Prem, Boun gittikten sonra boşluğa düşmüş gibiydi. Hiçbir şey yapmıyor sadece eski haline dönen kum saatinin bir ümit tekrar akmasını bekliyordu. Günlerden bir gün yatağın kenarında yavaşça gözyaşlarını akıtırken duyduğu ses ile başını kaldırdı. Kum saati yere düşüp çatlamış kumlar yavaştan o kırktan akıyordu. Prem'in ağlaması daha da artmıştı. Yerde onu öylece bırakıp yatağına geri döndü.
Gözlerini açtığında etrafı çeşitli objeler ile çevrili bir yerdeydi. Ayaklanıp daha ayrıntılı etrafı incelemeye başladı.
"Evlat, uyuman bittiyse dükkanı süpürmeye başla."
Prem içerideki yabancı kişiye baktı. Şimdi neredeydi? Geleceğe mi gelmişti? Boun gibi o da mı kum saati yüzünden buradaydı? Geri dönecek miydi? Burada P'Boun'u da görecek miydi?
"Fazla düşünüyorsun çocuk. Sadece doğru anı bekle Prem. O seni bulacaktır."
Yaşlı adam ismini söylediğinde şaşırdı. Kendisini nasıl biliyordu? ve düşüncelerini...
"Kum saati çatladı ve sen buralara geldin. Seni geri döndürecek bir kum saatin da olmadığı için..."
Prem gülümseyen adama yaklaştı. Uzattığı zarfı alıp açmaya çalıştığında yaşlı adam onu durdurdu. Başını salladığında kesinlikle açmaması için onu uyardı. Prem izin isteyip sokağa çıktı. Burası Boun'un bahsettiği Tayland olmalıydı. yüksek binalar, arabalar caddeler...
Prem dükkana geri döndüğünde beklemeye başladı. Günler günleri kovaladı. Prem sadece bir kişiyi bekliyordu. Onun buraya geleceğini biliyordu da.
O gün Prem içinde bir his ile dükkanın kapısını açtı. Eşyaların tozlarını silerken kapının üzerindeki zil sesiyle kalbi daha fazla atmaya başlamıştı. İçeriden tanıdık bir sesleniş duyduğunda yanına ilerledi. Gülümsemesini olabildiğince göstermeye çalıştı.
"Geciktin P'Boun."
Boun karşısındaki kişiye tereddüt etmeden sarıldı. Prem tutmaya çalıştığı gözyaşlarını özlediği kişinin omzuna akıttığında Boun bunun rüya olduğunu düşünüyordu. Fakat Prem rüya olmayacak kadar güzel bir gerçeklikle karşısındaydı.
Prem, Boun'u hastaneye geri götürdü. Boun bakışları sürekli Prem'in üzerindeydi. Onu bir saniye de olsa kaybetmek istemiyordu. Odasına geldiklerinde endişe ile kendilerine bakan kadın sıkıca oğluna sarıldı.
"Nerelere kayboldun Boun?"
Boun gülümseyerek daha sıkı sarıldı annesine. Prem onları gülümseme ile izliyordu. Boun'un annesi oğlunun kollarından çıkıp Prem'e sarıldı. Prem bir süre duraklasa da geri karşılık verdi.
"Boun seni çok sayıkladı Prem. Teşekkür ederim onunla olduğun için."
Boun kısık sesle güldüğünde ikisine birden sarıldı. Artık Boun da Prem de iyiydi. Birbirlerini bir asır geçse dahi bulmuştu onlar.
Boun iskeleye oturduğunda Prem de yanına geçti. Başını yanındaki omuza dayadı. Burası Prem'in Boun'u getirdiği iskeleydi. Oldukça değişmişti. Fakat kalpleri 100 yıldır buradaydı.
"Ben asrın bedelini ödedim Prem. Seni buldum. Her şeyimi buldum."
Ellerinin arasındaki kum saatine baktılar. Beraber ilmek ilmek işledikleri bu kum saati onların aşkının anahtarıydı. çatlak olsa da onları bağlayan şeydi. Boun aşk ile kendisine bakan kişiye doğru fısıldadı.
"Seninle sonsuza kadar."
Dudaklarına bıraktığı öpücükten sonra dayalı alınlarıyla Prem, Boun'un dediklerini tekrarladı.
"Seninle sonsuza kadar."
-SON-
Okuduğunuz için teşekkürler ~~~
Tereddütle başladığım bu hikayenin de sonuna geldik. Bu zamana kadar sadece BounPrem hikayeleri yazmış olsam da gerçekten okunacak hikaye bulamadığım için anlık hevesle başladığım hikayeler yazdım. Okumaktan keyif alıyor musunuz bilmiyorum ama eğlenceli ya da komik hikayeler yazamıyorum. O yüzden bu kadar kasvet barındıran hikayelerim var. 😂😂
Umarım beğenerek okumuşsunuzdur. Hikaye hakkında sormak istediğiniz sorularınız olursa cevaplamaya hazırım<3
Başka hikayelerde görüşmek üzere 👋👋
w:qcemire
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RİYAKÂR - Asrın Bedeli-
FanfictionSahte gülücükler atmayı bilir misiniz? Hani böyle sevmediğiniz ya da olmak istemediğiniz birinin yanında iken yalandan dudaklarınız kıvrılır, iki saniye kadar sürer. İşte Prem, bu sahte gülüşlerin arkasına sığınan biriydi. Yanındaki kişilere gösterd...