Yanan odunların çıtırtısı taht odasının ahşap duvarlarında yankılanırken tek bir kişi bile başını kaldırıp konuşmaya cesaret edemiyordu. Tanrıların babasının gazabı altında ezilmekten korkmak, her ne kadar gururlarıyla ünlü olsalar da o salonda bulunan herkesin paylaştığı ortak duyguydu.
Balder'in ölümü yüzlerine bir tokat gibi çarpmış, Idunn'un geri dönüşüne rağmen karşılarına kendilerini alt edebilecek bir rakip çıktığında hazırlıklı olmaları gerektiğini onlara hatırlatmıştı. Gerçi, hiç kimsenin olayların nasıl geliştiğine dair bir fikri yoktu.
Heimdallr hariç.
O her şeyi görmüştü.
Balder'in takıntı haline getirdiği kızı kaybetmeyi nasıl gururuna yediremediğini, nasıl Odin'in açık emirlerine rağmen onların peşinden gittiğini ve bunun Loki'den beklenmesine rağmen, kızın nasıl gözlerini kırpmadan onu oyuna getirip canını aldığını Asgard'daki evinden izlemişti. Balder'in ölümünün üzüntüsü, Loki'ninkinin getirdiği keyif yanında azımsanacak kadar küçük kaldığından müdahale etmek için parmağını bile kıpırdatmamıştı. İstese bile karışamazdı zaten, Odin'in Midgard'a gitmemeleri için kesin emri vardı.
Taht odasının kapısı büyük bir gürültüyle açıldığında herkes irkilerek bir fırtına gibi içeri giren tanrıçaya bakakalmıştı. Heimdallr'ın gülümsemesi, tanrıçanın ağlamaktan şişmiş ve kararmış gözlerini gördüğü anda yüzünde donakaldı. Ölüm çığlıkları bedeninden dalga dalga yayılırken, Frigga Odin'in oturduğu tahtın tam karşısında durdu. Ne yapacağına dair kimsenin bir fikri olmasa da, birkaç saniye sonra olacaklar o odada bulunan herkesin ağzının şaşkınlıkla açılmasına sebep olacaktı.
"Beceriksiz!"
Tanrı ve tanrıçaların nefeslerini tutma sesi odanın içine yayılırken sanki oradaki gerginliği anlamışlar gibi evcil hayvanlar bile kıpırdanmayı bırakmıştı.
"Tanrıların babası, her şeyi bilen gören Odin. Hah! Kendi oğlunu bile korumaktan aciz beceriksizin tekisin sen!"
"Frigga... Yas tuttuğun için seni affediyorum. Ancak bir daha..."
"Bir daha ne? Beni de mi öldürürsün? Umurumda mı sanıyorsun?"
Kafasından tacını çıkarıp Odin'in önüne fırlattı.
"Onu ben doğurdum. Süt annelere bırakmadan ben emzirdim. Düştüğünde ben kaldırdım. Ablamın kehaneti yüzünden 9 alemdeki her yaratıkla tek tek anlaşma yapıp onun ölümüne engel olmaya çalıştım. Onun için her şeyi yaptım!" Tanrıçanın gözlerinden akan yaşlar düştüğü yeri çatlatacak kadar keder taşıyordu. "Peki sen! Sen ne yaptın Odin? O yarı deve güvenip sanki sözlerinin bir değeri varmış gibi anlaşma yaptın."
"Senin oğlum dediğin o aptal eğer koyduğum yasağa uyup Midgard'a gitmeseydi başına hiçbir şey gelmezdi. O bir yetişkin Frigga! Kendi sonunu kendi kararları getirdi."
"Çünkü aşıktı! Onun hislerini duyduğunda yüzüne tokat atmak yerine ona destek olup Loki'yi öldürseydin bunların hiçbiri başımıza gelmeyecekti."
"Aşkmış. Balder kızın kim olduğunu biliyordu. Kehanetin ve başına gelecek her şeyin farkındaydı."
"Aşkın ne olduğunu anlamanı beklemek benim aptallığım."
Tanrıça yüzündeki yaşları avuçlarının içiyle sildikten sonra parmağındaki yüzüğü çıkardı. Birkaç saniye boyunca büyülenmiş gibi yüzüğe baktıktan sonra tacı fırlattığı yere doğru atınca Odin'in bile şaşkınlıkla ağzı aralanmıştı.
"Artık Vanir yanında değil Odin."
Heimdallr Odin'in emrini beklerken kılıcını daha sıkı kavradı, gerekirse tanrıçayı zorla kendi odasına hapsetmeye hazırdı. Ancak Odin'den beklediği emir gelmedi, tanrıların babası uzaklaşan tanrıçanın figürü arkasından yaşlı gözlerle bakmakla yetindi sadece. Asgard gerçekten de büyük bir değişim içinden geçiyor, diye düşünmekten kendisini alamadı gardiyan tanrı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Feigr
FantasyASKIDA Ölüm sadece geride kalanlar için zor derler, ancak kimse onlara ölümden sonrasının nasıl olacağını anlatmamıştı. Ada, dört bir yanı düşmanlarla çevrilmiş olsa da, artık Aesir'in tahmin ettiğinden daha tehlikeliydi. Hem kaybedecek hiçbir şeyi...