gryffindor ortak salonundan nasıl gideceğini bilmiyordum. İlk önce bildiğim yola girmeliydim. Büyük salona ulaşmayı başarmıştım, oradan Dumbledore'un odasının yolunu hatırlayabileceğimi düşünmüştüm. Ama hafızam beni ilk defa yarı yolda bırakmıştı, nereye gideceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yine de denedim ve sonunda kaybolduğumu anladım. Etrafa bakındım. Hiçbir şeyin tanıdık gelmediğini fark ettiğimde yüzüm düştü.
"Resmen sıçtım." diye mırıldandım.
Geri dönmeye karar verdim. Etrafta kimse yoktu. Odayı bulamamıştım ama belki geldiğim yoldan geri dönebilirdim. Tabi duvarlar değişmiyorsa, merdivenlerin değiştiği bir okulda duvarın değişmemesini önlemek için ne sebep vardı ki? Hızlıca yürüyorum ki tam köşeyi dönerken birine çarptım. Neredeyse düşüyordum ama çarptığım çocuk beni belimden tutup kendine çekerek düşmemi engelledi. Vücutlarımız birbirine çarptığında onun yüzüne bakabilmiştim.
Dün akşam yemekte gördüğüm sarışın çocuktu, şimdi bu kadar yakından baktığımda düşündüğümden daha iyi göründüğünü fark ettim. Güzel okyanus mavisi gözleri vardı ve ben hiçbir şey yapmayarak sadece o gözlere bakıyordum. Birden fazla yakın durduğumuzu fark edip geri çekildim.
Çocuğun sırıttığını gördüğümde utançtan kızardığımı hissettim.
"Üzgünüm, önüme bakmıyordum. Ehm, bu arada ben Alina, Alina Glory." dedim hızlıca, toparlamaya çalışarak. Elini uzattım, Çocuk eliMe baktı ve bir saniye durdu, sonra sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ℙ𝕌ℝℙ𝕆𝕊𝔼 -𝔻𝕣𝕒𝕔𝕠𝕄𝕒𝕝𝕗𝕠𝕪
FanfictionAlina Adella Glory; zeki, güzel, tatlı bir cadıdır. Hafızası ve altıncı hissi aşırı iyidir ve şans her zaman onun tarafındadır. Annesi Voldemort tarafından öldürüldükten sonra Muggle yetimhanesinde kalmaya başlar. Daha sonra babası Sirius Black üç a...