on birinci bölüm

145 15 45
                                    

will'i kahvaltıya kalması için ikna etmek maria için çok zor olmamıştı. masaya koyduğu sıcak, vanilyalı krepler çocuğun dikkatini çekmişti. bianca düne nazaran çok daha iyiydi ki nico onu da kahvaltı masasında görünce mutluluğu ikiye katlanmıştı.

nico, pazar günlerini çok seviyordu.

"dün geceki konuşmalar için teşekkür ederim." dedi nico, kapıya yaslanarak. kahvaltıdan biraz sonra will eve dönme kararı almıştı. nico'ya kalsaydı onu bir daha ağırlardı, belki bir hafta, bir ay ya da... yıllarca evinde misafir edebilirdi.

tabi bu biraz kulağa ve diğer insanlara tuhaf geliyordu.

will başını iki yana sallayıp gülümsedi. "aramızdaki duvarın giderek yıkıldığını görmek hoşuma gidiyor nico." derin bir nefes aldı ve nico'nun noelde hediye ettiği atkısına sarıldı. "görüşmek üzere ve istediğin zaman arayabilirsin." will omzunu silkti. "uykumdan uyanarak da açabilirim telefonu." diye ekledi.

nico mutlulukla iç geçirdi. "teşekkür ederim will." son kez birbirlerine el salladılar ve nico kapıyı kapattı. kalbi küt küt atıyordu. kim uykusundan sırf nico için feragat etmek isterdi ki? bianca ile göz göze geldi hâlâ kapıya yaslanıp reyna'nın tabiriyle gay panik yaşarken. "deli gibi seviyorum." dedi nico ve tam mutfağa, ablasının yanına gidecekken kapı bir daha çaldı.

nico will'in bir şey unuttuğunu düşünerekten hızlıca kapıyı açtı ama karşılaştığı şey alex'in suratında patladığı atkı ve beresi oldu.

"seni gerzek! dün gece senin yüzünden uyuyamadım!" dedi alex içeri paldır küldür girerken. maria koşa koşa çalışma odasından kapıya geldi ve ortama baktı. "alex?"

"ah... ah.. maria anne," alex iç geçirdi. "bugün evde olduğunu unutmuşum. oğluna vurduğum için üzgünüm ama kendisi biraz kaşındı. şey- şeey- proje ödevi ile ilgili bir aksaklık çıktı da. biz onu odamızda konuşalım." diyerek açıklamada bulundu alex ve nico'yu merdivenlere itelemeye başladı. magnus alex'in beresini ve atkısını yerden alıp peşlerinden odaya çıktı. elbette reyna da eksik kalmamıştı ki bianca ile o da nico'nun odasına çekilmişlerdi. maria günün gençlerini anlamadığına dair bir şeyler mırıldandı ama alex'in varlığına kıkırdamadan edemedi. "çılgın çocuk." diyerek çalışma odasına gitti.

alex nico'nun artık canı pahasına koruyacağı yastığı nico'nun suratına atınca nico hızlıca kucakladı ve kokusunu içine çekti. will'in şampuanı. işte hayatında en sevdiği koku.

"düzgün atsana gerizekalı." dedi nico ve telefonunu gece sessize aldığını işte o saniye hatırladı.

"dün yazsaydın salak." dedi alex ve yatağa oturdu. "dün gece will burada kalmış." dedi gruptaki diğerlerine. bianca sabah şaşkınlığını attığı için ikinci bir şoka uğramadı ama reyna ve magnus elleriyle ağızlarını kapattılar şaşkınlıkla.

"ne? nico hamile mi?" dedi magnus şakayla. ya da şakayla mı?

"magnus bu kadar salak değilsin, değil mi?" diye sordu reyna.

"hayır, o kadar değilim. şakaydı canım, ciddiye aldınız hemen." magnus gülerek reyna'nın omzuna vurdu. "ne sandın beni?"

"tamam susun susun." alex onları susturdu ve şakadan dolayı kızarmış nico'ya döndü. "al işte utandırdın nico'yu şimdi zorla ağzını arayacağız."

"hayır be! iyiyim ben." nico iç geçirdi ve yastık hâlâ kucağındayken sandalyesine oturdu. "tamam anlatıyorum. ama alınmak yok?"

"sen söyle bir duruma göre alınacağız." dedi magnus, alex'in dibine yerleşirken. nico ikisine bakıp iç geçirdi. will ile, alex ve magnus kadar yakın olsalardı tüm sıkıntıları geçer giderdi sanki.

glitter'solangeloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin