"Beni çağırmışsın." Dedim içeri girip büyük solonu incelerken. Çatalını tabağına bıraktı ve bana döndü. Cam tabaktan çıkan sesle bakışlarımı ona çevirdim.
"Sana kaç kere söyleyeceğim? Benimle konuşurken elini cebinden çıkar Han." Göz devirme isteğimi zorla da olsa bastırıp ellerimi cebimden çıkardım. Bir yandan da kapıya yaslanıp kapatmıştım.
"Telefon numarasını bulduğunu duydum." Yaslandığım yerden doğrulup ona ilerlerken başımı salladım.
"Bulduk." Diye düzelttim onu.
"Numarayı ver." Yine her zaman ki hali, yine her zaman ki emirleri. Hepsi midemi bulandırıyordu. Hemde fazlasıyla. Içimde ki düşünceleri bastırıp telefon numarasını yazan kartı masaya koydum ve kapıya yöneldim. "Oldu, gittim ben o zaman."
"Han," seslenmesi ile kapının önünde durdum. Ama arkamı dönmedim, onu dinledim.
"Bundan sonra ki görevlerin bu kadar masum olmayacak. Insan öldürmek zorunda kalacaksın. Ama sadece kötü-" Salonda yankılanan kahkaham yüzünden susmak zorunda kaldı. Bu gerçekten komikti işte. Yüzümde ki gülüşle başımı çevirip ona döndüm. Başımı hafifçe arkaya atarken bir yandan da alayla ona bakıyordum.
"Ilk insan öldürüşüm değil amca." Alaylı çıkan sesim ve ona olan hitabımla kaşlarını çattı. Bunu umursamadım ve kapıyı açtım.
"Sen kendini düşün."
...
Yerde yatan kanlı beden, ve karşısında dikilen kanlı eller. Titremiyordu, pişman değildi. Onu öldüresiye dövdüğünde hiç bir zaman pişmanlık duymamıştı.
Bana öğrettiklerine göre bu 'aile'ydi. Ama ben bunun gerçek olduğunu düşünmüyordum. Belki de o gün daha altı yaşında ki çaresiz ve minik bedenim bir daha aile kavramını gerçekten bilemecekti.
Belki de bir daha ağlayamayacaktı. Çünkü tüm göz yaşlarını o gün harcamıştı.
Titreyerek ve çığlık atarak uyandığım da elim boğazıma gitti. Nefes alamıyordum. Sanki biri boğazımı sıkıyormuş gibiydi. Kalp atış sesim çok net bir şekilde duyuluyordu.
Titreyen bedenimi zar zor yataktan çıkarıp sephaya tutundum. Gözlerimi odada gezdirip ilaçlarımı aramaya başladım. Başım dönüyordu ve midem bulanıyordu. Derin nefesler almaya çalışıyordum ama nafileydi.
Çarptığım bardak masadan yere düştü ve büyük bir gürültü sağladı. Çığlık atarak yere çöktüm ve kulaklarımı kapattım. Artık dayanamıyordum. Kapı açılma sesi duyduğumda olduğum yere daha fazla sindim.
"Han?"
"Han! Duyuyor musun beni?" Elini omzuma koyduğunda çığlık atarak geri çekildim. Ellerimle yüzümü kapattım, Kendimi korumak istiyormuş gibi.
"Han! Benim, Lee. Yardım çağıracağım tamam mı?" Hızla koridora çıktı ve bağırmaya başladı. Yardım çağırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Partner // Minsung
Fanfiction(DÜZENLENECEK) "Hepsi bir oyundan ibaretti Han." "Asıl oyun şimdi başlıyor Lee." ➪Düz yazı ➪Yan ship yok