Hayat dediğimiz ne? Acıların yer aldığı bir vadi.
Dünya dediğimiz? Duygusuz insanlar kalabalığı.
Nikolay Gogol, Ölü Canlar
(Park Jamie'in günlüğü )
7 Ekim 1200
Gördüklerinle yaşarsın, duyduklarınla tutunursun hayata.
'Kan' insanın benliğini,kişiliğini ortaya çıkaran, sınıfını belirleyen yegâne unsurdur.
Bana göre kan kadar belirleyici bir şey yoktur şu dünyada. İnsanın hamurunda olan bu 'ayrım saçmalığı ise bana her haliyle saçma geliyordu. Basit ve Asil kanlı kimseler arasındaki ayrımı boş buluyordum.
Bu ayrımı ise şöyle açıklayabilirim;
Basit kanlılar, yani benim gibiler, değersiz kimselerdir. Şöhretten uzak sade bir hayat yaşarlar.
Asil kanlılar ise şan şöhret, servet düşkünü kimseler olup tek düşündükleri zevktir. Basit kanlı insanları küçümsemekten, hor görmekten de geri durmazlar kesinlikle.
...
Blois şatosu sakinleri fazla asil, ben ise fazla değersiz kanımla basit bir ayakçıydım onlara göre. Normalde uyurken rüya veyahut kabus benzeri şeyler görmeyen biriydim ancak buraya geldiğim günden beri her gece kabuslarla uyanıyordum. Bu kabuslar hiç bilinçaltımın oyunu gibi gelmiyordu bana. O kadar gerçekçiydi ki, rüyamda esen rüzgarı, çakan şimşekleri, sinir bozucu kıkırtıları net bir şekilde duyabiliyordum. Dokunuşları sanki gerçekmiş gibiydi. Ama şükürler olsun ki, bu gece güzel bir uyku çekebilmiştim en sonunda.
Blois şatosu sakinleri çok samimi insanlar olmasalar da yine de kont Suga Min hariç hepsi iletişim kuruyorlardı etraflarıyla.
Kont Narris Kim esmer tenli bir beyfendiydi. Kont Suga gibi uzun boylu ve siyah saçlara sahipti. Resim yeteneği oldukça gelişmiş ve okuma konusunda eline su döktürmezdi. Farklı dillerde yazdığı kitapları özel hizmetkarlarına okur, beğenisini alana kadar da bırakmazdı. Kont Severin Kim ile aralarında bir şey olduğuna karşın şüphelerim vardı. Kimseye göstermediği gülüşü, ona bakarken kendiliğinden kaçıverirdi dudaklarından. Severin Kim'e olan kaçamak bakışları bile farklıydı. Ama bu dönemlerde iki erkeğin böyle yakınlaşması gibi bu tür olaylar farklı karşılanırdı ve bunun ucu idama bile gidebilirdi. O yüzden saklamalarına hak veriyordum açıkçası.
Kont Harccourt Jung, Kont Suga kadar olmasa da beyaz bir tene ve diğerlerinden ayrı bir gülüşe sahipti. Diğer kontlar gibi ciddi bir yüz ifadesi olmasına rağmen yine de aralarında en sosyal olanı da oydu. Düz siyah saçları gözüne geliyordu neredeyse.
Üstünlük söz konusuydu Blois şatosunda. Gördüklerime ve duyduklarıma dayanarak söyleyebilirim ki Kont Suga en üstün kişiydi. Bu bariz belliydi. Her konuda ilk ve en son onun düşüncesi alınır, daha sonra da yapılacaklar yapılırdı. Kont Suga'dan sonra hakimiyet kont Severin ve Kont Narris'teydi. En sonda kont Jung Harccourt...
Ve bana çokça yardımı dokunan, şatonun en önemli birilerinden olan Kahya Theon Kim de vardı. Geldiğim gün bana evin içini göstermişti. Tabi ki gösterdiği yerler olduğumuz yerin dörtte biri bile değildi lakin göstermemesinin sebebini de "gizli yerler olması" diye de açıklamıştı. Ne de olsa merakımı bir süreliğine zaptedebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
novis Caritate // Yoonmin
Paranormal"𝐴𝑚𝑖𝑐𝑎 𝑚𝑒𝑎" (Sevgilim.) Dedi arkamdan. Anlamıyordum. Bir an döndüm arkama ve o kırmızı irisleriyle karşılaştım. Bana bakışı fazlasıyla garipti. Yoğundu, sevgiyle bakıyordu gözlerime. Anlamıyordum. Bana böyle seslenmesini, herkese nefret b...