Ero vicino alla morte come un soffio
Bir yok oluş hikayesidir....
Benliğini kaybedip kanlı bir intikamın peşine sürüklenen hırslarına aşina bir kadının elinde kalan tek varlığın'nın ondan alınması ile adeta bir yeniden doğuşa tanıklık edeceksiniz. Kırmızı renklere düşkündü kadın. Ellerindeki kırmızı boyalarla aşina olan gözleri bu kırmızılığı sevmemişti.
Türkiye | İzmir 12/09/2022 14:16
Bedenimi parmak uçlarımdan uyuşturan bir acı ile dudaklarımın arasından istemsiz bir inilti koptu. Yorgun gözlerimi usul usul açınca gördüklerimin rüya olmasını diledim. Başımı kaldırdığımda gördüklerim ile yutkundum. Soğuk bedeni tam karşımda duruyordu. Morarmış dudakları ruhuma işlerken kulağımda yankılanan ses ile gözlerimi duyduğum sese çevirdim. Gördüklerim ile yerimde sendelerken onun güçlü bedeni tam karşımda duruyordu. "A-aref! Sen yaşıyor musun?" Dudaklarımdan çıkan bu iki cümle bile ne kadar canımı yakmıştı! Sendeleyerek ayağa kalkmaya çalıştım. Yaslandığım duvardan sırtımı ayırmadan ellerimi yere bastırarak kalkmayı başarmıştım. Korkak adımlarımı, sevdiğim adama doğru atarken arkasından kahkaha atan kadını gördüm. Yaşadığım şokla, dizlerimin fayansla buluşması an meselesi oldu. Ellerini boynuna saran kadın bendim. Beynimin içinde bana karşı oynanan bu oyun bitmesin istedim. Onu görmeyi arzuladığım kadar başka bir şeyi arzulamıyordum. Dudaklarını büyük bir tutkuyla öpen benliğim, muzır bakışlarla süzüyordu Aref'ini.
"Hadi ama o dudaklarında bir şey olduğuna bahse varım böyle kırmızı olmaları mümkün değil !" diyerek elinde tuttuğu mendili dudaklarına bastırdı Aref muzır bir gülümseme ile "Sana bunu vücudunun her yerine öpücükler bırakarak da kanıtlıyabilirim haylaz kadın." dedi.
Sesler gittikçe uzaklaşırken gerçekler yüzüme tokat gibi çarpıyordu. Gözlerim soğuk mermere kaydığında ilk görüş açıma dudakları girmişti. "B-bu renk sana hiç yakışmıyor Aref'im! Lütfen, hadi kalk!" Hiçbir tepki vermiyordu. Bedenim soğuk duvarla karşılaştığında irkildim. Tekrar ayağa kalkmaya çalıştım ellerimi duvara bastırarak. Nihayet kalkabildim. Ürkek adımlarla bir zamanlar koşarak gittiğim adamın kollarına gidiyordum. Benden bu kadar kolay gidemezdi. Üstündeki ince çarşaf gibi olan örtüyü görünce kaşlarımı çattım. Aref soğuktan nefret ederdi, üşüyor olmalıydı.
Hemen montumu çıkarıp üstüne örttüm ve dudaklarımı soğuk dudaklarına bastırdım. "Biliyorum sevgilim şimdi bana kızacaksın ama ben bir günlük üşüyebilirim değil mi? Hem ben soğuk olan şeyleri severim, şimdilik montum sende kalsın." Bana kızardı biliyorum. Kendisi ne kadar üşüse de benim üşümeme asla izin vermezdi ama bir defalık tolerans gösterebilirdi. Soğuk mermere elim çarpınca duraksadım. "O-olmaz seni buradan çıkarmalıyız Aref'im! Bu yer hiç rahat değil!" Kollarımı beline sardım, onu kaldırmaya çalıştım ama bedeni her zamankinden daha ağırdı. Onu kaldıramayacağımı anlayınca yanına yattım. Hareketsiz bedeni buz tutmuş gibiydi. Ellerimi vücudunda gezdirmeye başladım. Elime gelen sıvı ile hızla elimi çektim.
Parmaklarımın arasındaki kanları görünce beynimden vurulmuşa döndüm. Attığım çığlığım, kendi kulaklarımda yankılanırken morgun kapısı hızla açıldı. "K-kardeşim!" Yıkılmış gibi görünen kız, beni görünce dizlerinin üstüne yığıldı. Ellerini yüzüne bastırıp, "Yeter artık! O öldü! Anla artık, in oradan! Ne işin var senin orada? Yalvarırım yapma bunu! Senide kaybedemem, yalvarırım!" deyip sustu. O öldü mü dedi. Bana nasıl bu kadar kolay söylerdi öldüğünü?!
Ölümün bu kadar kolay olduğunu nasıl kabul etmişti? Ben onun yokluğunu kabul edemezken o bunu nasıl kabul etmişti? Ben bunun ağırlığını taşıyamazken o nasıl bu kadar kolay oldu diyebilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
Teen FictionSoğuk tavrıyla itlaya'da nam salmış bir adam. Onun keskin buzlarını yıkacak bir kadın. Beklenilmeyen bir aşk pençesinde gelen bir intikam. Kökenlerinden gelen kanlı bir miras kaçılması gereken ağır yükler kapıların ardında derin sırlar yok etmek...