cat|3

856 120 167
                                    

selam bebisler bol bol yorum yapmayı unutmayın tmm mı muah ♡


"Jeongin?" diye seslenmişti hala duş alırken.

"Efendim Hyunjin bir sorun mu var?" dedim endişeyle. Küvet perdesinin hemen dışında bekliyordum. Perdenin kenarından elini çıkarıp yeşil renkte olan duş jelimi gösterip "Bunu kullanabilir miyim? Kokusu çok güzel." dedi.

"Tabi ki kullanabilirsin Hyunjin ama o duş jeli sadece vücudunda kullanmalısın tamam mı?" dedim minik uyarımı yaparak.

"Tamam." dedi heyecanla.

Bir süre sonra Hyunjin işinin bittiğini söylemişti. Ona banyo dolabından aldığım havluyu uzattım. O önde ben arkasında banyodan çıkmıştık.

"Az önce çıktığımız odaya mı gideceğiz Jeongin?" demişti kafasını bana çevirip.

"Evet, o odaya gideceğiz ama sence de bana hyung demen gerekmez mi?" demiştim.

Üstüne güzelce sarmış olduğu havlu düşmesin diye sıkıca tutarken tekrar bana dönüp "Bilmiyorum gerekiyor mu?" dedi şaşkınca.

Cidden şu an en son dert etmem gereken şey bu küçük kedi çocuğun bana 'hyung' deyip dememesiydi sanırım. Bu çocuğun benimle kalması yasal olarak mümkün mü bilmiyordum. Ayrıca sahibi yada ailesi polise haber vermiş olabilir ve her an evimi polis basabilir.

Hyunjin'e yatağın üzerindeki kıyafetleri güzelce giymesini söyledim ve kendim için kıyafet alıp hızla banyoya geri döndüm. En hızlı halimle duşumu almalıydım.

Sanırım beş dakika süren duşumun ardından saçımı kurutmadan hızlıca kıyafetlerimi giydim. Elimde havluyla saçlarımı kuruturken odama geldiğimde Hyunjin'in üstünü değiştirdiğini ve yatağımın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırırken bulmuştum.

Masamın üzerinden kurutma makinesini alıp Hyunjin'e doğru ilerledim.

"Saçlarını kurutalım yoksa hasta olabilirsin." dedim.

Gülümseyip kafasını sallamıştı sadece. Kurutma işlemi bitince Hyunjin hemen kendini yataktan atmıştı. Kendine oldukça büyük gelen kıyafetler yüzünden çok komik görünüyordu. Hemen yerdeki çantasını eline alıp içinden çikolatalarını çıkardı.

Çikolatalarını bana gösterip "Akşam yemeğim için sadece bunlar kaldı, paylaşalım olur mu?" dedi.

Bu atıştırmalıkları yemek olarak mı yiyordu bu çocuk?

Aklıma Jisu'nun geleceği gelmişti aniden. Buraya gelecekti ve yemek yapacaktık ama şu an kedi çocuk gibi bir sorunum vardı. Yemek yapmakla uğraşacak vaktimiz yoktu.

Hyunjin'e dönüp "Akşam yemeği için ne yemek istersin?" dedim.

Biraz düşündü ve sonra heyecanla bana bakıp "Ne istersem yiyebilir miyim?" dedi. Kafamı salladım gülerek ve yumuşacık olan saçlarını okşadım. Oldukça yumuşaktı. Saçlarını okşarken kulakları dikleşmiş ve anlam veremediğim bir ses çıkmıştı. Kedilere ya da kedi çocuklara özgü bir şeydi sanırım yine de şaşırmadan edememiştim.

"Makarna yiyebilir miyiz o zaman?" dedi parmaklarımdan birini küçük ellerinin arasına alırken.

"Yiyebiliriz tabi ki? Tavuklu makarna yiyelim mi? Sever misin?" dedim.

Kafasını salladı. "Severim herhalde hep sade makarna yiyordum." dedi gözleri yavaşça yere doğru kayarken.

Ona biraz beklemesini söyledim ve telefonumu alıp Jisu'yu aradım. Benim sağlıklı beslenmemden daha önemli bir sorunumuz olduğunu gelirken bizimkilerin oradan bize makarna almasını söyledim. İlk başta yemek yapmaktan kaçtığımı düşünse de birazcık Hyunjin'den bahsedince ciddi olduğumu anladı.

Odama geri dönüp benim kıyafetlerimin içinde olduğundan daha küçük görünen Hyunjin'e baktım.

"Biraz konuşabilir miyiz seninle?" dedim.

Çok ciddi söylemiş olmalıyım ki önce bir adım geri gitti sonra da yüzü aniden düştü. Endişeyle "Beni gönderecek misin yoksa? Senin olmayacak mıyım Jeongin? Yoksa... yoksa sana hyung demediğim için mi?" dedi ve sesi sonlara doğru her an ağlayacak gibiydi.

Eğilip kollarımı açtım sarılmak için. Sarılmak için kollarımı açtığımı fark etmemişti sanırım. Onu götürmek için kucaklayacağımı sandı.

Belli ki geldiği yerde iyi bir şekilde bakılmamıştı. O yüzden geri gitmek istemiyordu. Korkuyordu. Korktuğu hem yüzünden hem de bedeninden belli oluyordu.

"Hyunjin izin verirsen sadece sarılacağım." dedim yerde dizlerimin üzerinde kollarıma gelmesini beklerken.

Koşarak gelip minik bedenini kollarımın arasına bıraktı. Kollarını bedenime dolamış minik elleriyle sweatimi sıkıça kavramıştı. O sırada aniden hıçkırarak ağlamaya başladı. Ağlamalarının arasında sürekli "Lütfen beni gönderme." diyordu.

Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığında gözlerimin dolduğunun bile farkında değildim. Minik bedenine bende sıkıca sarıldım.

"Sen Jeongin'in kedisi Hyunjin'sin, unuttun mu?" dedim.

Kollarını biraz gevşetti ve kafasını geriye çekip bana baktı. Gözleri hala yaşlıydı ve parlıyordu. Ağlarken gülümseyerek "Gerçekten mi?" dedi. Bu söylediğim küçük bir cümlenin bu kedi çocuğu ne kadar mutlu ettiği ortadaydı.

Minicik parmaklarıyla benim göz yaşlarımı silerken kaşlarını çatıp "Ağlama." demişti.

"Sen benim kedimsin." dedim.

Kollarını bu sefer boynuma dolayıp "Evet ben senin kedinim, o yüzden beni bırakamazsın artık." dedi.

felinophile, catboy | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin