GİRİŞ
1. BÖLÜM
PORLEYON
Kapıyı çalmadan içeri girmek sana yakışıyor mu veya yakıştırabiliyor musun kendine yabancı? Buraya ne için geldiğini bilmiyorum ama gelmişken hikayemi dinlemek ister misin?
Madem öyle gözlerinle beni daha fazla süzmeye devam edersen lakin seni sapık ilan etmekten hiç çekinmem ama şöyle yanıma gel çömel, otur ve sırtını duvara daya bende sana beni buraya yollayan sorunlarımı anlatayım ama bu davetsiz misafir sevdiğim anlamına gelmesin yabancı.
Senin de neden burada olduğunu merak etmiyor değilim ve galiba daha çok burada oturacağız, dertleşeceğiz ve konuşacağız. Ben başlıyorum o zaman. Ama bunları bir sır olarak yanında saklarsan beni çok mutlu edersin. Her ne kadar seni sevmediğimi yüzüne karşı vursam..hehheheee. Bur arada ben Artora...
Burası benim inzivaya çekildiğim gizli bir odam, bir evim veya yeniden doğmaya çalıştığım, kendimi bulduğum; dört duvarlı penceresiz, dolunayın bak tam karşımızda görünen karanlık duvarın içinde oyulmuş iri iri deliklerden içeri aktığını ve bu akıntının bana ne kadar huzur verdiğini anlayamazsın.
Birde etrafta gördüğün ıvır zıvırlar işte eski bir siyah halı ama halının burada ne işi var inan ki bende bilmiyorum sonra burası biraz da soğuk bir mekandır üşütürsün ama merak etme bizim yaşlı bilim adamımız Trelex'de buluruz ilacını. O değil de bak önünde durmuş kırık oyuncak kamyonu, kendisi benim çocukluk arkadaşımdır sonra anlık bir sinir işte onu kırdım ve gördüğün gibi başka bir şey yok ha birde biz varız. Kötü şaka değil mi? ama ilerde sana kötülük hakkında daha çok şeyler anlatacağım.
Bak yabancı, benden korkmana gerek yok. Biliyorum sıfatım korkutmaya çok yatkın ama inan beni, benden dinlersen aslında öyle biri olmadığımı sende anlarsın. Ve bende seni, senden dinlemek isterim. Yolunu kaybetmiş bir gezgin misin? Ya da turist mi? Ya da, ya da hırsız mısın? Bana doğruyu söyle yabancı, hırsız mısınız?
Simsiyah gözlerimin içine şaşkın şaşkın bakmaktan anlıyorum ki sen sadece yolunu kaybetmiş bir gezginsin ama hele bi dur daha çok yolumuz var ve daha çok bu deliğe gelip birbirimize dert yanacağız. Bu ne acele değil mi?
Aaaa tamam lafı çok uzattım biliyorum, gördüğün gibi benim çenem biraz düşüktür ya da artık burada kaç saatten beridir yalnız oturuyorsam ve sanki senin gelişin ile ben yeni yeni konuşan bebeler gibi dile gelip konuşuyorum ve korkma sana "bu nedir?" Diye sormam ahahahahagha.
Heyyy dostum benden sıkılmadın değil mi? Sanki gidecek gibi bir halin var benden, sende sıkıldın değil mi? Boş boğazım değil mi? Ama eğer dinlersen sende anlarsın beni. Neyse lafı çok uzattım. Şimdi bana odaklan. Şaşkın yüz ifadeni lütfen meraklı bakış açısı ile değiştirebilir misin?
Benim bu grimsi kaşlarımın arasında gördüğün bir adet kılıç izi yıllar yıllar önce girdiğim bir savaştan aldığım darbelerden dolayıdır ama bana farklı bir tarz katmış değil mi?
Dürüst olmam gerekirse bende bu izi çok seviyorum. Aynaya her baktığımda o savaş meydanı aklıma geliyor ve içimde ki öfkeme kadar yansıma yapabiliyor. Gerçi benim katıldığım hiçbir savaşın henüz aklımda çıkmaması da ayrı bir mevzu ama o gün, o savaş anı, sağanak yağmurun altında Exlas'ın kaderi için faxsarlar ile sırt sırta verip Folexi darmaduman ettiğimiz o günü asla unutamam, belki de unutmamam için Folexin yakışıklı mı yakışıklı olmayan ama her nedense tüm herkesin gözü onun üzerinde olan ama hakkını yemek gibi olmasın cesur prensi Aropler bilerek yapmıştır.
İşte o Aropler denen herife bunun hesabını sormak için and içmiştim ve bunu yapacağım. Kötülüğün diyarı olan Exlas'a, iyiliğin diyarı olan Folexi köle yapmazsam bak gördüğün bu kulaklarımın altına kadar inen kıvrımlı beyaz, siyah ve grimsi saçlarımı kökünden kazıyıp yakacağım. Ve bu saçlarıma ne kadar değer verdiğimi tüm dünya bilir.