sekizinci bölüm

125 17 75
                                    

iki tane angst patlattıktan sonra dönelim bizim şirin kurguya...

-

bianca akşamüstü geldiğinde nico koltukta kedi gibi kıvrılıp uyukluyor, annesi de mutfak masasında evraklarla boğuşuyordu. annesini rahatsız etmemek için oturmasını söylemişti, birazdan gelip sarılırdı. nico'nun yanına gidip yanaklarından öptüğünde nico gözlerini kırpıştırmış, ablasını görünce boynuna atlamıştı.

"hoş geldin!"

"hoş buldum." kardeşinin saçlarından öpüp karıştırdı. "erken uyumuşsun."

"gece uyuyamadım, biliyor musun? sana anlatacağım çok şey var, inanamazsın."

"dur, heyecanlandım! şeyle ilgili mi..." bianca mutfağa doğru bakıp fısıldadı, "percy?"

"percy değil, will ile ilgili."

"yoksa sevgili mi oldunuz?" bianca'nın sesi normalden daha yüksek çıkmıştı, doğal olarak tabii. şaşırmış aynı zamanda sevinmişti. nico annesinin duyabileceğini düşününce bianca'nın koluna vurmuştu.

"sussana be! hadi odaya çıkalım da sana anlatayım!" bianca küçük kardeşinin sinirlenişi görünce kıkırdayıverdi. gözünde hâlâ büyümemişti. "bekle de annemi selamlayayım şapşal. hadi, sen de çantamı yukarı çıkar. ben de geleceğim."

nico bir şey demeden bianca'nın kapının yanındaki çantasını alıp merdivenlere yöneldi. bianca arkasından bakıp örgüsünü düzeltti ve mutfağa girip kaşları çatılmış annesinin yanağından öptü. "genç yaşta alnın karışacak anneciğim. sana kahve yapmamı ister misin?" maria gülümseyerek evrakları bıraktı. "ah bianca bir melek gibi gelip gidiyorsun. bırak kahveyi şimdi gel de seni seveyim." masadan kalkıp kızına doya doya sarıldı ve yanaklarından yaşlı teyzeler gibi sulu sulu öptü. "nasıl geçti yolculuğun? otur şöyle. kahveyi ben yaparım."

maria su ısıtıcısını çalıştırırken bianca da annesinin oturduğu sandalyeye oturdu. "her zamanki gibiydi." omuz silkti ve sonra gülümseyerek devam etti. "babam noel için gelecek mi?"

"elbette gelecek!" maria oldukça neşeli görünse de önüne döndüğünde yüzü asılmıştı. "eğer gelmezse onunla bozuşurum."

"nico onu hâlâ seviyor, geleceğine eminim. ah, bu arada," bianca sesini alçalttı, "sence nico'ya doğum günü hediyesi olarak ne almalıyım?" maria kahveyi karıştırıp bianca'nın önüne koydu ve kendisine yeni bir sandalye çekti. "daha doğum gününe çok var."

"biliyorum, sadece heyecanlıyım. ona bu sene en iyi doğum günü hediyesini vermek istiyorum. diğerlerine danışmak isterdim ama bu ailemizin bir hediyesi olmalı." maria anladığını ve dinlediğini belirtmek için başını salladı ve boş masanın üstündeki çiçeklere bakarak iç geçirdi. "her ne kadar partilerden hoşlanmasa da sevdiği insanları doğum gününde görmek onları mutlu ederdi."

"tabi ya! will'i çağırabiliriz!"

"will mi?" annesi meraklı bakışlarla bianca'ya döndüğünde bianca kendini tutamadığı için kendisine kızıyordu. geçiştirmek kolaydı ama daha farklı bir şey söyleseydi değiştirmesi o kadar kolay olmayacaktı. "ah, will... nico'nun yakın bir arkadaşı. çok tatlı bir çocuk! onunla tanışmıştım." bianca gülümsedi, annesinin yüzüne de gülümseme yapışmıştı. "bunu duymak harika tatlım. ah, diğerleri olmasaydı bebeğimi yalnız görmek beni üzerdi." annesi nefes verip kahvesinden içti.

"evet, pekala bu parti işi çok iyi oldu ama hâlâ ona bir hediye bulamadık."

"acaba bunu... nico ile mi konuşsan? ağzını yoklayabilirsin."

"harika bir fikir anne." bianca gülümseyip yanağından öptü ve kahvesini alıp ayağa kalktı. "sen işlerine geri dön ve ben de nico'nun yanına gideyim. kardeşim o kadar hayırlı bir kardeş ki bana telefonda neler yaptığını anlatmıyor." annesiyle beraber gülüp merdivenlere yöneldi.

♥︎

bianca odasında nico'yu bulamayınca kardeşinin odasının kapısını tıklattı. "selamm." bianca mutlu bir melodiyle girmişti içeri. nico bianca girince hızlıca ayağa kalkmış heyecanlı bir ifadeyle ona bakıyordu. "ya gitmiş kahve yapmış kendine ben burada anlatmak için deliriyorum!" bianca kıkırdayarak kapıyı kapattı ve kahveyi ona uzattı. "kıskanma lan, al bitir."

nico ablasının içtiği bardaktan içebilen çocuktu, söylene söylene bardağı aldı ve kahveden yudumladı. hızlıca komodinine, kitaplarının yanına koyup ellerini çırptı. "sus şimdi otur yatağıma! ben will'den hoşlanıyorum."

bianca tam oturacakken şaşkınlıkla dondu, nico'ya döndü. "daha oturmamıştım bile nico."

"evet tutamadım kendimi her neyse." neşeli bir şekilde kollarını salladı. "ama hoşlandığı birisi var. reyna benim olabileceğimden şüpheleniyor ama hiç öyle düşünmüyorum çünkü ona iltifat eden benim. yani o bana bir şey demiyor."

"hm..." bianca düşünüp taşınırken yatağa oturabilmişti. "ağzını yokla?"

"onu yapacağım zaten. dur! bak!" nico yerinde duramayarak zıplaya zıplaya bianca'nın yanına geldi. "yok tepeme çıksaydın, salak." bianca nico'nun telefonundan çektiği fotoğraflara baktı. "nico, sapık mısın kardeşim? niye gizli gizli fotoğraflarını çekiyorsun?"

"ya, bi sus abla. nasıl?" ona tiyatrodan birkaç sahneyi gösterdi. "oha, nico!" bianca büyülenmiş gibiydi. "bence çok yakışıyorsunuz. git itiraf et."

"saçmalama bianca!" nico utanıp kızardı. "başkasından hoşlanıyorsa biterim."

"üzülürsün, değil mi?" nico iç geçirdi ve üzgün bir şekilde bianca'nın göğsüne koydu kafasını. "bana birisinden hoşlandığını söylediği gün odama çıkıp ağladım bianca. diğerlerinin bile sonradan haberi oldu." bianca nico'ya sarıldı. "sen kafayı yemişsin. beni niye aramıyorsun böyle durumlarda?"

"yeterince sıkışıksın zaten."

"o kulağından çekeceğim senin. ablanım ben."

nico bianca'ya sıkı sıkı sarıldı. yanında olduğu için çok şanslı hissediyordu.

merdivenlerin anormal tıkırtılarını duyunca hızlıca kafasını kaldırdı nico ve gözlerini sildi. birkaç saniye sonrasında magnus ve alex arkalarında reyna, thalia ve will ile odaya daldı. "bianca!" thalia kalabalığı yarıp ortaokul arkadaşına sıkı sıkı sarıldı.

"çekiliş vakti!" dedi alex ve herkesi bir yere oturttu. "tanrı bizi korusun." dedi magnus gökyüzüne bakarken. alex tısladı -gerçekten tısladı. "sen inanmıyorsun bile."

"korkudan ne yapacağını şaşırdı tabi." reyna kahkaha patlatırken magnus reyna'ya dik dik baktı. "kaşınma üstüne alex'i salarım."

"ne boş insanlarsınız." thalia sakızını patlatıp ortadaki kağıtlardan bir tanesini çekti. nico. "eyvah," dedi içinden, "bula bula bunu mu bulmuşum?"

nico thalia'nın yüz ifadesini görünce merakla kendi kağıdına baktı. nico. "seni kumarbaz seni..." diye mırıldanırken alex'e bakıyordu. her şeyden bihaber olan bianca grubun en mutlu insanıydı. nico tepkisini görmek için will'e baktığında fazla ciddi duruyordu, hem de fazla ciddi.

gerçekten mi will?

-

selamm, nasıl gidiyor? kendinize iyi bakınnn <3 noel yemeğini noel günü yayımlamak isterdim ama gecikebilir...

glitter'solangeloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin